Yeni Üyelik
31.
Bölüm

³⁰

@morkanatlizambak

Balkondan gelen sesle ikisi gülecekken yüzlerinde ki gülümseme dondu kaldı. Ufuk ve Asude'nin yanakları kızarmıştı sanki.

"Sizde mi acıktınız, canım çiçeklerim? Bende acıktım. Çifte kumrular şimdi hazırlayacak kahvaltıyı."

Mutfakta harıl harıl çalışan eller durdu, şaşkınlıktan ağızlar iki metre açık kaldı, yanaklar kızardı, tavada ki iki pankek yandı ve nefesler boğazlarda kaldı. Bir kaç dakika ölüm sessizliği oldu mutfakta.

Arada ki sessizlik büyüdü büyüdü, sonra çığ oldu uçurumdan yuvarlandı. İkili yuvarlanan çığın altında kaldı sanki, nefes alamadılar.

Ufuk gözlerini bir kaç kez kırpıştırıp, boğazını seslice temizledi. O an fark etti önünde yanan, aşkından kavrulan pankeki. Onları hızla alıp çöpe atarken ocağın altını kıstı.

Açık balkon kapısından içeri giren Fırat ikilinin haline yarım ağız gülüp "Kolay gelsin." diye mırıldanıp kaçar gibi çıktı mutfaktan.

Bu atmosferi dağıtmak için Fırat'ın arkasından kötü kötü bakmayı bırakıp göz ucuyla Asude'ye baktı. "Fırat daha yeni uyandı ya, uykulu hâlâ. Ne dediğini bilmiyor." diye geçiştirmeye çalıştı Ufuk.

"Fark ettim." diye mırıldandı genç kız. Kalbi ramazan davulu gibi olmuş, tüm kan hücrelerini sahura uyandırıyor, ortak salona -yanaklarına- topluyordu. İçine derin bir nefes çekip eşip parçalara böldüğü hamuru şekillendirmeye devam etti. Ufuk'un poğaçaları koyması için yanına koyduğu tepsiye yerleştirdi hamurları.

"Fırını ayarladın mı?" diye sordu titrememesini umduğu sesiyle.

"Ayarladım, ısındı bile." dedi Ufuk, çekmeceden çıkardığı fırçayı Asude'ye uzatırken. Bir yandan da yüzünde ki şaşkın ifadeyi silmeye çalışıyordu.

Sadece Efsun ve Ateş değil ki hepsi üzerine geliyordu resmen açılması için. Bir rahat bırakmıyorlardı ki, her şey yoluna girsin!

Pankeklerin hepsini iki tabağa ayırıp balkonda ki masaya götürdü. Hemen sonrasında kaynamaya başlayan çayı demledi. Çayı da masaya götürüp patatesleri soymaya başladı.

"Şef bazen çok üzerimize geliyor." dedi Asude, rahatsız edici sessizliği bozmak için.

"Hıhı." diye onaylar mırıltılar çıkardı genç adam. "Kendi oğlu bizim gibi yemek yapamıyor ya, çekemiyor bizi."

"Remen ayrımcılık yapıyor."

"Resmen değil, kesin kes yapıyor. Oğlu pilav yapıyor lapa oluyor, bizimki tane tane olunca 'olmamış bu, lapa istemiştim ben' diyor." dedi Ufuk kaşlarını çatarak.

"Pis şef!"

"Adam bir yemekte on kez elini yıkıyor, Asude hanım."

"Olsun!" dedi Asude kaşlarını çatarak. "Bana ne, yine de pis!"

Ufuk sesli bir kahkaha attı. "Haklısın." dedi kahkahalarının arasında. Fakat kendisini izleyen Asude'den habersizdi.

Her şeyi hazırladıklarında masanın başında durup eserlerini izlemek en büyük zekti. "Onları çağırmasak mı ki?" dedi Ufuk, Asude'ye melül melül bakarak.

"Burda kilerin hepsini yiyip göbek yapmak istiyorsan çağırnayalım." dedi Asude yüzünde ki gülümsemeyle.

"Vaz geçtim çağıralım." dedi Ufuk, elini karın kaslarının üzerine koymuş, Asude'ye korkuyla bakıyordu. "Yok canım, kim göbek!" diye devam etti korkuyla. Sesi mırıldanır gibi çıkmıştı.

Hızlı adımlarla hatta koşar adımlarla balkondan çıkıp salona doğru mutfak kapısından başını uzattı.

"Gençler hadi sofra hazır." dediği sıra koltukta yayıla yayıla keyifle oturmuş, elinde ki kitapla uğraşan Fırat'ı gördü. "Sen gelme at Fırat!" dedi sinirle. Resmen onu yerin dibine sokmuştu. Herkes tek tek salona doğru geçerken en sona kalan Fırat'a doğru gözlerini kıstı.

