²⁷
Çift kişilik hardal sarısı koltukta dip dibe oturuyordu Efsun ve Ateş. Tekli koltukta Fırat rahat rahat otururken diğer çift kişilik koltukta Atıf ve Ufuk yan yana oturmuştu.
"Kocaman olmuşsunuz bücürler." dedi Efsun gülerek.
"Bücür dediği insanlara bak yaa!" dedi Fırat gülerek. "Bir ellisin kızım, bize bücür diyorsun!"
"Abartma Efsun." dedi Ufuk göz devirerek. " En son beş ay önce gördün bizi."
"Siz beş ayda aynı mı kaldınız canım." diye düşüncesini devam ettirdi genç kız.
"Otobüs yolculuğun nasıl geçti?" diye sordu Atıf sakin bir şekilde. Oturduğu koltukta bacaklarını ileri doğru uzatıp daha rahat bir pozisyon almıştı.
"Güzeldi, ben yolculuk yapmayı severim bilirsin. Yeni şarkılar keşfettim. Senin önerdiğin filmi de izledim, o neydi öyle ya. Hayran kaldım. Siz bensiz bensiz yine film gecesi yaptınız değil mi? Küstüm, hayırsızlar!" dedi Efsun, kelimelerin arasında neredeyse hiç nefes almadan. Konuşması bitince fark etmeden koca bir nefesi içine çekti.
"Ya Rabbi." dedi Fırat ellerini boynuna sararken. "Salonda ki tüm oksijen bitti, ne yapalım biz, fotosentez mii!"
"Ha, ha çok konik." dedi Efsun kollarını göğsünde bağlayıp küskün bir vaziyet alırken.
"Tamam, üzme kendini." dedi Ateş elini genç kızın omuzuna koyarken. "Fırat'ın her zaman ki halleri. "
Efsun yüzünde ki gülümsemeyle yanında oturan genç adama döndü. Sanki bir anda dışlandığı oyuna alınmış gibi hissetti.
Aniden eskilerden laf açtı. "Hep beni mahallede dışlardınız. Oyuna almazdınız." Kaşları çatılmış, kincil bir şekilde diğer koltuklarda oturan üçlüye baktı.
"Futbol oynuyorduk, Efsun." dedi Ufuk. "Ve o zaman ki çocuk aklıyla futbolu sadece erkekler oynayabilir gibi hissediyorduk."
"Bizden iyi oynayacağını bilemezdik." dedi Atıf.
"Nasıl becerdin bizden iyi oynamayı?"
Fırat'ın sorusuna Ateş'e bakarak cevap verdi genç kız. "Öğreten sağ olsun, hırs yaptım bir de siz beni dışlıyorsunuz diye. O yüzden."
"Hep maç yapalım diye çağırdığımızda büyük adam gibi 'işim var, siz çocuklarla oynayamam' diyordun." dedi Fırat, Ateş'e.
"Çünkü başkasıyla top oynuyordum. Size niye geleyim? Hem sizinle sıkıcı sıkıcı futbol oynamak yerine Efsun ile eğlenceli futbol oynamayı yelerim"
"Gördün mü?" dedi Fırat, Ufuk'a. "Bizim yerimize senin kız kardeşini tercih ediyor. " yalandan gözlerini siler gibi yaptı. "Ne çabuk ikinci plana atılmışız da haberimiz yok."
"Karakterleri çok benzediği için iyi anlaşıyorlar." dedi Atıf sakince. Meraklı gözleri karşı koltukta yan yana oturan arkadaşlarındaydı. Bir şeyler vardı fakat hâlâ çözememişti. Çözememiş olması hiç çözemeyeceği anlamına gelmezdi.
"Senin hoşlandığın kız ne oldu?" diye sordu Efsun kardeşine. "Açıldın mı?"
"Sen nerden biliyorsun?"
"Bilgi ağlarımı içinize sızdırdım. Adı da Ateş." dedi genç kız kahkaha atarak.
"Ayaklı gazete senii!"
"İçimizde hain varmış da bilememişiz."
Ateş arkadaşlarının bu söyelmelerine kaşlarını çattı. "O hain köstebek, siz ilk okula giderken de, ortaokula giderken de, lise de de ve hatta şimdi de içinizde yeni mi anlıyorsunuz bunu." diye çıkıştı.
