Yeni Üyelik
18.
Bölüm

SV| 18

@morkanatlizambak

18

 

Yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi; yer altına giren bir insan da âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkiye sümbülü verecektir.

 

Bediüzzaman Sait Nursi- Mektubat

 

Levent koridorun ortasında öylece dona kalmıştı. Nur'la karşılaşacağına hiç ihtimal vermemişti. Çünkü gelirken kız başını bir kez olsun kaldırıp bakmamıştı genç adama.
Yeşillerini bir kez olsun görememişti Levent, yüreği dağlanmıştı. Ama şimdi, ama şimdi koca koca açılmış yemyeşil gözleriyle Levent'e bakıyordu. Bir yandan da bırakmaya çalıştığı alışkanlığını yapıp tırnaklarının kenarında bulunan eti soyuyordu.

Vaz geçememişti bu huyundan; küçükken doktora gittiklerinde "vitaminsiz kalmış yesin meyve"demişti koca göbekli hekim.

Ama şu an stresten kendisi soyduğunu göbekli hekim bilemezdi.

Mutfakta büyük bir sorgu onu bekliyordu. Belki de masaya bir lamba koyup 'sorgu odası' ambiyansı hazırlamış olabilirlerdi. Ama Nur'un şu an içi rahattı. Çünkü kızların bir şeyi eksikti.

'Suçlu cevap vermediği süreçte onu kafasından tutup masaya çakacak olan polis' yüzünde ki gülümseme aklında ki görüntülerle canlandı.

Bu sırada başını kaldırınca onu izleyen Levent'i gördü. Dur bi dakika! İçerde iki tane polis vardı zaten, birisi hatta karşısında. Nur düşüncelerini dağıtmak için hızla başını sağa sola salladı. Dudaklarını da düz bir şekle sokmak için zorlandı çünkü düşündükleri hâlâ aklında betimlenmiş bir biçimde duruyordu.

Levent'e bir kez daha bakıp arkasını döndü, lavaboya yavaşça girip ardından kapıyı kapattı. Bu adam ona Çok garip bakıyordu ve her görüşünde yüzü kızarıyordu.

Arkasinda ise aşık olma yolunda emin olan adımlar atan bir adet Levent bıraktı. Adam olan adam ona göre sevdadan kaçmaz, üzerine üzerine giderdi. Aynen yaptığı misal. Bu yüzden gidiyordu sürekli Sahafa. Bir kez olsun normal bir şekilde konuşup, görüşebilmek için. Lâkin olmuyordu bir türlü bu çimen gözlüyle konuşamıyordu.

Ya eline istediği kitabı tutuşturup gönderiyor, gerçi buna kovuyor denir. Ya da arka tarafta ki odaya gidip annesini gönderiyordu. Hain kız!

Levent eliyle ensesini kaşırken ne için çıktığını unuttu. Cidden ne için çıkmıştı? Ah şu kız!

Çocukların olduğu odaya geçince Fatih ve Selimi koltuklarda değil de orta da ki kısa boylu masanın kenarında yere oturduklarını gördü.

Fazla da düşünmeden hızla onlar gibi yere bağdaş kurdu. "Niye çıkmıştım ben ulan unutturdu işte" biraz kısık bir sesle söylenip devam etti. Bu sırada sesi oldukça yükselmişti. "Lan siz neden bu koltuklara oturmuyorsunuz? Rahatlar, yumuşaklar dinlenirdik. Hasta mıyız be! söylesenize!" Cevap vermediklerini görünce elini yüzlerine doğru salladı.

Selim gözlerini devirip nefesini sesli bi şekilde dışarı püskürttü. Ergenlik yaşı geçmiş olabilirdi ama geride kalan etkilerinden biriydi bu.

Selim kafasını geriye yaslayıp tavana baktı. 'Ne de çok desen vardı be tavanda!' Yüzüne yediği hafif bir tokatla yerinde sallanıp geriye düştü. Kafasını çarptığı kahverengi koltukla bakışmayı kesip yerinde dikleşti.

