Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@morkanatlizambak


barış: armut dalda asılsın,

barış: sevdiğim kız nasılsın?

deniz: yaa hitaplara bak hitaplara

deniz: iyiyim sen nasılsın yakışıklım?

barış: ben iyiyim de

deniz: de?

barış: de si işte benim canım bir şey çekti

deniz: ne çekti bakalım

barış: senin kekinden çekti

deniz: eee?

deniz: yapabilirsin?

barış: ama senin elinin lezzeti gibi olmaz

barış: aşkım

bafış: aşereyim mi yani?

barış: evlatlarımızstiyor aşkım

deniz: iyi tamam yapabilir miyim bakayım bi

barış: bak bi aşkım

görüldü...

Deniz elinde ki geniş servis tabağıyla kapıdan çıkarken fazla ses çıkarmamaya çabalıyordu. Evde her sese duyarlı annesi vardı.

Kapının yanında ki anahtarı cebine sıkıştırıp kenarda ki terliklerini giydi.

Sevdiği, Barış'ı kek isterdi de o yapmazmıydı. Hemen mutfağa fırlamıştı. Normalde zar zor girdiği mutfağa seve isteye girmişti. Annesi elinde ince belli çay bardağıyla şaşkın şaşkın salon kapısından uzanarak izlemişti. Kadın az kalsın şaşkınlıktan oturduğu koltuktan düşecekti.

Genç kız çektiği kapının ardından yavaş adımlarla apartmandan çıkıp yoldan karşıya geçti. Tam kendi odasına bakan onun odasının ışığı yanıyordu.

Işığı yanıyor mu diye bakmak da sevdaya dahil miydi?

Apartmana girip oldukları kata çıktı genç kız. Zile bastığında ayağının birisini yere hafifçe vuruyordu. Boşta kalan eli de boynunda ki kolyedeydi.

Çalan kapı sesiyle Barış yattığı yataktan hiç hareket etmedi. Yanlzıca başını yastığa daha fazla bastırdı. Bu gün mesaiye kalmıştı karakolda. Amirine de söyleyememişti 'denizimi özledim gideyim' diye. Söylese sanki bir şeyler değişecek gibi.

İlk önce kapısının önünde koşturma sesi duyuldu hemen ardından ahıra dalar gibi odasına dalan kız kardeşi.

Barış hiç istifini bozmamıştı. "Abi!" dedi Merve. "Yengoşum geldi."

Barış'ın kulaklarının algıladığı kelimeler ile hemen yataktan fırladı.

"Ne?"

"Ne nesi abi, Deniz gelmiş iste. "

"Nasıl? Yani niye?"

"Ne biliyim abi ben, sormadım ya şimdi salonda kayın vazifesiyle oturuyor gelinimiz. " dedi asinin yatağın ucuna otururken.

Barış sandalyenin sırtına fırlatılmış tişörtü hızla kapıp üzerine geçirdi. Cam kenarına yakın köşede duran siyah çerçeveli aynaya baktığında tişörtün kırışık olduğunu fark edip boynundan tuttuğu gibi çıkardı.

Elinde ki çıkardığı tişörtü aldığı yere bırakmak yerine yatağın üzerinde onu sırıtarak izleyen kardeşinin yüzüne attı. "Yürü git kız! "

Merve omuzlarını aşağı yukarı silkti. " Bana ne"

Barış daha fazla vakit kaybetmeyin dolabının üst çekmeceninse dürlü bir tişört çıkardı.

"Bak nası kaportayı düzeltiyor, çakal"

Genç adam kardeşine öldürücübakışkarından atarken söylendi. "Sonra görüşeceğiz Merve, sonra. Bak sana ve Sercan'a neler yapıyorum."

"Abi! Sercan'a dokunma!"

Omuz silkti Barış. Kardeşini umursamamakta karar kılıp odadan çıktı. Kesinlikle Deniz'den düzenli olduğu besbelliydi. Mesela kıyafetleri dağları, tepeleri, ovaları oluşturmuyordu. Yatağı her sabah düzenli olurdu. Artık ilerde evlerinde düzen Barış'tan kekeler de Deniz'dendi.

Barış salona girdiğinde koltukta yan yana oturmuş annesini ve sevdiceğini gördü. Ne kadar da hanım hanımcık duruyordu öyle.

"Okul nasıl gidiyor kızım, çocuklar seni yoruyor mu?" diye sordu Halime hanım.

"Aslında o kadar yormuyorlar Halime teyze, yani anlaşıyoruz."

Barış da gelip Deniz'in oturduğu çift kişilik koltuğa oturdu. Kafasını kaldırdığında yeşil gözleriyle annesininkiler birleşti.

Orta yaşların sonunda ki kadın gözlerini koca koca açıp şaşkınlığını ifade etti. "Oğluşum, Barış'ım sen nasıl kalktın?"

"Merve kaldırdı anne."

"Normalde odana on defa gider geliriz, marş çalarız, tesbih çekeriz 'gel' diye zor kalkarsın. Nasıl kaldırdı çilli?"

Merve kapıdan başını uzatıp. Elini havada salladı. "Ondan kolay ne var annecim! Yen... aman şey Deniz geldi dedim, sana... Amaan bize kek yapmış dedim hemen kalktı."

"Deniz kızım bari sen her gün bize kek getir, yoksa biz bu oğlanı uyandıramayacağız. "

Deniz eliyle ağzını kapatıp kıkırdadı. Başını çevirip Barış'la göz göze geldiği zaman genç adam fısıltıyla karışık konuştu. "Sadece Deniz'im gelse yeter."

"Niye fısıldaşıyorsun oğlum bize de söyle" dedi Halime hanım gülümseyerek. "Düğün tarihi mi konuşuyordunuz? Bari bi gün de karar kıldınız mı?"

Deniz ve Barış'ın gözler koca koca açıldı.

"Ne!" Dediler aynı anda. O sırada hâlâ kapı köşesinden başını uzatan Merve güldü. Belki debu son gülüşüydü. "Ben yengemin kim olduğunu söylemiş olabilirim? Belki yani."

İki ayrı ses aynı kelime bağırdı. "Merve!"

Mervee! N'aptın kızım? Ben napem şimdi söyle!

Loading...
0%