Yeni Üyelik
12.
Bölüm

SV| 12

@morkanatlizambak

 

Her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını gölgesinde taşır.

 

Ve gün gelir o tohum öyle büyür, öyle serpilir ki karanlığın gölgesi bile şaşar.

 

Bazı ruhlar aşinadır birbirine, tanır önceden beri. Varlığını hisseder görmeden, ışte öyle ruhlarla karşılaşmak dileğiyle, sevgiyle...

 

Selim , Levent ve Fatih görünüşte çok farklı anlaşılmaz görünseler de ruhları anlaşmıştı, kim karışabilirdi ki?
Birisi ruhen çökmüş ama hâlen dimdik ayakta, birisi yoğun pişmanlıklarla hâlen ayakta ve birisi de ortamda belli etmese de çocukluğunda travmalı. Ama hâlen ortamın mizahını elinde tutuyor. Gerçekten içlerinde en güçlülerinden birisi de Levent'ti. Babasından yediği dayaklar itmişti onu polis olmaya. Düşünmüştü ki çocuk aklıyla "ben güçlü olursan herkes güçlü olur "işte çocuk aklı ne saf, ne masum ve ne içten.

 

Evin yolunu tarif eden Fatih rahatlamış bi halde sırtını rahat koltuğa yasladı. Gerçekten Selim arabasına güzel bakmıştı, belki de hiç çizik bile yoktu.

 

"Eee" dedi Levent " sohbetinize de doyum olmuyor be kardeşler " sitemi Fatihi güldürürken Selim tepki dahi vermedi. Bilirdi dostunun hallerini. Bu hâline de ister cevap ver ister verme, füze Levent yola çıkardı.
Levent nasıl olursa çok konuşur ama insanı onu dinlemeye teşfik ederdi. Gerek mizahı olsun, gerek arada sırada çıkan ciddiyeti olsun insan garip bi şekilde kendisini onu dinleten buluverirdi.

 

"Aslında" dedi Levent "insan oğlu çok yanlız, etrafında ne kadar insan olursa olsun yanlız. Kişinin etrafında içten ve gerçekten seven insan yoksa o insanın hiç kimsesi yok demekmiş biliyomusunuz? "

 

Cevap vermelerini beklemeden derin bi iç çekti. Özlem karışmıştı nefesine. Bir sene önce kaybettiği annesi özlem sebebiydi.

 

"Ama" dedi mutlulukla "sanırım ben artık yanlız değilim, kaç yıllık ne yaparsan yapayım başının etini yesem de benden bıkmayan Selimim var. Ruhumu ferahlatan sen varsın" dedi Fatihe dönerek "Ve bizim küçük prenses var. Abisini birlikte güzel çıldırtırız. " Levent kahkaha attı istemeden. Selimi nasıl delirttikleri geldi aklına kısa bi süre.

 

"Bitti mi?" Dedi Selim. Onunla dalga geçmeleri daha çok sinirlendiriyordu onu. Öfkesi dışardan da belli olunca Levent ellerini teslim olur pozisyonda yukarı kaldırıp yavru kedi bakislari atmaya çalıştı. İşte becerebildiği kadar.
Selim bunun üzerine kimsenin yüzünde görmediği, duymadığı bi kahkaha attı. Levent dostunu ilk defa böyle görmenin şaşkınlığını yaşıyordu.

 


Sonrasında...

 

Siyah aracı Fatihin verdiği adreste durdurup aşağı indi 3 yeni kafadar.
Oldukça sakin adımlarla iki katlı evin bahçesine girdiklerinde burunlarına hafif kahve kokusu geldi. Büyük bir ihtimalle mutfağın camı açık kalmıştı.
Fatih kapının ziline basıp kardeşini bekledi. Kübra'nın açacağından emin bi şekilde gülümserken kapıyı Zeynep açtı. Fatih aceleyle iki adım gerilerken kapının girişinde olan üçlü merdivenden düşecekti. Levent hızlı davranıp sırtından Fatihe destek verince bi ses geldi. Gülme sesi gibi. Zeynep eliyle ağzını kapatmış gülüşünü saklıyordu aklı sıra.

 

"Küçük serçe "dedi arkadan Selim" Ne yapıyorsun burda? "

 

Gözleri abisine çevrilince kocaman açtığı ağzıyla "abii! " diyebildi sadece.
Levent bi Selime bir de Zeynebe bakınca gülmeden edemedi "Oğlum ne öyle bön bön bakıyorsunuz, sanki hiç karşılaşmamış gibi. Daha sabah aynı evden çıkan sizdiniz ya hani hastalar"

Levent kendi esprisine kendisi kahkahalarla gülerken ona dik dik bakan Selim, Fatih, Zeynep ve kapı aralığından bakan açık yeşil eşarbıyla uyum içinde elmas gibi parlayan yeşil gözleriyle bi kız gördü. Gülüşü yüzünde dondu kaldı. Onun ona şaşkın bakan yeşilleri ahh o yeşilleri. Leventi alt üst etmeye yetmişti.
Leventin kalbi atmıyordu sanki, sanki zaman yavaşlamıştı demek isterdi ama ona bu anı bile çok görmüşlerdi. Fatih Levntin omzuna kolunu atıp kendisine çekince Levent daldığı transtan çıkmıştı.
Fatih belkide iki kişiyi de kurtarmıştı daha fazla günaha girmekten.
Bu dünyalık zevkler değil diğer dünyalık hayaller olmalıydı insanda. Ahiretine en güzel şekilde hazırlamalıydı azığını.

