@morkanatlizambak
|
İlk baharın o soğuk esintisini içine çekerek elini ceplerine sıkıştırdı, başı öne doğru eğik, spor ayakkabılarını da yere sürte sürte gidiyordu. Ayağının ucunda mavi boyalı apartmanın girişinden beri ayağını vura vura getirdiği çakıl taşı vardı. Bir kez daha vurdu ayağının dibinde duran şekilsiz çakıl taşına. Yuvarlanıp otobüs durağına daha fazla yaklaştı taş. Esen rüzgar ağaçların dalında kalan bir kaç ilk bahar çiçeğini de koparıp bağırında kattı. Bir kaç aya kadar okullar yaz tatiline girecekti ve gençler rahat bir nefes alacaktı. Daha doğrusu almaya çabalayacaklardı, çünkü her yaz tatilini Ateş ve Efsun sabote ediyordu. Bir kez daha yanına yaklaştığı çakıl taşına vurduğunda taş ilerleyip otobüs durağında bekleyen birisinin ayakkabısına çarptı. Ufuk kafasını kaldırıp çakıl taşının çarptığı kişiden özür dileyeceği sıra gördüğü kızla gülümsedi. "Günaydın Asude hanım." Asude sabah ki utangaçlığının yüzüne vurmamasını umarak gülümseyip cevapladı. "Günaydın Ufuk bey." Ufuk işaret parmağıyla gözlüğünü ileri itip kolunda ki analog saate baktı. "Sanırım ilk otobüsü beş dakikayla kaçırdık." bunu söylerken kaşları çatılmış olsa da Asude ile daha fazla yan yana kalacak olmak içten içi onu mutlu etmişti. "Ben yaklaşırken gidiyordu." dedi Asude yüzünde ki bıkkınlıkla, elini beline yasladı. "Otobüsleri ve dolmuşları kaçırmak gibi bir özelliğim var." Ufuk sesli bir kahkaha attı, gözleri kısılmış, dudaklarının kenarı kırışmıştı. "Güzel özellikmiş." "Öyle." dedi söylenir gibi genç kız, bir yandan da göz devirmişti. "Bu otobüs zor gelir, gel oturalım." İkisi yan yana geçip oturduklarında izledikleri boş kaldırımda iki kedi oynuyordu. Kedilerden küçük olan sarı tüylerinin üzerinde başka hiç bir renk bulundurmazken sol kulağının ucu siyahtı. Diğer kedi beyaz ve siyah renklerin karışımıydı, yeşil gözleri karşı kaldırımdan bile belli oluyordu. "Sana bir şey soracağım." dedi Ufuk, aralarında ki arkadaşlık ve aynı sınıfta olmalarının gücüyle. "Sor." dedi Asude, yan dönüp Ufuk'un yüzünü izlerken. Genç adam ileride ki kedilerden bakışlarını çekmemişti. Konuşurken işaret parmağıyla yuvarlak çerçeveli gözlüğünü düzeltti. yAni çok kişisel olamayacaksa? " "Sen sor, ben kişisel olup olmadığına karar veririm." genç kız gözlerini izlediği yüzden ayırmamıştı. Ufuk'un yanında olmak içine en sevdiği mevsim olan ilk bahar esintileri dolduruyordu, onun yanında olmak ağaçların çiçek açtığı bir bahçede yürümek gibiydi. Bazen kalbine yaz sıcağı gibiydi, bazen de midesinden ağzına çıkmak isteyen kelebekler gibiydi... "Hiç birisini sevdin mi?" Asude beklemediği soru karşısında dumura uğramıştı. Anın verdiği heyecanla kalbi hızlı hızlı atmaya başladı, resmen göğüs kafesini delip yanında ki adamın eline konuverecekti kalbi. "Çok mu ani oldu, özür dilerim." dedi Ufuk mahcupça. "Sanırım sevmeye başlıyorum." dedi Asude genç adamı dinlemeyerek. Ufuk hızla başını çevirip gözlüklerinin ardından yüzü kızarık,gülümseyerek kendisine bakan kıza baktı. "Sen peki?" dedi genç kız. "Ben sevmiyorum." dedi Ufuk ciddi bir şekilde ama kalbi ramazan davuluyla yarışır biçimdeydi. " Ben sevmiyorum, aşığım." Asude gülümsedi. "Öyle mi?" dedi. Fakat gülümseyişi içinden gelmemişti. Sanki kalbinin bir yanı kırılmıştı. Bir cam bardak gibi yere fırlatılmış paramparça olmuş gibiydi. "Aşık olduğum kızın adını bilmek ister misin?" dedi Ufuk, genç kızın değişen yüzünü izleyerek. Asude yanlızca omuzlarını silkmekle yetindi. Şu an genç adamın gözünde istediği oyuncak alınmadı diye babasına küsmüş küçük bir kız çocuğundan farkımızdı. "Benim aşık olduğum kızın adı Asude, hemde kendisi kapı komşumuz olur." Genç kız kelimeleri anladığı anda gözleri kızla Ufuk'u buldu. Ne demek, aşık olmak? Ne demek, o kız Asude? Ne demek, kapı komşusu?! "Aa baksana kuşlar ne güzel ötüyor." dedi genç kız işaret parmağıyla Ufuk'un arkasını göstererek. Ufuk o tarafa döner dönmez gelen otobüse bindi hızla. Neredeyse takılıp düşecekti. Boş ikili koltuklardan birine oturduğunda onun peşinden otobüse binen Ufuk yanına yaklaştı. "Oturabilir miyim genç bayan." Asude sesinin çıkmayacağını fark edince onaylar biçimde başını aşağı yukarı salladı. Yan yana koltukta konuşmadan oturdular, sadece otobüsün sesi vardı aralarında. Hiç birisi de konuşup aralarında ki atmosferi bozmak istemedi, belki de konuşacak kelime bulamadılar. Yanlızca arada birbirlerini buldu bakışları, hafif tebessümle geri döndüler. Aşk neydi? Konuşmadan, bakışlarla anlaşmak, gözden kalbe akmak değil miydi? Kalbinde bir yer vermek değil de kalbini sorgusuz sualsiz eline vermek değil miydi? En çok da sevmekdi. Çokça sevmek. Son ana kadar hep sevmek. Evett. Bu gün de aşk adına 'a' yı bilmeyen yazarınız bir şeyler karaladı jgjh umarım affedilmişimdirr🥺 |
0% |