47. Bölüm

⁴⁶

morkanatlızamanlar
morkanatlizambak

Evde resmen üçüncü dünya savaşı hazırlıkları vardı.

Önceden ütü işini halletmeyenler ütü başına koşuyordu, diğerleri de üzerlerini giyinmeye çabalıyorlardı. Ütü hizmetleri genel müdürlüğü şu an en meşgul anlarından birisini yaşıyordu.

Tek hazır olan kişi Atıf'tı. O da salonda ki koltuklardan birisine oturmuş elinde ki kitabı okuyordu. Tabii klasik bir roman değildi, çizgi roman değildi, yeni çıkmış kitaplardan değildi! Dünyanın oluşumu kadar uzun ve kalın olan hukuk kitabıydı. Ve şu an kitabı tutan elleri ağrımıştı.

"Kıravatımı nereye koydum? Gören var mı?"

Kafasını kitaptan kaldırmadan göz ucuyla kapıda dikilmiş gömleğinin dümelerini düzelten Ateş'e baktı. "Ne bilelim Ateş, kıravatın nerde? Ve ayrıca gömleğinin düğmelerini kaydırarak iliklemişsin."

Ateş şaşkınlıkla gömleğe baktığında ofladı. "Ben bir daha gömlek giyemeyeceğim arkadaş, bu ne be! Düğünümde bile tişörtün üzerine kıravat takacağım!"

Söylene söylene giden Ateş'in arkasından gülerek baktı Atıf. O sırada orta sehpanın üzerinde duran telefonunun ışığı yanıp sönmüştü. Elinde ki kitabı ters çevirip sehpanın ü'ü'eme bırakırken telefonunu eline aldı.

Kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj gelmişti.

05**: nasılsın sessiz, sakin ve yakışıklı adam?

atıf: ne?

05**: diyorum ki

05**: ey gönlümün efendisi

05**: gelecek te ki kocam!

05**: nasılsın?

atıf: gönül efendisi?

atıf: gelecekte ki koca?

05**: eee? nasılsın diyorum

Genç adam şaşkınlıkla ekrana bakarken kaşları çatılmıştı. Kim olabilirdi kendisine yazan kişi? Kesinlikle yanlış yazmış olmalıydı.

"Çocuklar!" diye içeri doğru seslendi.

"Benim numaramı kimseye verdiniz mi?"

Hepsi hep bir ağızdan " Yoo!" diye bağırmasıyla merakla telefonu tekrardan eline aldı.

atıf: kimsin?

atıf: yanlış yazdınız sanırım

05**: gelecekte ki karın

05**: hayat arkadaşın

05**: ruh öküzün

05**: sevdiceğin

05**: ve ayrıca vurulduğumuz kişiye yazarız biz aslanım

atıf: daha çok baş belası gibi

05**: deme öyle

05**: onu söyleme

05**: kork cevabımdan

atıf: ne?

05**: ne ne diyip durma evet de kurtulalım

atıf: hayır

05**: hayır mı?

atıf: evet

05**: ben de bizi karı, koca ilan ediyorum

05**: damat bey gelinin ayağına basabilirsiniz

atıf: ne kurdun kafanda

05**: evleneceğiz geçit yok

05**: oo kadar!

atıf: güzel

05**: gelinlik bakıyorum tamam mı?

05** kişisini engellediniz...

Yanına gelip dikilen gençlere gözlerini dikti Atıf. "Beni işletmediğinize emin misiniz?" şüpheci bakışları hepsinin üzerinde geziniyordu.

"Ne işletmesi?"

"Lan bana kayıtlı olmayan bit numaradan yazan siz değil misiniz?"

"Sana biri mi yazıyor? Voov!" dedi Ateş gülerek aynı anda Efsun'un ellerini tutmuştu. "Gördün mü ateş böceğim, birisini daha everiyoruz!"

"Gebertirim seni! "

Ateş korkuyla sevdiğinin arkasına saklandı, gözleri kendisine sinirle bakan Atıf'taydı. " Tamam sustum, ne agrasifsin lan!"

"Şimdi siz değil misiniz?"

"Hayır" dedi Fırat omuz silkerek. "Gizli hayranın varsa demek ki."

Fırat, Atıf'ın masanın üzerinde duran küçük çiçek saksısını aldığını görünce bağırarak salonu terk etti. "Çiçeği sakince yerine bırak! Çiçeği bırak bana ne yaparsan yap!"

"Bu çocuk kafayı bozmuş." dedi Efsun kahkaha atarak.

"Hadi gecikeceğiz!"

Ufuk'un uyarısıyla hepsi de son kontrolleri yapıp evden çıktılar.

Düğün salonu uzak olmadığı için on, on beş dakika kadar yürüyeceklerdi. Çünkü ne arabalı vardı, ne de on beş dakikalık yola para vermeye dayanacak kadar paraları. Harçlıklarının çoğu zaten Ufuk'un yaptığı yemeklerde kullandığı antin kuntin malzemelere gidiyordu.

Kaldırımda en önde Efsun, Ateş'in koluna girmiş seke seke yürüyorlardı. Arkalarından gelenleri pek taktıkları söylenemezdi. Kendi hallerinde aşk kuşu olmuşlardı.

Diğerleri de yan yana sakin adımlarla yürüyorlardı. Ufuk gözlerini iki arkadaşının üzerinde gezdirdi. Fırat sakindi, Atıf'ın ise kaşları çatılmış yürüdüğü yolu seyrediyordu.

O sırada çalan telefonunu açıp kulağına koydu genç adam. "Efendim validem?"

"Biz aramasak aradığın sorduğun yok eşşek sıpası!" Telefondan yükselen ses desibeli belirli bir düzeyde olmadığı için ses Fırat ve Atıf'a kadar gelmişti.

Ufuk sesden dolayı yüzünü buruşturdu. "Validem sakin ol, hem hiç mi aramadım ben seni?"

"Yoo aramadın oğlum, yalan mı söyleyeyim! "

Ufuk ağzını açıp tek kelime etmedi, biliyordu ki konuşsa daha fazla suçlu duruma düşecekti. "Sıpalar da aramadılar. Aranızda en hayırlınız Ateş oğlum, o her hafta aradı sohbet ettik, canım evlâdım benim."

"Ateş mi evlâdım oldu şimdi validem ben dururken?"

"Heye." diye tastikledi oğlunu orta yaşlı kadın. "Sizin tatiliniz ne zaman? Toplanın da bi gelin emi!"

"Ne zaman gelebiliriz bilmiyorum ki validem, dersler ne zaman hafiflerse geliriz umarım."

"Siz bizi unuttunuz, demiştim gitmesinler dizimin dibinde otursunlar diye!"

Ufuk yüzüne kapanan telefonla kalakaldı. Anacığından trip de yemişti, azar da işitmişti. Yanında yürüyen çocuklara baktı.

"Bize ev yolu göründü gençler!"

"Ne?" dedi Fırat anlamayarak.

"Nazenin valide bizi huzurlarına bekliyormuş."

Loloo memleket yolu göründü gençler, bir de oraya gidip, oranın tozunu yutup gelek

Yeni çantam nasıl canikolarr jhjv ¿

apartmanyöneticisi 'ni 2k oya çıkaralım hayde daaa

Bölüm : 12.12.2024 10:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...