 

Zeynep bi kaç dakika sonra Abisine yaklaşıp sordu "Sen ne yapıyorsun burda abi?" Kafasını sağa doğru eğip Levent'e ve yanındaki Fatihe baktı. Levent Zeynebe bakarken, Fatih kapıdan yeni çıkmış olan süt kardeşine bakıyordu. Bunu fark edince kizin yüzü biraz düştü, hemen toparlanıp Levent'e geri baktı. " Levent abi hani sadece sen almaya gelecektin beni!" Dedi hafif sinirle.

 

Levent mahcupca eliyle ensesini kaşıdı Selime baktı sonra da Fatihe." Şeyy..." dedi küçük bi çocuk edasıyla. " Ben şey onu, onu ben şey unutmuşum yaa " dedi duraksayarak.

 

"Farkındayım Levent abi,yine unuttun "

 

"Napıyım kızım ya, sohbet çok sardı " sag eliyle Fatihi, sol eliyle de Selimi gösterip Zeynebe döndü "Tüm onların suçu lafa daldırdılar beni, yoksa bilirsin beni hiç unutmam. "

 

Zeynep kafasını gülerken aşağı yukarı salladı " Bilmez miyim, bilirim. Unutmazsın sen"
Leventin yerinde başkası olsa utançtan belkide yerin dibine girerdi. Ama o Levent Kırım dı. Her şeyi dibine kadar yaşar ve eğlenceden asla geri durmazdı. Nerde şamata orda Levent. Nerde eğlence orda Levent. Ve nerde Levent orda muzurluk.

 

Ellerini birbirine çarpıp koca bir gülümsemeyle Fatihe döndü.
Fatihin elini hızla öpüp anlına koydu. "Yarin da sohbetinize iştirak etmek isteriz Hocam. Lütfen bizleri kabul et"

 

Selim Leventin ensesine okkalı bi tokat geçirip güldü. "Hadi bırak şamatayı da gidelim Kırım "
Levent kafasını ağır ağır kaldırıp bi sus oğlum dercesine Selime bakıp onu baştan aşağı süzdü.
Selim se ona senden olmaz bakışları atmakla meşguldü, kim kimden daha normaldi bilinmez ama iki arkadaşın birbirlerine çok iyi geldikleri belliydi.

 

Vedalaştıktan sonra Selim, Zeynep ve şamata kralı Levent arabaya binecekleri sıra arkasını dönüp çimen gözlü kıza bir daha bakmak istedi. Ama isteği olmadı kız kafasını bir an bile kaldırmadan içeri girdi.
Levent olduğu yerde durmaktan vazgeçip sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturdu.

 

Iki kardeş sohbet ederken Levent basını cama yaslayıp yolu izledi. Aslen yolu değil aklındaki çimen gözleri izliyordu. Ne güzeldi o gözler, keşke bi daha baksaydı da Levent iyice kazısaydı beynine rengini.

 

Kız Levent'e bi bakışı çok görmüştü ona göre. Çok mu görmüştü gerçekten? İkinciye bakmak günahken! Gözleri haramda yanarken içi ırmaklarda olamazdı da.

 

Levent öyle dalmıştı ki arabanın evinin önünde durduğunu ne hissetmişti ne de görmüştü. Selim omzunu kırmak istercesine sarsınca dalmış kafasını ona çevirdi. "Hıh..."gibi bi ses çıkarıp arkasını döndü, aynı onun gibi dalmış cami izleyen Zeynebi görünce merak etti

 

Sol eliyle arkada oturan Zeynebi selime gösterip sordu "Nesi var bunun?"

 

Selim omuzlarını küçük yaşlarda ki gibi silkip Levent'e sarıldı.
Içinden gelmişti evet sadece içinden gelmişti, yoksa bi kaç kere takip ettiği ve yüzünü bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda gördüğü kızla göz göze geldiği için değil. Satılırken çok sorgulamıştı kendisini ama sanki için de küçük bi mutluluk tanesi vardı. O küçük kızla her karşılaştığında mutluluk tanesi büyüyordu. Hele de göz göze geldiklerinde küçük tane ye can suyu oluyordu.

 

Başka zaman olsa garipserdi ama Leventin de böyle bir sarılmaya ihtiyacı vardı. Yine dostu sarılmıştı ona. Küçükken beklerdi babasının sarılmasını ağlardı çoğu defa.
Ama hiç bir zaman beklediği olmamıştı, o küçük yüreğinin isteği bir kez yerine gelmemişti. Leventin içinde öyle büyük bi umut vardı ki şimdi onun çocuğu olursa tüm sevgisini verip büyütecekti. Aslında bir nevi onu sevgisiyle büyütürken kendi için de gözü yaşlı ağlayan çocuğa uzanacaktı sevgisi. Öyle umuyordu, şu an tek hayali buydu .

 

Bir de gözünde küçük bir fotoğraf karesi vardı. Belki de hayali,isteği, umudu ve herşeyi. Küçük bi erkek çocuğu tıpkı kendi küçüklüğü ama bi sefer gözü yaşlı değil, yüzü umutlu. Miniğin sağ elinde bir el ve elin sahibi kendisi yüzü sevgilide gözü çocuğunda. Miniğin diğer elinde ise yüreği şefkatle parlayan birisi. Ve gözleri ah o çimen gözleri. Evet evet tam da böyle bir fotoğraf karesi...

 

Levent düşündüklerini fark edince başını iki yana sallayıp hızla Selimden ayrıldı.
O kızı düşünüyor olamazdı değilmi?Ahh evet o kızı düşünüyordu, yeşil gözleri birer mücevher gibi parlayan o güzel kız....

Loading...
0%