Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Ruhundan Bir Parça

@morkanatlizambak

 


Evin kapısını Gamze açınca Yavuz kenardan geçip girdi. Ayakkabılarını çıkarıp vestiyere koyduğu sıra içi daraldı sanki.

İçine hafif bir nefes çekince yanında ki kadının kokusunu her yere sinmiş buldu. Her yer Gamze gibi kokuyordu. Yüreği daraldı Yavuz'un. Başını iki yana sallayıp gördüğü geniş kapıdan girdi.

Gurur ikisini bu eve bırakıp gitmişti. Güzel bir apartmanın 5. katındaydı daire.

Yavuz'un girdiği oda geniş ve güzel döşenmişti. Koyu yeşil koltuklar bir kaç taneydi. Ortada bir cam masa vardı. Odaya girdiği anda önüne tahta bir beşik çıktı. Yerde bir çok mendil vardı. Yeşil koltuğun üzerinde, masanın altında kenarda duran süs gece lambasının kenarında... Nerdeyse her yerde bir kaç mendil vardı.

Gamze de Yavuz'un arkasından salona girince yüzü buruştu. "Üzgünüm evin dağınık olduğunu unutmuşum " dedi. Eğilip yerde ki mendilleri toplamaya başlarken.

Genç adam boş koyu yeşil koltuklardan birisine oturduğunda ayağının altinda bir şeyin olduğunu fark edip eğildi. Eline aldığı beyaz zıbına baktı, başını çevirip yerde ki mendilleri toparlayan kadına baktı.

Gamze gözlerini asla yanında ki tahta beşiğe çevirmiyordu. Genç adam kadının yüzüne bakınca yanağına doğru süzülen bir damla yaşı gördü.

"Hamilemisin?" Diye aniden sordu.

Gamze'nin yere uzanan eli durdu. Gözünden bir damla daha yanağına yuvarlanıverdi. Elinde ki mendilleri sıktı hırsla. "Ben bi şunları çöpe atıp geleyim" sesi titreyince daha fazla konuşamadan salondan çıktı.

Yavuz ne olduğunu anlamadığı için yerinde kaldı. Gözlerini elinde tuttuğu zıbına çevirdi. Beyaz zıbın'ın üzerinde küçük bir balon resmi vardı. O sıra gözüne çarpan yerde ki küçük beyaz patikleri de aldı. Burnuna yaklaştırıp bir nefes çektiğinde bunların üzerine de kadın'ın kokusunun sindiğini anladı.

Gamze salona girdiğinde başını kaldırdı genç adamla gözleri buluşunca bir damla daha düştü. Genzinden bir hıçkırık kaçtı izinsiz. Dizleri büküldü, yere çöktü aniden.

Bir eli karnına giderken hıçkırıklarının el verdiği kadar ağlamaya başladı. Yavuz bu görüntüye dayanamayıp ayağa kalktı. Neden yaptığını kavrayamasa da Gamze'nin yanına diz çöküp kollarını kadının bedenine sardı. Bir eli genç kadının sırtını sıvazlarken diğeri kendisinden habersiz saçlarını okşamaya başladı.

İstemsizce ağzından fısıltılar döküldü. "Tamam, geçti"

Gamze'nin ağzından bir hıçkırık daha kaçarken Yavuz'un omzunu göz yaşlarıyla ıslatmaya devam etti. "Geçmedi"

Gözünden bir yaş daha düştü sevdiği adamın omzuna. Yavuz bu göz yaşlarının omuzuna sayut bit ağırlık yaptığını hissetti. "Öldü, o öldü Yavuz. Bizim bebeğimize iyi bakamadım."

Ağzından bir hıçkırık kaçtı. "Onu kaybettik"

Genç adam dondu kaldı. Böyle bir şey, böyle bir şey beklemiyordu. Asla böyle bir şey beklemiyordu. Bir anda yüreği sızladı, acıyla kasıldı. Bir kayıp yaşamıştı ve bundan ruhunun bile haberi olmamıştı...

Ruhundan bir parça kaybolmuştu... kayıp parçaların altında ezildiğini hissetti. Varlığının yok olup hiçliğe karışması için yalvaracaktı az daha. Nefes alamadığını hissetti. Her şeye tamamdı ama bu çok, çok fazlaydı.

Her şey birer yük gibi binmişti bir anda. Bir anda alt üst olmuştu herşey. Beyninin patlayacak gibi zonkladığını ve acıyla kasıldığını bile hissedemedi o an. Masum küçücük bir can yitmişti ve Yavuz bunu sindiremiyordu.

