@morkanatlizambak
|
İzlemeyen varsa izlesin çok güzellll 'uyumsuz'
"Ufuk!" diye salondan bağırdı, daha doğrusu hönkürdü Ateş. "Üç harfli mısırı yaptın mı?" "Masanın üzerinde kâselere koydum" dedi Ufuk patatesleri soyarken. "Salona götür." Aynı şekilde bağırmayı ihmal etmemişti. Elinde ki dört patatesi soyup yıkadı, patates cipsi yapacaktı. Marketten aldıklarının içinde azıcık oluyordu ve o kadarcık şey dört insan irisine yetmiyordu. Bu yüzden kendisi yapacaktı. Patatesleri yıkadıktan sonra soyacakla uzun uzun tekrardan soyar gibi kesti. Kestiği patateslerin kağıt havluyla suyunu alıp kızgın yağın içine atarken mutfağa Fırat girdi. "Kolay gelsin bro." dedi. Elinde ki su kabına su doldurup masanın üzerine ki naneyi sulamıştı. "Yemeklere acımadan yaprağını koparıp kullanıyorsun, değil mi?" dedi Fırat içi yanar gibi. "Ne yapayım başka naneyi, tabii ki yemeğe katıyorum." "Hiç mi için acımıyor şu yavrucağı koparırken?" "Yoo." dedi Ufuk umursamaz bir tavırla yağda ki cipsleri kâseye alırken. Patateslerin üzerine tuz ve nane attıktan sonra onu da masaya koydu. "O naneyi yemeklere katmak için ektim Fırat, anlıyor musun?" "Bana ne! Canı yanıyo onların." dedi Fırat balkona geçerken. Ufuk'a bir caniye bakarmış gibi bakıyordu. Tek tek özenle suladı çiçeklerini. Sararan yapraklarını her gün düzenli olarak topluyordu. Bazen arkadaşları onu çiçekleriyle oturup kafa kafaya vermiş bir şekilde dertleşirken buluyorlardı. Ne yapsındı, insanlar yargılardı fakat çiçekler öyle değildi. Çiçeklerin görünüşü, hoş kokusu bile insanı mutlu edebilirken insanlar bunu yapamıyor her seferinde kırıyordu. Belki de boyundandı Gırat'ın çiçeklerinden kopamayışı, bu kadar bağlı olması. Çiçeklerini son kez okşayıp mutfağa girdi Fırat. Masada ki Ufuk'un hazırladığı abur cubur dolu tabakları tek tek salona taşımaya başladı. Atıf salonda izleyecebilecekleri filim seçiyor, Ateş ise salona puf yastıkları taşıyordu. Ufuk'da çay dolu ince belli bardakları getirdiğinde her şey tamdı. Filim gecesi için her şey tam ve özenle hazırlanmıştı. Her şey son bulduğunda ışıklar kapandı ve film başladı. 'Uyumsuz' isimli film sakin bir şekilde başlamasına rağmen öyle devam etmemiş bir zamandan sonra gençlerin damarlarına adrenalin akmaya başlamıştı. En heyecanlı yerinde Ufuk ayağa kalkıp orta sehpanın üzerinde ki çaydanlıktan çay doldurdu. Elinde ki bardakla yerine oturacağı sıra Ateş'in çığlığıyla neredeyse elinde ki bardağı düşürüyordu. "Lan sakin ol." dedi Ufuk zar zor elinde tutabildiği bardakla yerine otururken. Son anda kurtarmıştı bardağı vefaat etmeden. Az kalsın son duasını okuyordu. "Ya ama ölcek diye çok korktum. Four çok yakışıklı adam, ölse ağlardım." "Sus da film izleyelim." dedi Atıf, Ateş'in ensesine bir tane vurup filmi başlatırken. İlk film bittiğinde Fırat eline telefonu almıştı. "Çocuklar." dedi başını telefondan kaldırmadan. "Bu film 3 bölümmüş, devamını ne zaman izleriz?" "Bir daha ki film gecesinde izleriz." dedi Atıf, masada ki boş tabakları üst üste koyarken. "Ben kurdum siz kaldırın. " dedi Ufuk üçl0 koltukta puf yastığı sırtına koyup ayaklarını uzatırken. Uzattığı bacağından birisiyle ilerde oturan Ateş'i dürttü. "Kalsana lan." "Bana ne be!" Ateş'in çıkışmasına Ufuk kahkaha attı. "Üç harfli mısır yap Ufukcum derken iyiydi ama!" "Bizde 'kuran kaldırır' derler aşko. " Fırat hayretle kaşlarını kaldırdı. "Kuzi sen hâlâ cin mısır diyemiyor musun?" "N'aparsın çocukluk travması." dedi Ateş omuzlarını indirip kaldırırken. "Küçükken üç harfli mısırı hiç yiyemiyordum korkudan, en azından şimdi yiyorum." "Abin de çok caniydi yanlız!" Başını aşağı yukarı salladı Ateş hızla. "Tabii ki de caniydi. Küçücük bir çocuğa bunun içinden 'cin çıkar cin' deyip başka kim korkutabilir?! Sırf annem üç harfli mısırı yaptığı zaman hepsini kendisi yemek için benim ödümü koparmıştı. Annem ondan yaptığı zaman en köşede ki koltuğa geçip siniyordum oraya." "Çocukluk travması resmen." dedi Atıf sakince, fakat dudağının bir kenarı yukarı doğru hareket etmişti. "Hadi! " dedi Atıf. "Şuraları kaldıralım çocuklar." Atıf tabakları, Fırat bardakları, Ateş de çaydanlığı aldığında Ufuk yerinden milim oynamamış,aynı şekilde uzanıyordu. "Makineye koyun bulaşıkları!" diye seslendi mutfağa doğru. Kafasını koltuğun kolundan aşağı doğru sallandırıp, gözlerini kapattığı sıra çalan telefonla yerinde irkildi. Aşk bahçemi süsleyen inci çiçeğim misin? Çalan telefonu eline aldığında ekrana baktı Ufuk. Ekrana Ateş böceğim yazıyordu ve sonunda bir tane kalp vardı. Bu Ateş'in telefonuydu. Ufuk içinde ki merakla çalan telefonu açıp kulağına koyacağı sıra mutfaktan koşarak gelen Ateş hızla elinden aldı. Açıp kulağına koyduğunda yüzünde hem tedirgin hem de kocaman bir sırıtma belirmişti. "Aşkım ben seni arayacaktım, ama film izlerken unutmuşum. Affet beni matmazel." Konuşurken odasına girip kapıyı kapatmıştı, arkasında şaşkın bir şekilde bakan Ufuk bırakmıştı. Ufki sevirem senii
|
0% |