@morkanatlizambak
|
Genç kızın gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Camlar demirli olduğundan çıkamamıştı da. Her nefes çektiğinde burnu sızlıyor genzine is girdikçe yakıyordu. Dolabından çıkardığı tişörtle ağzını ve burnunu tıkamaya çalısa da nafile. "Yardım edin!" İçerde ki kız endişeden sesi tizleşmiş dumandan boğazı tahriş olmuştu. "Kapıdan uzaklaş!" Duyduğu bağırma sesiyle yerinde sıçradı. Yaşarıp sulanmış gözleriyle etrafa dikkatle bakmaya çalışarak kenara çekildi. Dikkatliydi çünkü az önce göremeyip tahta sandalyesine ayak bileğini çarpmıştı. Sızısını bu ortamda düşünmüyordu bile. Aniden içeri düşen kapıyla daha fazla korkup çığlık attı. Kapının dış kısmı da kararıp yer yer alevlenmişti. Evin ateş topuna dönmesi yakın gibiydi. İçeri hızla dalan adama gözlerini dikmişti genç kız, doğru düzgün göremese de. "Burdan çıkalım! Çabuk ol!" Adam kızın kolundan korkarcasına hafifçe tutup hızla çıkmaya çalıştı. Ama kızın ayağı düşündüğünden daha fazla şişmiş ve morarmaya yakındı. Kız bileğinin acısıyla inleme gibi "Bileğim!" diyecerek soludu. Kızın iniltisini duyunca ellerinin acısını düşünmeden kızın bacaklarının altından ve sırtından hızla tutup kucağına aldı. Sarışın kız biraz kilolu olduğundan zorlansa da odadan çıktı. Kızın kilolu olmasindan zorlandığını zannediyordu lâkin unuttuğu ellerinden dolayıydı. Kanamaya başladıklarını bile fark edememişti. Salonda ki ucundan yanmaya başlayan halının üzerine basıp geçti. Şükür ki ayağında ayakkabıları vardı, zira hiç bir ayak bunlara dayanamazdı. Paramparça olurdu. Ateş her yerdeydi, dokunduğu yeri kavurup kül edecek cinsten. Kızın gözlerinde tutamadığı yaşlar yanaklarına süzülürken, kendisini tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bu ağlama ne bileğinin acısından ne de yanan omuzunun acısındandı, bu ağlayış korkudandı. Öleceğine emindi artık ama ölmemişti. Hâlâ yaşıyor, nefes alıyordu. Hem korku hem mutluluk ne kadar zıt duygular olsa da umrunda değildi şu an. Evden çıkmalarına sadece salon kalmıştı. Kapısının nerdeyse yarısını yanmış olan salon kapısı! Genç adam hiç düşünmeden yanan tarafa yan bir şekilde sırtını dönüp ateşin kıza gelmesini engelledi. Yanıyordu üzerinde ki elbise ama kızın saçlarının tutuşmasından iyiydi. Kapıda daha fazla durmadan hızla geçti. Sarışın kız ağlamaktan kısılmış sesiyle hıçkırıklarının arasında konuştu. "Teşekkür ederim " sesi kesik ve neredeyse hiç duyulmayacak gibi kısık çıksa da genç adam duymuştu bunu. Bir teşekkür ne kadar insanın içini ferahlatabilirdi? Adam ferahlamıştı çünkü, bir can hâlâ yaşıyordu. Bir canı kurtarmak ne kadar gurur vericiydi. İçinde bir sızı hissetti lâkin nedenini çıkaramadı. Evden hızla uzaklaştı. Ev hala yanıyordu ve diğer evlere sıçraması muhtemeldi. "Ambulansı, itfaiyeyi aradınız mı?" "Birazdan burda olur" dedi orta yaşların sonunda bir adam. Kucağında ki kızı sesli sesli ağlayan kadının karşısına yere bıraktı. Sanki sırtını, elini deşiyorlardı. Dayanılmaz bir acı dalgası vardı vücudunun her bir yanında. Ellerini kaldırıp avuç içlerine baktı; derisi kızarmış ve kanıyordu. Sırtının acısını da neredeyse her hücresinde hissedebiliyordu. Ve ayakları bir kaç gün hiç durmadan yürüdüğü için su toplamış olmalıydı, görmese de hissedebiliyordu farkındaydı. Kafasını kaldırıp etrafta ki insanlara baktı. Kimisi elinde ki kovalarla bi umut diyerek evin çevresine su boşaltmaya çabalıyor kimisi korkudan oldukları yere çökmüş ağlıyorlardı. İlk başta gördüğü genç oğlan yanına gelip yaşlı gözlerini silmeden konuştu. "İyimisin? " Gözlerini gençten çekip tekrardan etrafa baktı. "Ben.." dedi devamını getirmeye çalıştı, ağzını bir kaç kez açıp kapattı lâkin sesi çıkmadı. Karşısında ki gence tekrardan baktı, endişeli bi yüzle kendisini inceliyordu. Uzaktan kulaklarına ambulansın çığlık çığlığa çıkan sesi gelirken gözleri karardı. Bedenini taşıyamayıp yere toprağın üzerine düştü. Nefes alacak bile dermanı yoktu artık. Gözlerini tekrardan açmaya çalışmadı, karanlığa teslim etti kendisini. Genç yere düşen adamı kaldırmaya çalıştı fakat kendisi adamın yarısı