Yeni Üyelik
30.
Bölüm

SV| 30

@morkanatlizambak


30

 

Oysa güven cam bardağa benzerdi; içine ne koyarsan alır ama bir sakarlığa gelemezdi. Kırılınca da toplanmaz.

 

Kübra çay demleyelim diye ısrar etse de kızlar onu sandalyeye oturtmuşlardı. Bi güzel de "Her zaman da çay içilmez ki canım" diye azarlamışlardı.

 

"Bari bana vişne suyu dökün, içeyim"

 

"Oluur" dedi kızlar neredeyse koro halinde. Sohbetleri sıra içleri dışları çay olmuştu ya. Nur ve Zehra masada ki bardaklara vişne suyunu döküp herkesin önüne bıraktılar.

 

O anda aniden sahaf'ın kapısı açıldı. Kapıda bir elinde büyükçe bir tabak tutan diğer eliyle de saçını düzeltmeye çalışan Levent göründü.


"Selamın Aleyküm kızlar ve Nurlar. Hayırlı akşamlar nasılsınız ?" Dedi enerji dolu sesiyle. Bu adam işten gelmemiş miydi? Hala bu saate kadar nasıl enerjik kalıyordu anlamadı Kübra.

"Aleyküm Selâm, iyiyiz" dedi sesleri birbirine karışırken üç kız, ama Nur öylece ayakta kalakalmıştı.

"Ben sizlere nacizane küçük ama benim için değeri büsbüyük bir hediye getirdim. Nurlu nurlu yersiniz" dedi Levent Nur'a dönüp göz kırparak.

Zeynep "Yaa ama siz böyle çok tatlı oldunuz" diye atıldı.

Levent sesli bir şekilde güldü. "Yanlız" dedi Zeynep'e bakıp "Küçük civciv, ben müstakbel karımı kimseye Nurlu tatlı diye veremem."

"Verme zaten!" dedi Nur öfkeyle Levent'e bakıp.

"Ben aranız bozulsun istemem. Konuyu şipşak değiştiriyorum bekleyin" dedi Zeynep. Sonra da gözleri Levent'in eline takıldı. "Eee o pastayı vermeyecek misin Levent abi?"

"Sana değil Nuruma vereceğim cadı."

"Cadı mı olduk şimdi?"

"Şimdi değil önceden de cadısındır bence sen" dedi Zehra gülerek. Bir yerde laf yapılacaksa kesinlikle duramaz kendisi yapardı. Huyu kurumasın.

Levent elinde ki pasta tabağını Nur'un eline verdi, hafifçe gülümseyen Nur'un yüzünü bir kaç saniye kendisine engel olamadan inceledi. Gittikçe güzelleşiyor muydu bu kız? Kendi kahve gözleriyle yeşiller bir kaç saniye buluşup ayrıldı.

"Ben gideyim en iyisi" dedi Levent gözlerini Nur'dan uzak tutmaya çalışarak. Bu kızla daha fazla aynı ortamda kalmamalıydı. Günahtı günah. Ne kadar şakacı, neşeli , enerjik olsa da şu son zamanlarda helale harama dikkat etmeye çabalıyordu. Haramın neresinden dönerse kâr ve mükâfattı. Ve bu mükâfatı in şaa Allah ahirette görülecekti.

"Afiyet bal, nur olsun" deyip kapıdan hızla çıktı. Sol elini ensesine atıp oluşturdu, düğünü yakında yapsalar mıydı ne? Kesinlikle bunu annesiyle konuşması lâzımdı.

Nur elinde ki tabağı masanın ortasına koyduğunda üzeri çikolatalı kremayla kaplı pastanın üzeri dikkatini çekti. Beyaz sosla üzerine 'Seni seviyorum Nur'um' yazıyordu. Kenarında da küçük küçük kalpli beyaz çikolatalar konulmuş özenle süslenmişti.

"Bu pastayı yemesek mi kızlar?" Dedi gözleri umutla kızlara bakarken. Bu güzel şey bir ömür kalsındı böyle.