Gözlerinin içi yanmaya başlayınca sıkıca yumdu. Bir daha açmak istemezcesine, hayatın acı gerçeklerine boyun eğercesine. İçinde ki sazıyla genç kadının sırtında ki eli durdu. Milim hareket edecek canı, takati kalmamış gibiydi. Bu hislerin altında ezildi. Ruhu büyük ellerin arasında sıkıkılıyordu sanki.

Ellerini köyü kahve saç tutamlarının arasından çekip Gamze'nin omuzlarından tuttu. Yüzünü görebileceği kadar kendisinden uzaklaştırıp parmağında ki yüzüğün sahibini inceledi. Kaşları çatılmış, gözleri olabildiğince kızarmıştı. Yanakları solmuş aşağı doğru sarkmıştı. Dudakları ağlamanın nedeniyle kızarmıştı tıpkı burnunun ucu gibi.

Yeşil gözleri'nin üzerine bir buğulu perde inmişti. Gözlerinin o asıl canlı yeşili yoktu artık. Sanki gözlerine yaşadığı acılar ve hayal kırıklıkları serpilmişti.

Yavuz göğü yansıtan mavi gözleriyle eşinin gözlerini talan etti. En sonunda iyi olduğuna kanaat getirdiğinde sordu. "Sakinleştin mi?"

Gamze başını yavaşça salladı olumlu manada. "Şimdi sakinleştiğine göre bana olanların bir kısmını anlata bilir misin?"

Gamze tekrardan başını olumlu anlamda salladı. "Senden haber alamadığımız süre boyunca iştahım iyice kaçmıştı " gözlerinden akan bir kaç damlayı parmaklarıyla sildi.

"Sen son görevine gitmeden önce hamile olduğumun haberini birlikte almıştık. Çok sevinmiştin Atak." dedi gözlerinde ki hüzünü gizleyemeden.

Yavuz genç kadının yaşlı gözlerinin en derinine daldı. İçinde ki hüzünü söküp atabilse bir dakika durmaz yapardı. Lâkin elinden hiç bir şey gelmiyordu. Ne Gamze'nin gözünden hüzünü silebiliyor ne de kendisini ondan uzaklaştırabiliyordu.

"Mide bulantılarım ve iştahsızlığım vardı." ağzından bir hıçkırık kaçtı. Gözünden düşen damlaları elinin tersiyle sildi. "Başım döndü. Merdivenlerin başındaydım"

Gamze'nin ağlamaya başlamasıyla tekrardan sarıldı Yavuz. İçi gitmişti genç kadının hâline, bu acıya ağır yasa nasıl tek başına dayanmıştı? Nasıl katlanmıştı kimsesizliğe?

Uzun bir süre soğuk parkenin üzerinde öylece, o şekilde beklediler. Gamze ağladı, Yavuz daha çok sardı onu kollarına. Kahve tutamlarında parmaklarını dolandırdı. Her bir saç telinden acıyı koparmak istedi. Onu üzüp bu hâle getiren şeyleri yok etmek istedi.

Ne kadar orda soğuk parkenin üzerinde oturdular, ne kadar vakit geçti bilmese de uzun bir vakitin geçtiği besbelliydi. Hava akşamın yaklaştığını haber edercesine hafiften kararmaya başlamıştı. Salonun açık camlarından sızan ışık koltukların arasında duran iki bedeni aydınlatmaya yetmiyordu.

Yavuz kendi omzuna yaslı başı yavaşça kendisinden uzaklaştırdığında tahmin ettiği gibi uykuya daldığını gördü. Uzun kirpikleri güzel yeşil gözlerini örtmüştü. Yüzü gevşemiş, çökmüş göz altlarında kurumuş yaşların yolu görünüyordu. Gamze'nin uzun bir süre sonra ilk defa huzurlu bir uykuya daldığından habersizdi Yavuz.

Bir koluyla genç kadının sırtını sıkıca sarıp diğerini de bacaklarının altından geçirdi. Düşmeyeceğinden emin olduğu anda kendisini zorlayarak ayağa kalktı. Gamze hafif olsa da vücudunda ki ve elinde ki yanıklar onu zorluyordu. En çok ta sağ ayak bileği... dikiş izleri kapanmaya, kabuk tutmaya başlasa da etinin içine bir şeyler giriyor ve onu rahatsız ediyor gibiydi. Bu histen olabildiğince rahatsızdı.

Salondan çıkıp geniş hole girdi. Burda bir kaç tane kapı vardı. İlk kapıya yaklaşıp dirseğiyle kulbu indirdiğinde içerisine kısa bir bakış attı. Bursaının lavabo olduğu ap açıktı. Kapıyı kapatmadan ordan uzaklaştı. Karşıda ki kapıyı da aynı şekilde açtığında içerisine başını uzattı.