kadardı. Toprağın üzerinde boylu boyunca yatan adamı inceledi. Uzun bir boyu, iri kaslı vûcudu vardı. Hafif uzamış siyah saçları anlına düşerken yüzünde sakalları uzamaya başlamıştı. Açıkken gördüğü kadarıyla da açık mavi gözleri, uzun kirpiklerle çevriliydi. Yere diz çöküp adamın başını dizlerine koydu. O sıra adamın elleri dikkatini çekti. Yanmış mıydı elleri? Bir kaç itfaiye aracı evin etrafını sararken iki tane ambulans ileride hızlı bir fren yaptı. Görevliler inip bir kaç kişiyle birlikte iri yarı adamı sedyeye aldılar. Adamın gözleri sedyeye bırakıldığı an saniyeler kadar açıldı. İleride duvar dibinde küçük, eski, paslı bir bisiklet gördü. Bir bisiklet yanlızca bir bisiklet başına hafif sızılar atarken o tekrardan gözlerini yumdu. Bir ara kapalı karanlık gözlerinin ardında ambulans belirdi, ardından ambulans küçük bir bisiklete dönüştü. Başka da bir şey belirmesine fırsat olmadan kendisini hissetmemeye başladı. *** "Nasıl? Iyi mi?" "Bilmiyorum. Doktorlar sadece yanıkların olduğunu söyledi Fehmi amca" "Nasıl canı yanmış, oğlum benim Yavuz'um" dedi yaşlı bir ses, aynı anda saçlarının üzerinde bir el hissetti. Birisi saçlarını okşuyordu, bir an şefkat hissetti bu dokunuşta. Yavaş yavaş bilinci yerine gelirken etrafta ki hareketliliğe dikkat kesilmeye çalışıyordu. Yatakta yüz üstü uzanmıştı. İçine bir nefes çekince hastanede olduğunu kavaraması zor olmamıştı. Hastaneleri sevip sevmediğini bilmediği halde şimdi bile hastanede olma düşüncesi yüzünü buruşturdu. "Gamze'm nasıl oldu ya Onur?" Aynı yaşlı kadın sesi hâlâ yanıbaşındaydı. "Sakinleştirici verdiler, iyi şimdi Emine teyze" "Canım kızım harap oldu. Yavuz'u bi görse iyi olacak" dedi yaşlı kadın ve seslice burnunu çekti. Kafasının arkasında ki saçların tekrar okşandığını hissedince yerinde belli belirsiz kımıldandı. İçi daralmıştı sebepsizce. Göz kapaklarının el verdiği karanlık iç karartıcıydı. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Bu ağrıyı neyin geçirebileceğini bilemedi. Aslında uyandığını etrafında ki insanlara belli edip etmeyeceğini dahi bilmiyordu. "Zahit oğlum ne dedi ya?" Yaşlı bir adam sesi geldi. Sesi pürüzlü ve aksaktı. Yatağın diğer yanı da çöktüğü zaman gözlerini daha sıkı yumdu. Yaşlı adam eğilip yatakta yatan gencin başının tepesini öptü. "Benim oğlum hep güçlüydü gelir kendisine. Kalkar dimdik ayağa" "Zahit" dedi genç bir erkek sesi. "Yavuz abiye para verdiğini ve yolu gösterdiğini söyledi. Niye yanlış tarafa gitmiş bilmiyorum? Dedi bana" "Gerçekten hafızasında sorun yoktur değil mi?" "Zahit haklı sanırım Fehmi amca. Hafızasında eksikler olabilir dedi doktor. Ama uyanana kadar emin olamayız" "Doktorlar her şeyi bildiğini sanar. Merak etmeyin siz benim oğlum güçlü" dedi yaşlı kadın. Gözlerinde biriken yaşı sildi sakin hareketlerle. Bir kapı tıklama sesi duyunca neredeyse başını kaldıracaktı. Son anda fark edip olduğu yerde kalmasını sağladı. Kesinlikle beyni çorbadan hallice olmuştu. Açılan kapı ardından kapandı. "Çaylarınız" dedi genç bir erkek sesi. "Sağol Gurur oğlum. Sizi de yoruyoruz." "Olur mu öyle şey" dedi az önce ki genç. "Hem siz hâlâ neden burdasınız? Eve gidin raz dinlenin Emine teyze" "Evet" dedi diğer bir genç erkek sesi. İsmi Onur olan. "Hem ablam burda. Zahit abi de gelecekmiş" "Çocuklar haklı Emine hanım. Ben seni eve bırakıp geleyim" "Off! Fehmi amca biz ikiniz de gidin dinlenin diyoruz. Sen ne diyorsun. Zorla, sürükleyerek götürürüm bak" "Tehdit haa, tam tutuklamalık. Uyandırın şu Yavuzu da şu Onur oğlanı bi sorguya çeksin" "Uyansın da bi" dedi çayları getiren Gurur. "Ben onu sorguya çekeceğim" "Hadi biz gidelim Fehmi bey. Baksana bu iki oğlan bizi kovdular" dedi yaşlı kadın yatakta yatan oğlunun başını son kez öpüp. Yaşlı adamsa oğlunun omzunu güç vermek ister gibi sıkıp karısının koluna girdi. Şu son bir ayda sanki on yaş almışlardı. "Gamze'm de bi görse Yavuz'umu, içi rahatlardı kızın. Harap oldu kız bir ayda" diye söylenerek hastane odasından çıktı yaşlı çift. Karakterlerim yavaş yavaş giriyorlar içeri. Mutluyum Ama Yavuz canım mutlu değil gibi. Onur, Gurur nasıl? |
0% |