Levent'e doğru baş parmağını salladı. Kaşlarını da çatıp olabileceği en sert ifadesini takındı. "Var Ya oğlum seni gebertirim. Mal mısın lan? Hanzo!"

Levent ayağa kalkarak sağ eliyle yüzünü, sol eliyle de vücudunu gösterip "Bu yüzle, bu vücutla sence hanzo olabilir miyim? Kaz kafa!" Dedi. Alınmış bir ifade takındı yüzüne. Selim Leventin gösterdiği yüzüne bakarken yüzünü ekşitti.

İkili atışırken Fatih sırtını koltuğa yaslayıp onları izledi. Hayır onları ayırmayacaktı, neden ayırsındı ki bu komik manzarayı izlemek yerine.

"Kaz kafa! Kaz kafa ha!" Dedi Selim gittikçe yükselen sesiyle. Dayanamamış olacak ki dişlerinin arasından "gebertirim seni Levent" diye tısladı. Beş dakika sakin kalamıyorlar ve Fatihe eğlence çıkıyordu.

Selim ahşap masanın üzerine aniden atlayınca neye uğradıklarını şaşırdılar. Lâkin Levent'in tüyecek vakti olmamıştı, kaçmalıydı bu adamın elinden.

Selim ellerini Levent'in koyu yeşil, beyaz çizgili gömleğinin yakasına yerleştirip kendisine yaklaştırdı. Hayır! Kesinlikle bu gömleği Nur'un gözlerini düşünüp yeni almamıştı. O kadar da vurulmuş olamazdı ya...

Fatih oturduğu yerden masanın üzerinde ki Selimi gülerek izledi. Ne de iyi anlaşıyorlardı ama!

"Levent! Bak Levent'im benim sinirlerimin ayarlarıyla, benim ayarlarımla neden oynuyosun lan!" Selim'in aniden bağırmasıyla Fatih bile yerine sinmek istedi. Bu sese camlar sallanmış mıydı?

Selim öfkeden kudururken yakasından tuttuğu Levent gülüyordu. Bu herifin bu kadar çabuk öfkelenmesi çok komikti, gülmesin miydi yani şu durumda. Selim bağırdığı sıra kızlar da oturduğu sandalyelerde sıçramışlardı. Hızla mutfaktan çıkıp geldikleri kapıda gördükleri manzarayla dona kalmışlardı.

Ne yapıyorlardı bu adamlar?

Nur da ellerini yıkadığı sıra duymuştu sesi. Zeynep ve Kübra'nın arkalarında başını ikisinin ortasından uzatmış bir şekilde parmaklarının ucunda duruyordu. Selim ve Levent'i görünce seslice gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Bunlar çocuk muydu, yoksa psikolojik hasta mı?

Levent gülerek "Seni ve sinirlerini çok seviyorum aşkitom" dedi karşısında ki adamı nasıl daha fazla sinir edebilirim diye düşünerek.

"Hele de bana böyleyken bakarak kısılan siyah gözlerin maşşAllah. Pek güzeller aşkitom." Söylerken büzdüğü dudakları ve fal taşı gibi açtığı koca gözleriyle Selimi gülmeye zorluyordu.

Kendisini tutamayıp sesli ve bi o kadar da öfkeli kahkaha attı, birisinin kalbini yerinden oynattığından habersiz. Zira haberi olsa böyle rahat yerinde duramazdı.

Levent sağ elini kaldırıp Selim'in sim siyah olan saçlarını okşadı. Hâlâ yakasının onun elinde olduğunu umursamayarak. "Canım dostum benim, şimdi fark ettim de sen pek bi yakışıklıymışsın!"

Fatih de bir kahkaha atarken Selim çatık kaşlarla baktı Levent'e.

"Alsana beni."

"Ne!" Fatih de ayağa kalkmış Levent'e bakıyordu. "Ciddî ciddi 'beni al' dedi bu mal!"

