Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@morkanatlizambak

Kainattaki en güzel şeylerden birisi de gözlerimizken, tertemiz gözlerimizi neden kirletiyorlar? Saf bir çocuk temizliğinde olan gözlerimizi neden bir katilmiş gibi kana buladılar. Bize hiç acımadılar mı? Bizim ne hissettiğimiz, ne yaşadığımız hiç kimsenin umrunda olmadı mı?
Bazen insan "keşke kör olsaydım da görmeseydim" der fakat bilmez ki Rabbim ona onu bir imtihan, bir farkındalık olsun diye gönderdi. Bu yüzden isyan eder yeri gelir şirk koşar, bunlar hiç bir şekilde umrunda olmaz, ne acıdır onlara doğru yolu bulmaları dileğiyle...

Üzerine giydiği elbiseye uzunca baktı, bu gül annesinin en sevdiğiydi bahçede hep bunlardan yetiştirirdi. Saçına bu kırmızı gülden takmayı severdi.
Onu özlüyordu hemde çok, saçını okşamasını, dizlerine yatırmasını ona öğüt vermesini...
Pek hatırlamıyordu annesini çünkü daha çok küçüktü.
Masasında duran çantasını alıp odasından çıktı.
Kapıyı kapatıp salondan geçti aslında büyük annesinin yanına uğrayacaktı fakat bu saatlerde uyuduğunu hatırlayıp onun odasının önünden uzaklaştı. Dış kapıya gelince ayakkabılarını alıp giydi, abisi onu bekliyordu belkide sinirlenmiş olabilirdi.

Kapıdan çıktığında siyah aracın kapısına yaslanmış Selim le karşılaştı. Gözlerini bir noktaya dikmiş, kaşları çatık bir şekilde dalmıştı.
Zeynep abisini böyle görmekten hiç hoşlanmıyordu, korkuyordu bu hallerinden. Bazen öfkesini kontrol edemiyordu kimseye zarar vermemek için kendine zarar veriyordu, canı yanıyordu fakat umrunda bile olmuyordu. Belkide fark etmiyordu bile!
Zeynep abisine yaklaşıp yanağına sulu bir öpücük kondurdu sonra da sağ elinin işaret parmağıyla abisinin kaşlarının ortasını açmaya çalıştı bu sırada ayaklarının ucunda durmaya çalışıyordu.

Selim başını iki yana sallayıp senden olmaz bakışı attı kardeşine. "Sevmediğim şeyleri yapmakta üstüne yok küçük serçe"dedi gülümseyerek.
Birlikte arabaya bindiklerinde Zeynep başını cama yaslayıp yolu izlemeye başladı. Ömür de böyle hızlı geçip gidiyordu anlamadan, farkına varmadan.
Sen daha ne olduğunun farkında bile olmadan ve bir daha tekrarı olmayacak bir şekilde bitiyor. Ölüm o kadar ani geliyor ki... mesela Selim gözünün önündeki katilin cezasını çekmesini isterdi, fakat olmadı o hiç bir şekilde ceza almadan öldü.
Selim yola dalmışken yüzünde acı bir tebessüm oluştu. Şayet annesi şimdi yaşasaydı böyle olmazdı. Evet hiç bir şey böyle olmak zorunda kalmazdı.

Selim kendisini suçlu bulmazdı belkide, belkide sevgiyi daha iyi tadabilirdi. O kanlı sahneler tekrar gözünün önüne geldi...
O günlerde geç gelen babası...
Annesiyle kavga edişleri...
O acı, kanlı gün babasının annesini yere savurması, çığlıklar. Belkide babasına engel olmaya çalışsaydı bunlar olmazdı. Belki annesini kaybetmezdi fakat daha küçüktü, babasına karşı koyamazdı. Daha 16 yaşındaydı. Olayların farkına vardığında yerde zaten bir kan gölü vardı. Eli ayağı birbirine dolanmıştı, ne yapacağı hakkında hiç bir fikri yoktu. Bir süre ayakta boşluğa bakarak geçirmişti, şoku üzerinden atması mümkün olmamıştı.
Olayın tek görgü tanığı kendisiydi fakat kimse inanmamıştı ona.
Suçlunun cezasını çekmesini isterdi fakat babası da 1 yıl geçmeden kalp krizi geçirip ölmüştü, yaptıklarının cezasını çekmemişti. Annesinin ona sevgiyle bakan güzel mavi gözlerini bir daha görememişti . Selim yine şanslıydı, kardeşi daha da küçüktü anne sevgisini, şefkatini tam alamamıştı. Annesi öldüğünde 13 yaşındaydı, daha çok küçüktü annesinin küçük kızıydı o. 10 yıl geçmişti fakat acıları hâlâ tazeydi, yerini koruyordu. Hiç bir şekilde zihinlerinden çıkmıyordu.

Gözlerinin buğusunu gidermek için bir kaç kez açıp kapattı.
Kim suçluydu? Kim suçsuzdu? Kim haklıydı? Kim haksızdı? Gerçek neydi?
Siyah aracı caminin önündeki ilk okulda durdurdu. Cami ile okul arasında sadece yol vardı. Iki bina yan yanaydı birisi ilk okul diğeri ise ana okuluydu. Zeynep ana okulu öğretmeniydi, yeni mezun olmuştu ve ilk senesiydi.
Çok heyecanlı gözüküyordu, araba durur durmaz kapıyı açıp aşağı inivermişti. Çantası koltuğun üzerinde kalmıştı uzanıp sağ eline çantayı aldı genç adam açtığı kapıdan yavaş adımlarla inip okulu inceleyen kardeşinin yanında durdu. Çantayı uzatıp yalandan sinirli sesiyle konuştu " bir daha kine eşyalarını orda burda bırakma " dedi.