"Ben bunu yemessem gözüm açık uyurum olmaz" dedi Zehra kesin bir dille.

"Gözün açık uyumayı denemiş olursun ışte fena mı?"

"Çok fena olur" dedi Nur'a bakıp iki kaşını aynı anda havaya kaldırıp indirirken.

Kübra daha güzel bir fikir attı ortaya. "Akıllı Nur'um benim bu pasta kalsa ekşir bozulur. Ama fotoğrafını çekersen anısı kalır " Nur hızla cebinden telefonunu çıkarıp yukardan çekti. Yapamadı tüm yanlarından ve kaç açıdan çekmeye başladı. O yüzlerce fotoğraf çekerken Kübra arka odadan tabakları, çatalları ve bıçağı germişti bile.

Kendisi de kabullenmişti pasta çok güzel ve iştah açıcı görünüyordu.

"Yeter sanırım" dedi emin olamamış bir ses ses tonuyla Nur. Elinde ki telefondan çektiği fotoğrafları inceliyordu. Baktığı bir fotoğrafta durdu "Hah" dedi gülerek "Bu müthiş olmuş. Aynı pasta gibi"

Neredeyse herkes içinden şükür çekip Nur'un bu hâline güldüler. Azıcık bir şey de kıskanmış olabilirlerdi, hani.

Kübra pastayı dörde bölüp tabaklara koydu, yanına da birer çatal. Meyve suları da yeni konulmuştu zaten. Güzel bir tevafuk olmuştu.

Zeynep pastadan bir çatal alınca yüzü mest olmuş bir ifadeye büründü. Mavi gözleri kısılmış, dudakları büzülmüştü. Memnuniyetle başını aşağı yukarı sallarken aklına bir şey geldi.

"Levent abim filmlere özenip pastanın içine yüzük koymuş olmasın!"

"Olabilir mi?" Dedi Zehra gülerek, alemdi hakikaten bu adam.

"Yok canım" dedi Kübra pasta tabağını sağa sola çevirip etrafını incelerken. "Koymamıştır sonuçta yanlızca Nur yemeyecek ki bunu. Herhangi birimize çıkabilir."

"Sence Kübracığım şu anda Levent abi bunu düşünebilecek mantıkta mi?"

"Değil sanırım" dedi Kübra gözleriyle halen pastayı tararken. Gerçekten pasta'nın içinde bir şeyler olup olmadığını merak ediyordu. Ama pastayı yemekten de geri durmadı. İllaki fark ederlerdi değil mi? Bir çatal da o aldı, kesinlikle karşıda ki pastane güzel yapıyordu bu işi. Pasta'nın çikolatası, kreması çok lezzetliydi.

Nur da yerine oturdu en sonunda "Dikkatle yiyoruz ona göre" dedi kızların hepsine tehditkar bakışlar atarak. Belki de yapılmış bir sürprizi kaçırmak istemiyordu.

"Çok güzel bu" dedi Zehra büyükçe bir parça ağzına atarken. "Kesinlikle orda iş bulmam lâzım "

"Dükkanın camında ilan gördüm, kasaya görevli arıyorlarmış"

"Kesinlikle o işi ben almalıyım" gözleri karşı da ki dükkana kaydı. Güzel çikolataların içinde bir iş, ne de mükemmel olur.

Kızlar sohbetle vişne sularını ve pastalarını bitirdi lâkin içinden hiç bir şey çıkmadı. Pasta'nın içinde klasik hiç bir şey olmadığını gören Nur'un yüzü düştü. Zehra ve Zeynep Nur'un bu hâline katıla katıla güldüler.

Pasta'nın lezzetine sohbetlerini katan kızlar gülerken karşı dükkanda bir kaç müşteri vardı.

Bir çift oturmuş kahve içiyorlardı. Üç tane lise öğrencisi ders çalışırken meyve sularını içiyordu. Kenarda ki masada da Selim ve Levent oturmuş Ali'nin dükkanı kapatmasını bekliyorlardı.