Levent başını Fatihe doğru eğip "Uzak dur benimkinden göz dikme bak hoca" dedi, muzip bir biçimde sol gözünü kırparken. Fatih şaka yaptığını fark edince rahatlayarak kahve koltuğa bedenini bıraktı. Bazen bu deli oğlanın şaka yapıp yapmadığını anlamakta güçlük çekiyordu.

Selim yakasından tuttuğu hanzoyu en yakın koltuğa doğru attı. Bu sırada ayaklarının altında ki masa hafifçe sallanmış ve gümüş vazo yere düşmüştü. Manzaraya Zeynebin yüreği dayanmadı.

"Abii!" Zeynep olduğu yerde duramayıp hızla salona daldı. Bu abisi en sevdiği vazoyu düşürmüştü durabilir miydi ki?

Üç adam da şaşkın ördek gibi , kapıda dikilen kızlara baka kalmışlardı. Olayın şiddetinden duymamış olmalılardı. Ne ara gelmişti bu kızlar!

Her şeyi duymuşlar mıydı? Levent bu düşünceyle başını duvardan duvara sürtmek istedi. Selime benimki demişti!

Zeynep yerde ki vazoyu eline alıp etrafını tam tur çevirerek inceledi. Hâlâ sağlam ve güzeldi, gülümsedi. Abilerinin şiddetine dayanabilmişti. Kapının sağ tarafında kalan beyaz raflı kitaplığın boş kısmına koydu. Ardından sinirle abisine dönüp baktı sonra bunun yanlış olduğunu anlayıp Levent'e döndü.

Işaret parmağını sallayarak "Levent abi bak uslu dur. Abimin damarına basma sonunda yine ben zararlı çıkıyorum sana tek bir şey olduğu yok!"

"Tamam kızım uslu uslu oturuyorum bak" diyerek oturduğu koltukta dikleşti. Bu görüntüye herkes göz devirirken Nur güldü. Bu adam çocuk gibiydi ama, insan üzmeye kıyamazdı.

Bu duruma daha fazla katlanmak istemeyen Zeynep kapıda ki kızların koluna girip onları çekiştirerek odadan çıkardı.

Bir kaç dakika sessizce oturdular. Daha doğrusu Fatih ve Selim oturdu sessizce. Levent öfleyip püflemekle meşguldü. Daha fazla vakit kaybetmek istemeyen Selim ayağa kalkıp kitaplıkta en üst rafta ki mavi kaplı ince kitabı aldı.

İlk gördüğü zaman çocuk kitabı diyebilirdi. Lâkin kendisinin çocuktan bir farkı olmayacak en baştan sıfırdan başlayacaktı. Ahşap masanın yanına yere oturdu elinde ki kitabı da masaya koyup ilk sayfasını açtı.

Fatih de duramayıp koltuktan yere kayarak indi. Gülerek "Ters açtın be talebe" dedi. Masada ki cüzü kapatıp sağ taraftan açtı.

Levent de hızla karşı taraflarına oturdu. "Hadi başlayalım!"
İlk olarak Selim yanaştı Fatih'e, Levent de masanın karşı tarafından onlara doğru uzanıp dikkat kesildi.

Selim bebek adımlarını attı, Levent attığı adımları yeniledi. Bir sayfa kapandı yenisi açıldı. Fatih vesile olduğu için şükür etti.

Selim gülümsedi, derin bir nefes çekti. Fatih söyledi o tekrar etti, Fatih yudum yudum nur uzattı Selim kana kana içti. Bebek adımlarını hayata geçirdi.

İlk adım, ا

İkinci adım, ب

Üçüncü adım, ت

Fatih'in ağzından çıkan harfler Levent ve Selim'in yüreğinde can buldu, su oldu...

Nasılız ama? Bence güzel bir bölüm oldu. Gerçi Selimimi çok sinir ettik ama neysem ya azcık oluversin

Loading...
0%