Zeynep abisinin sözleri üzerine çok abartılı bir tepkiyle göz devirdi. Ama abisinin şaka yaptığının farkındaydı, ellerini göğsünün hizasında bağlayıp yüzünü başka yöne çevirdi.
Bir çocuk gibi dayandığının farkındaydı ama umrunda değildi abisiyle oynamayı küçüklüğünden beri seviyordu.
Iki kardeş biribirleriyle şakalasırken uzaktan bir genç yaklaşıyordu. İlk bakıldığında biraz uzun, boyu geniş omuzları dikkat çekiyordu. Dikkatli bakıldığında yukarı doğru dikilmiş kahve saçları selam veriyordu. Hafif sakallarının kapladığı temiz yüzünde dudakları mutluluğun en büyük esiri olan tebessüme bekçilik yapıyordu. Genç adam karşında gördüğü adamla en büyük sevincini yaşıyordu zira Fatihin karşındaki adam sabahki gördükleri adamdı.

Kendisini yiyip bitirmişti fakat Rabbi ona ikinci bir şans verip tekrardan kararlaştırmıştı. Tevafuklara en içten inanırdı Fatih,bu da ona verilen başka bir şanstı. Içinden Elhamdülillah çekip elindeki kitabı daha sıkı sardı.

Kübra ile kahvaltı yaptıktan sonra onunla birlikte sahaf a gitmişlerdi. Bir tane kitap alıp kardeşini orda bırakmıştı, bu süreçte sürekli zihni sabahki hadisedeydi. Cami ye gelirken karşıda gördüğü kişiyle gülümsemesini durduramamıştı. Bir kez daha şükredip Selime iyice yaklaştı.
"Selamın aleyküm Selim kardeşim "
Selim karşında gördüğü kişiye boş bakışlar atıyordu zira şu an pek tanıyamamıştı. Gözlerini kıstı karşısındaki gence dikkatli bakınca tanımıştı.
"Buyrun?" dedi soru ile çepe çevre sarılmış sesiyle.
"Biraz konuşabilirmiyiz? "
Selim kolundaki saate bir bakış attı daha 1 saat kadar vardı. Tamam manasında başını sallayıp hâlâ onlardan habersiz olan kız kardeşine döndü.
Zeynebin kollarından tutup kendine çekti " hadi güzelim " dedi genç adam ,kardeşinin böyle büyümesi çok garibine gitmişti. Zira kendisi daha eskilerde yaşıyordu kız kardeşi küçücüktü. Abisyile oynamak için elinden gelen her şeyi yapardı.
Selim hatırladıkça gülümsüyordu yine tatlı bir tebessüm onu esir almıştı.
Zeynebi gönderdikten sonra arkasından bir süre baktı ,biraz uzağında onu bekleyen adama yaklaşıp adımlarını durdurdu.

Fatih önden yolun karşına geçti ardından da Selim geliyordu. Birlikte caminin avlusundan içeri girdiler bahçedeki kamelyalardan birine oturup eliyle yanını işaret etti Fatih.
Selim Fatihin yanına oturunca etrafı incelemye başladı. Beyaz duvarlı caminin kenarlarında renk renk çiçekler dikilmişti. Biraz ilerde geniş gövdeli büyük bir çınar ağacı vardı. Ileride iki üç tane kayısı ağacı göz kırpıyordu.
Ağaçları hep sevmişti, gülümsedi.
Ama bu tebessümü kısa sürdü sanki gülmek ona yasakmış gibi hissediyordu Selim,içi acıdı ,yandı, kavruldu ama yine tek bir kelime bile çıkmadı ağzından, zira ağzını açsa hıçkıracaktı o kadar dolmuştu. Her yıl, her ay ,her gün, her saat ve her dakika biraz daha dolup taşmaya çabalıyordu. Çok yorulmuştu yüreği artık ona ağır geliyordu. Her şey güzel olsun isterdi ama sadece isterdi başaramazdı.

Fatih yanında oturan genç adama baktı, biraz inceledi dikkat kesildi. Gencin gözlerinde ağır bir acı vardı belki biraz da pişmanlık. Fatihin karşındaki Selim sanki zorla derin bi nefes aldı.

Fatih o an anladı, bu gencin içi yanıyordu hemde öyle böyle değil. Belki yangını bir miktar söndürebilse gerisi gelirdi.
Yüzünü biraz yumuşattı ve boğazını sesli bi şekilde temizledi "Sen en son ne zaman nefes aldın kardeşim? " dedi .
Selim böyle bir soru beklemediği için biraz şaşırmıştı hatta afallamış...

Fatihin normal bir şekilde sormadığının farkındaydı. Zirâ bu adam çok derin bakışlara sahipti. Cevap verip vermemek arasında kaldı, ilk defa birisi ona böyle bir soru sormuştu ,hemde gerçek mânâda. Ilk basta yüzü buruştu bir kağıt misali sonra dingin bir su misali durgunlaştı. Bakışları buğulandı, boğazına koca, kos koca bir yumru oturdu. Gitmek istemezcesine yutkundukca yerini benimsedi, ve siyah gözlerini yanındaki yeşil bakışlara çevirdi.

Boğuk bir sesle konuştu " 10 yıl önce, en son 10 yıl önce nefes aldım! " dedi ve sustu.

Ve sustular...

Loading...
0%