"Keşke yüzüğü içine koysaydım" dedi eliyle yanağına destek veren Levent. Çatık kaşlarını karşısında oturan Selim'e dikmişti.

"Bu biraz" dedi Selim kaşlarını kaldırıp. "Korkak işi olmaz mı? Git kendin ver yüzüğü, bu kadar istiyorsan"

"Korkak mıyım ben oğlum!"

Levent'in böyle hiddetli hiddetli söylenmesine güldü Selim. "Ne korkağı be"

"Değil mi? Ben cesur bir insanım" dedi oturduğu yerde gururdan geçemezken.

"Boş ver onu da, ezber yaptın mı sen?"

Levent oturduğu sandalyede geriye yaslandı "Tabii ki de ezber yaptım"

"Hadi gençler" dedi Levent ve Selim konuşurken neredeyse onları içerde unutup dükkanı kapatacak olan Ali.

"Ne ara gitti müşteriler? "

"Siz laf dalaşına girdiğiniz an gittiler " dedi Ali sesli sesli gülerken. Elinde ki bezle kalan masaları da sildi. Yoruluyordu aslında bir yandan son gireceği sınavlar bir yandan dükkan.

En azından mutfakla ilgileniyordu. Pasta bölümünde okuyan birisi için en iyi yer burasıydı. Mezun olup işi kendisi devr alacaktı. Yani umudu o yöndeydi.

"Sizce pastayı beğenmişler midir?"

"Yani beğenmişlerdir sonuçta ben ve o güzel ellerim yaptı onu" dedi Ali Levent'e çekici bakışlar atarken. Aslında uzaktan çok komik görünüyordu.

Selim Ali'nin hâline gümüşyaka kalktı " Hadi gidelim"

Ali elinde ki bezi mutfağa köyün geldi. Bir tane sandalyenin arkasına astığı ceketini alıp giydi. Masa'nın üzerinde duran telefonu da cebine attı. Bu sırada Levent ve Selim çıkmışlardı bile. Son kez gözleriyle etrafı inceledi sonra da dışarı çıktı, kapıyı kilitleyip anahtarı ceketinin cebine attı.

Selim'in arabasına binmişti üçlü, istikamet imam bey.

Levent hızla torpido gözünü açtı. İlk başta dona kaldı sonra da eliyle saçını solunu karıştırdı. Aradığını bulamamış olacak ki başını kaldırdı "Nerde?" dedi umutsuz bir yüzle.

Tam tersi bir şekilde Selim arabayı sürerken sırıtıyordu. " Ne nerde?"

"Sen iyi bilirsin!"

Selim arkadaşının bu hiddetine karşın bi kahkaha attı. "Nerden bileyim ben? Söyle de bileyim ışte oğlum"

"Çerezlerim yok işte. Sanki bilmiyormuş gibi konuşuyor bir de!"

Selim bir kez daha güldü, yan bir bakış attı Levent'e. " Ben sana kaç kez dedim arabama yiyecek sokma diye. Hele de arabamda hiç bir şey yeme diye. Laf dinlemeyen sensin paşam"

Ali ikisinin atışmasından büyük bir keyif alıp güldü. Analamayan aşıklar gibi atışıyorlardı.

"Sakinleşin" dedi ara bulmak için. " Bi beş dakika birlikte sakin kalamıyorsunuz. Peki ya siz karakolda nasıl sakin kalıyorsunuz?"

Levent gülerken Selim ona ters bir şekilde baktı. "Sakin kaldığımızı kim söyledi? Ben yine devrem'i kudurtuyorum, o da ne yapsın paşam sakin kalmaya çabalıyor işte"

Ne güzel de bi bölüm oldu. Kadromun maaşını artırıyorum vote verin. Yıldızlayın kardeşim. Satır arası yorumlar da pek bi hoş oluyor yani...

 

Bayıldım bu bölüme.

 

Loading...
0%