42. Bölüm
morkanatlızamanlar / apartman yöneticisi |texting / ⁴¹

⁴¹

morkanatlızamanlar
morkanatlizambak

bir önce ki bölümün kaldığı yerden...

"Abartmak mı? " dedi genç adam inanamayarak. Elinde ki kana baktı. "Kanı görmüyor musun?"

"Üzgünüm dedim ya." Genç kız cevap vermesine bile izin vermeden apartmanlarına girdiğinde Atıf, kafasına taş yemesiyle kalmıştı. Kız bir de zeytin yağ gibi üste çıkmıştı.

Genç adam parmaklarını tekrardan anlına bastırdı, hafif sızıyı hissedince geri çekti. Hâlâ hafif bir şekilde kan sızdırıyordu. Orda camın karşısında beş dakika kadar donup kaldı, sanki olduğu yere çivilenmişti. Kafasını iki yana sallayıp, hâlâ yataklarında iki seksen yatan arkadaşlarını ayağının ucuyla dürterek uyandırdı.

Fırat ve Ufuk lavobaya ilk kim girecek kavgasına tutuşurken genç adam ses gelen mutfağa girdi.

Mutfağa girer girmez ilk gördüğü şey darma dağın bir tezgâhtı. Tabaklar, kaşıklar ve tavaların hepsi kirliydi. Yerde fayansın üzerinde boynu bükük kırık bir yumurta vardı. Üzerine çay dökülmüştü, biraz da zeytin düşmüştü. Bir de tabak kırılmıştı.

Girdiği şoktan sıyrılıp balkona girdiğinde düzensiz masayla karşılaştı. Salatalık ve domateslere bir kaç kesik atılıp konulmuştu tabaklara, zeytin tabağının yanında peynir vardı. Tereyağ kabıyla birlikte konulmuştu. Bir kaç çay bardağı yerine su bardağı vardı ve masanın ortasında şekilsiz, yanmış bir yumurta vardı. Her gün görmeye alıştığı özenli ve düzenli sofra yoktu onun yerine facia vardı. Her gün sofranın ortasında evin dört bir yanın kokusunu dağıtan güzeller güzeli kızartmalar, poğaçalar, pankekler ve krepler yoktu.

Ve, ve en önemlisi bunları Efsun ve Ateş'in yapmış olmasıydı. Masada oturmuşlar ve 'güzel!' eserlerini izliyorlardı.

Atıf onlardan gözlerini çekip ses gelen balkon kapısına baktı. Ufuk ve Fırat esneyerek buraya geliyorlardı. Ufuğun gözleri kısılı, eli iki neyse açılmış ağzının üzerindeydi. Kafasının üzerine taktığı gözlüğünü alıp gözlerine yerleştirdiğinde gördüklerine inanamadı. Gözlerini kırpıştırdı, görüntü düzelmeyince gözlüğünü çıkarıp tişörtünün ucuyla sildi. Tekrar taktığında gözleri koca koca açıldı.

"Facia!" diye bağırdı. "Cinayet!" Elini saçlarına atıp karıştırdı. Resmen mutfak ölmüştü.

Efsun kardeşinin bu hâline bakıp gergince gülümsedi. "Ufuk merak etme biz toplayacağız."

"Tabii ki siz toplayacaksınız! Şuna bak." dedi Ufuk yaşadığı daralmayla. "Nefes alamıyorum resmen! Mutfak berbat!"

Efsun ayağa kalkıp kardeşinin koluna girdi. "Tamam Ufukcum, sakin ol. Gel kahvaltı yapalım, kendine gel." dedi sandalyeye zorla oturmasını sağlarken.

Herkes sofraya oturduğunda Ufuk sinirle eline aldığı çatalı. Aynı sinirle elinde ki çatalı orta da ki tavada yanış, yumurta gibi görünen şeye batırdığında yüzü buruştu. Yumurtayı bile becerememişlerdi.

Ufuk yumurtayı ağzına atarken gözleri karşısında ki sandalyede tedirgince oturan Ateş ve Efsun daydı. Ağzına aldığı ilk lokmayla yüzü buruştu. Aynı şekilde Fırat ve Atıf'ın yüzü de buruşmuştu.

"N'aptınız buna!?" dedi Fırat, yüzü koparılmış bir çiçeğe bakar gibiydi.

"Pişirdik."

"Bence mutasyon geçirtmişsiniz nimete." dedi Atıf.

"Yemem ben bunu!" dedi Ufuk yüzü buruş buruştu.

"Yani bizim o kadar emek harcadığımız şeyi yemeyecekmisiniz?" dedi Efsun yavru bakışları atarak. "Hem ben bir şey söyleyecektim."

"Ne?" dedi Ufuk kaşlarını gözlüklerinin ardından kaldırarak.

"Hani dün beni sorguladığın şeyi, ama kahvaltınızı güzelce ederseniz söyleyeceğim."

"Tamam." dediler üçü birden zorlukla.

Ateş ayağa kalkıp çayları birbiriyle alâkasız olan bardaklara dökerken Fırat bir iç çekti. "Bi çay keyfimiz vardı ya, onu da halletmişsiniz!"

"Nesi varmış, güzelim çay işte." dedi genç kız.

"He, he güzel çay." dedi Fırat önüne bırakılan su bardağında ki açık sarı duran bulanık çaya bakarken.

Herkez bin bir cefayla, zorlukla yaptıkları kahvaltıdan sonra sandalyelerde geriye yaslanıklarında Efsun ayağa kalktı. Eliyle Ateş'in omuzunu çekiştirerek onu da zorlayarak kaldırdığında masada kalan gençlerin yüzünde gezdirdi bakışlarını. En son kardeşinin yüzünde durdu.

"Çok merak ediyordun ya canım kardeşim..."

Ufuk başını aşağı yukarı sallarken kaşları merakla çatılmıştı.

"Ateş'in 'ateş böceğim' diye kimi katdettiğini de merak etmiştin..."

Tekrar bir üçlü baş sallamanın ardından devam etti.

"İşte biz Ateş ile bi üç yıldır sevgiliyiz, yakında da evlenmeyi düşünüyoruz. "

Herkesin şaşkınlıkla gözleri koca koca olurken bir elleri ağızlarına gitti, diğer elleri de karınlarına...

Jgkv evet böyle de kahvaltı hazırlarsınız artık evlenince de canikolarım.

 

sanırım kitap canınızı sıkmaya başladı, oylar ve yorumlar düştü

ya bu insanların benimle alıp veremediği ne çözemiyorum. Herşey üzerime üzerime geliyor, rahat bırakmıyorlar bit türlü. Sanki bi şey yaptım onlara. Bana onca laf ettiler, küfür ettiler hatta tokat atıp dudağımı şişirdiler ama büyüğüm diye saygımdan sustum. İyice tepeme çıktılar lan başkalarının yaptığı hatanın bedelini ben ödemek zorunda değilim anlayın artık şunu.

 

Neyse fazla dikkate almayın. Sinirlerimi bir şekilde boşaltmam gerekiyordu iyi günler.

Bölüm : 05.12.2024 08:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...