"Amaan, neyse." diyerek ortamı dağıttı Efsun. "Benim mantılarım nerde?"
"Yok sana mantı!" dedi şakayla karışık ciddi bir şekilde. "Hepsini Adudeme götüreceğim."
"Benim kıskançlık damarlarıma basma istersen canım kardeşim. Yoksa gider kızın haberi olmasa da, kızın saçını başını yolarım, 'senin yüzünden kaç yıllık kardeşim bana mantı vermedi' diye!"
"Yapmıyosun öyle bi şey." ciddi sesiyle uyardı ablasını Ufuk. İlla ki bi haylazlık yapacağını biliyordu. Küçük erkek çocukları gibi yaramazlık yapmadan duramıyordu. Efsun'un yaşam felsefesi haline gelmişti resmen.
"Tamam iyi be! Sanki yedik Asudeni!"
Ufuk kız kardeşinin söylenmelerine kulak asmayıp mutfağa gitti. Sofra ve yemekler hazırdı. Çorbanın altını kısık bir şekilde açıp mantıların tabaklarını hazırlamaya başladı. İlk önce büyük güzel bir servis tabağı çıkardı.
Komşuluk ölmüşmüydü canım, komşusuna götürecekti mantıyı.
Özenerek hazırladığı güzel tabağa bir kaç adım uzaklaşıp alıcı gözüyle baktı.
"Şahane." diye söylendi.
Son eksiği de tamamlamak için mutfakta ki nane dikili saksıdan bir kaç yaprak koparıp tabağın kenarına koydu. Kesinlikle şahane olmuştu.
"Keşke kızların kalbine giden yol da yemekten geçseydi." diye mızmızlanır gibi isyan etti.
Keşke Asude yemek yapmayı bilmeseydi de kendisi yemek yapıp ideal koca yazısıyla kalbine konsaydı. Hayaller 'eş, koca' olmak iken gerçekler 'komşu' idi. Resmen sinir hastası olmak için ideal bir şeydi.
Asude'nin gözünde yanlızca bir komşuydu, diğer komşulardan farksız.
İçine derin bir nefes çekip özene bezene hazırladığı tabağı eline aldı. Mutfaktan çıkıp salona göz ucuyla baktığında Ateş, Fırat ve Efsun derin bir sohbete daldığını görüp sevindi. En azından peşine takılacak bir kardeş yoktu.
Dış kapıyı ses çıkarmamaya özen göstererek açtı. Başına toplamak istemiyordu hiperaktifkeri. Siyah terliklerden birisini giyip karşı kapının zilini çaldı.
Beklerken kapının üzerinde ki çiçekli süsü inceliyordu. Tahta yuvarlak plakanın üzerine kuru mor sümbüller yapıştırılmıştı. Kesinlikle emek harcanmış bir şeydi.
Kapı aniden açılınca bir adım geriye doğru sendeledi. Şükür ki elinde tuttuğu tabağa zarar gelmemişti.
"Mantı yapmıştım." dedi masumca gülümseyerek.
"Teşekkürler." dedi genç kız hafif aksi çıkan sesiyle. Neden aksi çıktığını kendisi de bilemese de, engel olamamıştı sesinin öyle çıkmasına.
"Nasılsın?" dedi Ufuk bir umut konuşmayı uzatmak için.
"İyiyim."
O sırada Ufukların kendi dairesinin hafif aralık kapısı açıldı. Efsun göründü kapıda. Genç kız ayağına terliklerden birisini geçiririken karşı kapıda kendisine bakan kıza hitaben konuştu. " Sen Asude olmalısın?"
Asude 'evet' manasında başını aşağı yukarı salladı. İçinden konuşmak gelmemişti.
Efsun genç kıza elini uzatıp neşeyle konuştu. "Tanıştığımıza memnun oldum ben de Efsun." Boşta ki eliyle yanında ki Ufuk'u gösterip güldü.
"Bu sırık bücürün ablasıyım."
Ufuk 'sırık bücür' kelimesine göz devirirken Asude şaşkınlıkla "Ablası mı?" diye sordu.
Efsun Asude'nin yüz hâline sessizce kıkırdayıp başını aşağı yukarı salladı. "Evet ablası."
Evet ablası, asudiş sen ne zannetmiştin aşkoooo
Okur Yorumları | Yorum Ekle |