Yeni Üyelik
22.
Bölüm
@morkanatlizambak

"Herkes yerini alsın!" Barış'ın sesi sahanın bir ucundan diğerine gitmese de duyulmuştu. En azından kendi takımı duymuştu.

Yeni taşınan çocukları da kendi takımlarına almışlardı. Sercan, Kerem, Ufuk, Ateş, Fırat, Atıf, bakkalın oğlu Yasin ve kendisi. Karşı takım da 8 kişiydi. Önceden altışar oluyorlardı fakat artık daha çoklardı.

Kaleye Sercan geçmiş, arada bir seyirci koltuğunda oturan sevdiğine öpücük atıyordu. Merve'nin yanında Deniz ve Aslı vardı.

Deniz Barış'a dalıp gittiği sürece Aslıya sataşmıyordu. Dirseğini dizine yaslayıp öne doğru eğilmişti. Yanağı da avucunun içine yaslı gözleri sevdiğindeydi. Oyuncu eksikliği olsa yanlarına gidip Barış ile birlikte top peşinde koşacaktı fakat eksik yoktu. Bu yüzden eline bir düdük vermişler 'sen de hakem ol' demişlerdi.

O sevdiğiyle kol kola top koşturmak isterken eline düdük tutuşturmuşlardı.

Profesyonel bir maç olmadığı için kimin nerede durduğu belirsizdi. Nerde eksik varsa orda tampon görevi görecek gibiydiler.

Ateş takımın en hiperaktifi olarak kendisi başlatacaktı maçı. Orta sahaya doğru sekerek koştu. Tıp okurken beyni erimiş olabilirdi.

"Başlıyoruz! " deyip topu ilerde ki Atıf'a fırlattı.

Barış kalenin yakınlarından sahaya koşmadan önce Sercan'ın yanına koşup "adam ol" dedi. "Bakma Merveye de"

"Barış!" Seyirci tarafından gelen bağırışla genç adam şirince gülümseyip "Denizim!" dedi.

Deniz, Barış'ın gülümsemesene tebessüm ederken sahaya doğru koşmasını izledi.

Top abisinin ayağındaydı. Kerem'in güzel top oynadığını biliyordu fakat karşı takım da iyiydi. Zaten karşı takım da ki gençleri de tanıyordu. Büyüdükçe değişmiş olsalar da aynı sıralarda 'ela lale al' öğrenmişlerdi. Aynı dersi kaynatmış, aynı topun peşinde koşmuşlardı.

Kerem topu ilerde ki Yasin'e doğru fırlatmıştı. Yasin topu tutamasan karşı takımdan Ali gelen topu gösüyle karşılayıp, hücuma geçti.

İlk başta normal seğir de ilerleyen maç Sercan'a doğru gelmeye başlayınca, etekleri tutuşmuştu. Sevdiğinin karşısında bir topu tutamayan olamak istemiyordu.

"Topu alsanıza ayağından!" dedi bu yüzden yakınlarda ki Fırat'a doğru.

Fırat ise maç başladı başlayalı belki de bir kaç adim ilerlemişti. Bir elini altında ki eşofmanın cebine sıkıştırıp omuz silkti. Bu onun dilinde 'ne yapabilirim' di.

Top Ali'nin ayağında kaleye doğru gelirken arkada kalan Ufuk bağırdı. "Hadi Fırat!"

Ufuk'un bağırışıyla aynı saniyelere gelen top kaleye doğru fırlatıldığında Fırat yanlızca ayağını hızlı bir hamleyle kaleye doğru kaldırdı.

Top Fırat'ın ayağına çarpıp geri geldiği güzergâha dönerken Sercan'ın elleri yüzündeydi. Bakışlarında bariz bir şaşkınlık ve hayranlık vardı.

"Ne yaptın oğlum sen"

"Hiç" dedi Fırat yanlızca hiç.

"Kale koruma kalkanı mübarek" dedi Deniz, sahaya doğru bağırarak. Deniz'in hayranlık dolu sesine karşın Barış kaşlarını çattı. Bu maç Deniz'in Barış'ı öpüp sarılması içindi, Fırat'ı övmesi için değil.

Barış içine dolan kıskançlık hissiyle kollarını göğsünün üzerinde kavuşturup ilk okulda yapıldığı gibi çiçek ol moduna geçti. Kesinlikle kıskanç bir insan olarak ağzını açmamak çok zordu.

Genç adam kendisini göstermek istercesine seyirci koltuklarının o tarafa doğru yürüyüp Deniz'in kadrajına girdi. Sonra da çapkın bir şekilde öpücük atık göz kırptı. Deniz Barış'a karşılık öpücük atıp el sallayınca gülümseyip maça geri döndü. Her yerde kendisini belli etmezse olmazdı.

