Yeni Üyelik
27.
Bölüm
@morkanatlizambak

#medya gözleri maviş düşünürsek asudişş

 

²⁶

ilköncedoğan: birini gönder alsın beni

ufuk: nerden alsın?

ilköncedoğan: sence?

ilköncedoğan: otogardan alsın

ufuk: ben sana uçakla gel demedim mi?

ilköncedoğan: otobüs yolculuğu seviyorum biliyorsun

ilköncedoğan: merak etme giderken uçakla giderim

ufuk: iyi

ilköncedoğan: biri beni alsın dedim ya

ufuk: fırat dışardaydı

ufuk: söyledim o alacak

görüldü...

ilköncedoğan yazıyor...

ilköncedoğan: iyi oldu özlemiştim sizi keratalar

ufuk: atma yalanı

ufuk: mantı için geliyosun

ilköncedoğan: sus len bücür

ufuk: bücür?

ilköncedoğan: evet başka soru?

ufuk: seninle uğraşamayacağım işim var

ufuk çevrimdışı...

ilköncedoğan: nereye gidiyorsun bücürrr

ilköncedoğan: neyse yaa off

ilköncedoğan çevrimdışı...

Efsun otobüsten inip sırtında sırt çantası, kolunda asılı siyah omuz çantası ve elinde sürüklediği küçük bavuluyla bir kaç günlüğüne fazla eşyayla gelmiş olabilirdi fakat kendisi çok sağlamcı bir insandı. Tabii bazı konularda sağlamcı bir indan değildi, çok fevri hareketleri olabiliyordu.

Yanında ki bavulu sürükleyerek otogardan çıktı, temiz havayı içine çekti. Tabii şehirin havası nr kadar temiz olabilirse.

Kaldırımda durup etrafa baktığında kendisine doğru gelen genç çocuğu gördü.

"Hoşgeldin Efsun." dedi Fırat gülümseyerek. Eline aniden tutuşturulan pembe bavulla şaşıp kalmıştı.

"Hoş bulduk, hoş bulduk. Alsana şunu, yoruldum. Yol yorgunuyum ben."

Fırat kendilerinden bir yaş büyük olup da yaşlı teyzeler gibi davranan kızın arkasından bakakaldı. Önden önden ilerleyip, ön koltuğa kurulan Efsun'un peşinden arabanın yanına kadar geldi. Arka koltuğa küçük pembe bavulu ve genç kızın kendisine uzattığı sırt çantasını da koyup arabaya bindi.

"Aynı forumundasın, hiç değişmemişsin." dedi Fırat arabayı çalıştırırken.

Hem arkadaşının ablası hem de çocukluk arkadaşıydı Efsun.

"Tabii ki forumumdayım, Fırat. Siz bücürler gibi formdan düşecek değilim."

"İyi." dedi Fırat. "Senin sayende soframız şenlenecek."

"Efsun etkisi diyoruz buna." dedi genç kız, omuzunda ki saçı elinin tersiyle geriye doğru iterken.

"Çocuklar nasıl?"

"İyiler." dedi Fırat kırmızı ışıkta dururken.

"Atıf hâlâ dünyanın en sakin insanı modunda, Ufuk şu sıralar biraz hoşlantılı, Ateş'de aynı ateş."

"Bari kız da benim bücür kardeşi sevse." dedi Efsun kıkırdayarak.

Fırat nerden biliyorsun diye sormadı, Efsun illa ki bir şekilde öğrenirdi.

"Senin çiçekler nasıl?"

"Geçenlerde bir tane kaktüs kırıldı ama kırık yeri tekrardan ektim, yavaş yavaş büyüyor. Ateş'de bana bi çiçek almış, onu da ektim. Çok güzel bir çiçeği var bi görsen. "

"Bana niye almamış Ateş çiçek?" dedi genç kız kaşlarını çatarak, kollarını da göğsünün üzerinde kavuşturmuştu. Şu an küçükken sokakta top oynamasına izin verilmediği, dışlandığı zamanlarda ki küçük kız çocuğu gibiydi. Gelip Ateş'in kendisini oyuna almasını bekliyor gibi hissetti.

