Genç adam fişini taktığı ütüyü kırık beyaz gömleğin üzerinde gezdirmeye başladı. Gömleği ütülüyordu ütülesmesine lâkin hâlâ karar verememişti ne giyeceğine.
Her an fikri değişebilme ihtimali yüzünden dolabında ki neredeyse bir yıldır ütünün yüzünü görmeyen tişört, gömlek, şort ve pantolonlarını ütülüyordu. Bir nevi kıyafetleri ütüyle hasret gideriyorlardı.
"Ah yanıyo, yanlız yangınım. Çok kurak kalmış toprağım. Taç bahanem gibi almış tahtını,yok metanet yook. Yok metanet yook. Yok merhametin yok, böyle gitme ağlarıığmm." Kulaklığında çalan şarkıya eşlik ederken gömleğin yaka kısmını düzeltip ütüyü bastı.
"Sesinin süper çıktığını söylemek isterim."
Ufuk şarkı söylemeyi yarıda kesip kapıdan seslenen Ateş'e baktı. "Yağ yakma lan!"
"Ne yağı canım kayınçom. Çok güzel sesin var."
Ufuk 'he he' der gibi başını sallayıp ütüyü gömleğin üzerinde gezdirmeye devam etti. Ütü yaparken en nefret ettiği şey gömlek ütülemekti.
Ateş elinde ki gömlek ve pantolonu kapıdan içeri doğru uzatıp yüzüne en tatlı olduğunu düşündüğü gülümsemesini kondurdu. "Ufukcuğum, canım benim ütü elindeyken şunlara da bi ütü yüzü gösteriver."
Genç adam kaşlarını çattı. "Hayır!"
"N'olur?"
"Hayır!"
Ateş yalandan ağlar gibi ses çıkarıp parmaklarının ucuyla göz pınarlarını sildi, bir de üzerine seslice burnunu çekti.
"Yüzüne ütüyü yapıştırmamı istemiyorsan uzaklaş, pis damat."
"Damat mı?" dedi şaşkınlıkla Ateş, eli kalbindeydi. Her an 'canım kayınçom' deyip dostunun kollarına atlayabilirdi.
"Yürü git, Ateş yaktırma bana yüzünü!" Elinde ki ütüyü havaya kaldırıp gösterdiğinde, Ateş korkuyla yüzünü buruşturdu. Hemen ardından eline öpücük kondurup ütü yapan dostuna doğru üfledi.
"Yürü git lan!"
Ateş korkuyla topukları yağlarken "Efsun, aşkım koru beni!" diye haykırıyordu.
"Deliye bak!" diye söylendi Ufuk, bazen arkadaşı çok mal olabiliyordu. Başını iki yana sallayıp değişen şarkıya ayak uydurdu. "Nerden başlasam, düşmeye dönüşmeye. Uzansam yıldızlara ya da sonsuza. Savrulsam uzaklara yanlızlığımla kolkola..."
Elinde ki kırık beyaz gömleği düzgünce askıya asıp görücüye hazırlar gibi omuzlarını düzeltti, yakasını sıkıştırdı. Az daha gömlek dile gelip 'verdiler mi kızı?' diyecekti, şükür ki demedi. Askıyı gardırobun koluna asıp ütüsüz çamaşır yığınından bir tane kumaş pantolon çekti.
Ütünün ısısını ayarladığı sıra kulaklığında çınlayan bildirim sesiyle durdu.
Telefona bakacaktı fakat küçük bir sorun vardı. Telefon çamaşır yığınlarının arasında kaybolmuş durumdaydı.
Oflaya puflaya çamaşır yığınında ki çamaşırları sağa sola fırlatmaya başladı. Burada bir yerlerde olması gerekiyordu. Tüm çamaşırları başka bir yere fırlattığında hâlâ telefonu bulamamıştı. Salona doğru seslendi. "Atıf!"
Ses gelmeyince bir kez daha seslendi, daha doğrusu böğürdü bir nevi. "Atıff!"
Cevap gelemyince bir kez daha sesleneceği sıra diz kapağının arkasına gelen darbeyle kendisini yerde buldu. "Ahh!"
"Ne var lan bağırıp duruyorsun? Bu evde insana tuvalette de rahat vermiyorlar ya!"
"Ne bileyim tuvalete girdiğini oğlum, haber mi verdin."
"Oldu paşam bir daha ki sefere tuvalete haber veriri girerim." Atıf söylene söylene boş sandalyeye oturdu. "Niye çağırdın?"
"Telefonumu gördün mü dite soracaktım, bulamadım da."
"Bak bi bana." dedi genç adam oturduğu yerde öne doğru eğilip dirseklerini dizine yaslayarak.
Ufuk işaret parmağıyla gözlüğünü düzeltirken arkadaşına baktı. "Eee baktım?" sesi soru sorar biçimdeydi.
"Ordan bakınca telefonunun bekçisi gibi mi duruyorum?"
Ufuk arkadaşının söyelmine göz devirdi. "Ha haha çok komik!" gözlerini kısıp dostuna daha dikkatli baktı.
"Sen niye şu son günlerde bu kadar agresifsin?"
"Şo kız aklıma geldikçe sinirlerim tepeme biniyor, az önce aynada anlımı gördüm de."
Ufuk sesli bir kahkaha attı, o sıra bacağına yediği yeni bir tekmeyele yüz üstü yere yapışmıştı.
"Sus, arizona kertenkelesi!"
"O ne be!" dediği sıra Ufuk'un kulağında tekrardan bir bildirim sesi daha yükseldi.
"Telefonumu arayacaktık."
"Ben öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum?" dedi Atıf geriye doğru yaslanıp bacak bacak üzerine atarken.
O sırada odaya Fırat girdi. Dağınık odada gözlerini gezdirip gözlerini kıstı. "N'apıyorsunuz burda?"
"Telefonum yok da, onu arıyoruz."
Fırat göz devirdi. "Abi mal mısınız?" Hâlâ kendisine boş boş baktıklarını fark edince güldü. "Hiç cebine bakmayı denedin mi?"
"Yoo" derken genç adam elini cebine attı. "Off ya burdaymış. "
Burdaymış yaa dimi dimi jvkbb
yeni özellik gelmiş ama pano yooook
mor kullanıcı adıma da ne yakıştı beeeee
Okur Yorumları | Yorum Ekle |