Loş odada pek fazla eşya yoktu. Yanlızca yerde bir kaç tane oyuncak ayı vardı. Bir sepetin içerisinde de küçük elbiseler. İçine bir nefes çekti Yavuz. Bu oda doğmamış, doğamamış bebeklerine aitti. Onun için hazırlanmaya başladığı apaçıktı.

Ordan hızla uzaklaşıp yan tarafta ki kapıyı açtığında gözüne ilk çarpan çift kişilk koca yatak olmuştu. Odayı bulduğuna sevinip fazla incelemeden kucağında ki kadını yatağa bıraktı. Üzerini de örtüp ondan uzaklaştı. Hafif karanlık odada Gamze'nin yüzünü göremese de masum yüz hatları dikkatini çekmişti.

Yavuz tereddüt etse de vazgeçmeyip sağ elini havalandırdı. Diğer eli genç kadının başının altinda ki yastığın kenarındaydı. Hafifçe üzerine eğilip parmaklarının ucuyla narin tene dokundu. İçinde bir ürperti belirdi sanki, tanıdık bir his vücudunu çepeçevre sarmış onu sarsıyordu. Parmak uçlarını sanki fazla bastırırsa iz bırakacakmış gibi tüy gibi bir dokunuşla yanağında gezdirdi. Çenesine dokundu parmak uçları, çenesinin kenarında ki küçük beni okşadı içinde ki dürtüye engel olamadan.

Gamze'nin yüzünde birden fazla ben vardı, sanki özenle yüzüne güzellik katsın diye serpiştirilmişti. Çenesinde, burnunun kenarında, elmacık kemiğinin üzerinde...

Yavuz'un parmak uçları görünmeyecek, hissedilmeyecek kadar hafifçe kendisinden habersiz ben'lerin üzerinde gezindi. Beyni yanlış yaptığını haykırsa da içinde ki dürtü bütün haykırışları bastırıyordu. Yeşil gözlerini örten göz kapaklarında dolaştı elleri, kirpiklerinin ucunu okşadı. İçinde ki his gittikçe büyüyüp kendi göğüs kafesinde tam gelen ciğerlerini sıkıştırıyordu, nefes alamayacak gibiydi.

Karısı'nın yüzünü okşarken elini saçlarına çıkardı. Parmağına bir tutam saçı dolayıp burnuna yaklaştırdı, burnuna gelen kolu evi buram buram saran kokuyla aynıydı. Kalbi sıkıştı sanki. Hızlı bir hamleyle doğruldu, bu hareketle birlikte parmağına dolanan saçlar tek tek yastığın üzerine düştü.

Daha fazla duramadı o odada. Loş ışıkta kapıyı kapatmadan geldiği yerden çıkıp salona girdi. İçinde sanki tonlarca ağırlık vardı. Ciğerlerine baskı uyguluyor nefes almasını zorlaştırıyordu.

Göğsü inip kalkarken bir kaç derin nefes aldı. Başını tavana çevirdi, anlamsız bakışlarını tavanda gezdirdi bir süre lâkin Gamze'yi düşündüğü an yine daralıyordu. Salonda oturmak yerine az önce gözüne kestirdiği kapıdan çıktı. Arkasından da kapıyı çekti.

Salonun geniş bir balkonu vardı, kesinlikle bu işine gelmişti. Balkon kenarına çekilmiş sandalyeyi bir kaç santim geriye çekip bedenini üzerine bıraktı. Kendisini hiç olmadığı kadar yorgun ve halsiz hissediyordu. O gün arkasında ki adamlardan kaçtığı zaman bile böyle olmamışken bu neyin nesiydi? Ne olmuştu da vücudu pelte kıvamına gelmişti?

Kafasını sırrına doğru sert bir hamleyle attığında boynundan yüksek bir ses çıktı. Acı başını ve boynunu ele geçirirken sessizce inledi. Kendisini bu duruma düşürecek bir adam miydi o? Kesinlikle güçlü bir adamdı o, lâkin şimdi kendisini en çaresiz ve korunmaya muhtaç birisi gibi hissediyordu.

Yok olmak istedi, hiç var olmamak.

Düşüncelere daldı ağrıyan başı. Bir ailesi vardı, bir eşi. Doğamamış bir yavrusu... en çok ta bu üzmüştü. Bir evlat belki şu an onu kurtaracak yegane şeylerden biriydi. Derdine ağlamasıyla karşılık verecek, soru sormayacak, cevap beklemeyecekti.

Ruhundan bir parçayı yitirmişti o. Sanki ruhu paramparça olmuş kırıkları yüreğine batıyordu. Bu derece bir acı gerçek olmalıydı, değil mi? Canı yanıyordu.

 

Nasılsınız? Bölüm nasıldı? Kendi çocuğumu toprağa vermiş gibiyim....

Loading...
0%