Topu ayağına alan bakkalın oğlu Yasin takım arkadaşlarına dönüp yarım bir gülüşle konuştu. "Biz kazanırsak herkese benden dondurma!"

"Yürü be Yasin abi!" Ateş sevinçle sahanın ortasında zıpladı. Bir yandan da elini yumruk yapıp yukarı kaldırmıştı.

20 dakika kadar sonra ilk gol Sercan'ın durduğu kale oldu. İlk düdüğü çaldığında Deniz koltuklardan inip Sercan'ın yanına koşup ensesine bir şaplak atmıştı.

"Anaa! Dellendin mi kızım sen, napıyorsun?"

"Niye gol yiyorsun oğlum!"

"Kolaysa sen yeme!"

"Ben sen miyim? Yemem karnım tok!" dedi Deniz kendisinden emin bir tavırla.

"Kaleci değişikliği!" bağırışı tüm sahaya yayılacak cinsteydi. Ayağında ki topla ilerlemeye çalışan Yasin durdu. Yasin'i göğsünden iteklemeye çalışan Sedat durdu. Fırst'a sataşan Ateş durdu. Deli danalar gibi koşan Atıf durdu, yakında koşmaktan dalağını ortalık yere bırakacaktı. Ufuk ellerini dizine yaslayıp kale tarafına baktı.

Barış bağırdı. "Tamam, Denizim." Hemen ardından çocuklara baktı. "Yengenize top atmıyorsunuz, bilirsiniz o top kesmeye bayılır."

"Barışş!" genç kızın sitemle bağırışı Barış'a kahkaha attırdı. Genç adam elinin birisini karnına koydu gülerken. Bu kız sinirliyken de çok güzel oluyordu.

"İlk topumu sen kesmiştin güzelim, o topu unutamıyorum. Harçlıklarımı biriktirerek almıştım o topu. "

Deniz ellerini önünde birleştirip yavru köpek bakışlarıyla Barış'a baktı. "Üzgünüm" derin bir nefes aldı. " Ama değilim!"

"Niye?"

"Senin attığın o top benim maket oyuncağımı kırmıştı da ondan!"

Kerem ellerini beline koyup konuştu. "Tamam sonra atışın, şimdi top oynayacağız. Sercan sende çık sahadan, hadi Deniz seni görelim"

"Tamam kaptan" dedi Deniz elini anlına koyarak.

Sercan Merve'nin yanına oturup bir kolunu omzuna attı, hemen sonra da güçlü bir nefesle düdüğü üfledi.

Düdüğü duyan Ali kaldığı yerden topu ayağında sektirip takım arkadaşına fırlattı. Tamer topa ulaşmak için gerilerken Atıf olduğu yerden topa kafa attı.

Atıf'a çarpan top Gırat'ın yakınlarına sekmişti. Tek bir şutla Fırat topu ağlara gönderdi. (Oğlum fırat çekil ardan o gölü barış atmalıydı)

"Gool!" herkes sevinçle bağırırken Kerem fırsattan istifade seyirci tarafına koşturdu. Aslı'ya yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurduğunda tedirgince Deniz'e baktı. İçine derin bir nefes çekti içi rahatlamıştı resmen. Çünkü Deniz sevdiğiyle ilgilenip onları unutmuştu.

Yarım saat kadar sonra ağalara atılan topu kıskançlıktan Barış atmıştı. Bu sevinçle aklında ki planı uygulamaya koydu.

Yeşil gözleri kalede sevinçle zıplayıp ellerini birbirine vuran Deniz'e kaydı. Evet yapacaktı. En hızlı haliyle denizine koştu. Bir elini eşofmanın cebine koymuştu.

Gözlerini Deniz'in gözlerine diktiğinde yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.

Cebinde ki elini çıkartıp Deniz'in eline verdi. Gümüş kolyenin ucunda küçük bir su damlası vardı. Damlanın rengi açık maviyle koyu mavi arasında gidip geliyordu.

"Çok güzel, teşekkür ederim Barış." Genç adam sadece gülümsedi.

"Takabilir misin?"

Barış Deniz'in arkasına geçip elinden aldığı kolyeyi taktı. "Çok takıştı, top katilime " kollarını Deniz'in boynuna dışarısında genç kız duyduklarıyla gülüp elini Barış'ın koluna vurdu.

"Yapma şunu"

"Tamam aşkım" dedi Barış yeşil gözlerinden sini kırparak.

İkili sarılırken birden bire Kerem onları ayırdı. "Ayrılın lan, yeter. Bana sarıl Barış'ım "

"Abi!"

Bir daha halısaha yok, bu ne be yazarken canım çıktı. Normalde yazdığım bölümleri dört beş defa okurum ama bunu okumaya yüreğim el vermedi okursam silerim..

Loading...
0%