Kulağına doğru fısıldadı. "Bunun bir bedeli olacak."

Fırat sırıttı. "Farkındayım, sanırım bir süre diken üstünde yaşayacağım."

"Kesinlikle."

Acınacak haline kahkaha attı Fırat. Hemen ardından topuklarını vura vura balkona koştu. Neme lâzım vuruverirdi kellesini satırla. Bazen acıması olmuyordu Ufuk'un.

Ufuk, Fırat'ın arkasından bakmaya bi son verip balkonda son boş kalan here yani Atıf'ın yanına oturdu. Tam karşısında da Asude oturmuştu. Ara ara kafasını kaldırıp genç kızı izlemek güzel oluyordu bazen o capcanlı mavi gözlerle kesişiyor mahcupça gülümsüyordu.

Efsun ile Burcu sanki koyu bir sohbetin içindeydiler. Masada sesleri hiç eksilmiyordu.

"Bunların..." dedi Efsun eliyle dört genci gösteriyordu. "Çocukluğunu bilirim, çocukluğunu."

"Sanki biz senin çocukluğunu bilmiyoruz." dedi Fırat mırıldanır gibi.

"Sus len sen, çocukluk aşkını bile biliyorum." dedi Efsun gözlerini koca koca açıp Fırat'ı yerin dibine sokmak ister gibi.

"Biz de senin lisede okuldan kaçtığını biliyoruz." dedi Fırat karşı atak olarak.

"Sen okuldan mı kaçtın?" diye bağırış yükseldi iki sesten aynı anda.

Efsun masum gibi görünmeye çabalayarak Ateş ve Ufuk'a baktı. "Ne var yani okuldan kaçtıysam. "

Ufuk ağzı açık kaldı, ne diyeceğini bilemedi. Okuldan kaçmıştı kız kardeşi ve 'ne var' diyordu.

"İyi yapmışsın n'olcak sanki okuldan kaçtıysan." dedi Ateş üzerinde ki şaşkınlığı atarak.

Efsun kardeşini bakıp kaşlarını kaldırdı. 'Ne bakıyorsun?' der gibi, sonra da telefonunu aldı eline. Kardeşini korkutması gerekiyordu, daha doğrusu kudurtması.

Cebinde titreyen telefonu çıkarıp baktı Ufuk. Kız kardeşi yazmıştı, kaşlarını çatıp açtı mesajı.

ilköncedoğan: bakma bana öyle

ilköncedoğan: daha fazla bakarsan öyle hoşlandığın birirlerinin senden haberi olabilir

ilköncedoğan: yani laf arasında yanlışlıkla kaçırabilirim ağzımdan falan

ufuk: tamam sus

ufuk: yeter ki sen sus

Efsun keyifle sırıtarak yerine koydu telefonu, bazen sır saklamak maliyetli olabiliyordu. Dirseklerini masaya yaslayıp kıvrak bir hareketle patates kızartmasını ağzına attı. Keskin gözleri kardeşinin üzerindeydi. "Küçükken bu haylazlar beni oyuna almazlardı."

"Yine aynı şeyleri açma." dedi Fırat bıkkınlıkla. "Anladık en çok Ateş'le oynarmışsın."

Ufuk'un gözleri arkadaşının üzerind durduğunda kuşkuyla kısıldı. "Ateş?"

"Efendim Ufuğum." dedi Ateş poğaçalardan bir tanesini iki hamlede ağzına atarken.

"Geçen ki film gecesinde telefonuna bir arama geldi."

Ateş'in kaşları korkuyla çatılmıştı. "Evet?"

"Arayan kimdi? Ateş böceğim diye kaydetmişsin bir de?"

Herkesin kuşkulu bakışları genç adamın üzerinde durdu.

"K-imseydi. "

"Emin misin?"

"Eminim." dedi Ateş sofradan alel acele kalkarken. "Ben bi elimi yıkayayım. "
Ateş'in bu ani kalkışına şaşkın şaşkın arkasından bakmayla yetindi.

"Kesinlikle bi iş var bunda." dedi Atıf, yerinde dikleşip sessizce mırıldandı. Ağzına doğranmış bir salatalık attı. Salatalığı yavaş yavaş yerken herkesin yüzünde gözleri yavaş yavaş gezindi, resmen insanalrı göz analizine sokuyordu. Bir kişinin üzerinde durdu gözleri.

Başını öne eğdiği için saçları yüzünü kapatmış olsa da Atıf yanaklarının kızardığını görebilmişti. Çok şüpheli hareketleri vardı, ve bu işi çözmeden bırakmayacaktı Atıf.

Hukukçu Atıf sahalara inmişti artık, durdurabilene aşk olsun.

morkanatlızamanlar: yanlız ben durdurabilirim hihahaa 😎

Neden bilmiyorum ama ben Atıfıma vurgunumm.

Loading...
0%