"Burda olsaydın, sana alırdı." dedi Fırat aynı zamanda arabayı apartmanın önüne park etmişti. "Biliyorsun ki bizden çok seni sever Ateş, ben kuzeni olmama rağmen. Zaten onda şu sıralar bi haller var ama tam çözemedim."

"Öyle mii?" dedi Efsun kaşlarını kaldırırken. Ağzından küçük bir kıkırtı kaçmasına engel olamadı genç kız.

Arabadan indiklerinde Fırat, genç kıza bakıp kaşlarıyla yukarıyı işaret etti. "Ben bunları getiririm sen çık." dedi.

Efsun üzerinde ki tişörtü düzeltip arkasını döndüğü zaman aklına yeni gelmiş gibi Fırat'a tekrardan döndü. "Kaçıncı kata çıkacağım?"

"İki."

"Tamamm." deyip koşar adımlarla mavi apartmana girdi genç kız. Asansöre bineceği sıra giriş katta olmayan asansörle oflayıp merdivenlerde sürünmeye başladı. Şu dünya da en sevmediği şeylerden birisi merdiven çıkmaktı, tabii ki aksi gibi merdivenden inmek de en sevdiği şeylerden birisiydi.

İkinci kata geldiği zaman karşı karşıya iki kapıyla karşılaştı.

Sağda ki kapının üzerinde çiçekli süs ve kapının önünde paspas vardı. Üzerinde 'hoş geldiniz' yazıyordu. Sol kapının önünde ki paspasın üzerinde ise 'zile basma uyuyoz' yazıyordu.

Efsun'un teyit etmesine bile gerek yoktu. Kesinlikle solda ki daire çocuklarındı. Zile basıp beklemeden ayağında ki spor ayakkabıları çıkardı. Kapının açılmasını beklemek ona göre vakit kaybıydı.

Kapının açılmasıyla ani bir hamleyle karşısında duran küçük bücürünün boynuna atladı.

"Nasıslış benim bücürüm?" derken sağa sola sallanıyordu.

Ufuk ise iki büklüm ablasına doğru eğilmişti. Üzerinden ilk şaşkınlığı attıktan sonra kollarını Efsun'un beline sarıp yukarı doğru kaldırdı. En azından şimdi iki büklüm durmuyordu.

Yüzünde ki eğlenen ifadeyle konuştu. "Bücür mü! bir daha düşün istersen."

"Hayır." dedi Efsun, Ufuk'un boynunda ki ellerini daha fazla sıkıştırırken. "Hâlâ sen benim minik bücürümsün. "

"Allahım yaa." diye söylendi Ufuk. "Bir de minik olduk iyi mi?"

Az önce kapının önüne gelen Ateş, Ufuk'un omuzunu dürttü. "Bırak da biraz biz hasret giderelim." Efsun'a bir göz kırpıp gülümsedi.

"Nasılsın yakışıklı?" dedi Efsun kardeşinin omuzundan arkaya doğru uzattığı elini Ateş'in saçmalarının üzerine koyarken.

"İyiyim güzellik, seni gördüm daha iyi oldum."

Ufuk, Efsun'u yere indirip boynuna mengene gibi yapışmış olan kolları zorlukla ayırıp Ateş'e doğru uzattı kardeşini. "Al hasret gider." dedi merdivenlerden çıkan Fırat'ın elinden bavulu çekip alırken.

Ateş, Efsun'un beline kolunu sarıp salona götürürken bir yandan gevezelik yapıp Ufuk'u şikayet ediyordu.

Gençler eve girdikten sonra kapıyı kapattıklarında izlendiklerinden habersizlerdi.

Vuuuvv kız kardeşimizi de getirdik şükür. Bu arada efsun ismini ben vermedim ağlıcamm. Kardeşim dedi ya efsun olsun ya da hare. Hare ne lan, yeni isimlerle aram çok iyi değillll
dün değil evvelsi gün kardeşimle gittik tişört aldık. Kendime birisini s beden almıştım annem dedi olmaz sana olur dedim inada bindi denedim bol oldu. Hepsini denetti bana kadın herneyse sonuncuyu deneyeceğim aldım elime tişörtü. İçinde yaban arısı varmış parmağımı soktu. İki gündür dolma biber gibi parmakla geziyorum. Anlamış olduk ki yaban arısına alerjim var 🥺

Loading...
0%