Yeni Üyelik
31.
Bölüm

SV| 31

@morkanatlizambak

31

 

Biliyorum
her şey olmuş da hiçbir şey olmamış gibi
bu çağı da yanlış anlatacaklar
biliyorum
her şey olmuş da hiçbir şey olmamış gibi
bu çağı da
ben sana doğru geldiğimde kapatacaklar

 

Seyyidhan Kömürcü

 

Cami'nin içinde oturmuşlardı. Levent bir kaç ezberini vermiş, sırasını hâlen de başkasına vermek istemiyordu.

 

Bir kaç sûre daha vermek istese de ezberi yarım kalmış, tam ezberleyememişti.

 

Fatih yerinde sıkıntıyla hareketlendi. Çünkü Levent 'şunu da okuyacağım' deyip yarım bırakıyordu.

 

Fatih gömleğinin kolunu haifif kenara çekip kol saatine baktı. Ayağa kalktı yavaşça.

 

"Nereye gidiyorsun hoca?"

 

"Abdest tazeleyeceğim" dedi gülümseyerek. Ali kaşlarını anlamaz bir şekilde çattı.

 

"Zaten" dedi Ali Fatih'e dönüp "Bir saat önce almamış mıydın?"

 

"Almıştım" dedi Fatih tebessümlü yüzüyle. "Uyanık olduğum sürece her geçirdiğim saati altına çevirmek istiyorum Ali."

 

"Ma şaa Allah, hoca bey ne güzel bi düşünce"

 

Levent kapıyı göstererek "Tamam git al abdesti, sen gelince vereyim şu sûreyi de" dedi veremeyeceği halde.

 

"Ya da Dur bekle" dedi Levent, Fatih'i kolundan tutup yanına geri oturmasını sağlarken. Önünde ki Sûre kitabına kısa bir bakış atıp kapağını kapattı.

 

"Bekle be hoca! İnşrah'ı da ezberledim. Onu da okuyayım" dedi ve yerinde dikleşip oturuşunu düzeltti.

 

Fatih Levent'in bu hâline tebessüm edip başını aşağı yukarı salladı. "Oku kardeşim, oku"

 

Levent buğazını temizledi, gözlerini yumdu.

 

"Bismillâhirrahmânirrahîm." Dedi sesi titrerken, heyecan yapmıştı azıcık. "İnşirah leke sadr...." demişti ki Selim'in gülen sesi onu bozdu.

 

"İmam bey sen kalk olmamış bu" dedi gülerken. Kendini tutamıyordu, elini karnına bastırdı. Resmen gülmekten karnına kramplar girmişti.

 

"Neden olmamış oğlum?" Dedi bozulmuş bir yüz ifadesiyle.

 

"O sureye öyle mi başlanır?"

 

"Nasıl başlanır ya? Ha sen söyle"

 

"Elem neşrah, diye başlanır bence ama sen başka bir şey okuyorsan bilemem" dedi Selim gülerek.

 

Levent arkadaşının omuzuna vurdu. "Şaşırmış olabilirim, dalga geçmesene. Bir de arkadaş olacak. Ayıp ayıp. Ne hallere düştük, dostluk kardeşlik ölmüş" dedi yüzünü buruşturup.

 

Buna Fatih ve Selim sesli sesli gülerken Levent dayanamayıp o da gülmeye başladı. 'İnşirah' diye başlamıştı ya.


Fatih daha fazla oturmayıp ayağa kalktı. Mavi gömleğin düğmelerini açıp yukarı doğru katladı sakince. Sonra da Levent'in durdurmasına fırsat tanımadan nerdeyse değil ciddi ciddi koşarak çıktı. Levent'e yakalanmak en son isteyeceği şeydi.

"Şimdi ben bunu ezberleyemedim mi?" Dedi Levent üzgünce. Bir çocuk gibi dudağını büzmüş önünde ki yeni kapattığı kitaba bakıyordu.

"Keşke küçükken ezberleseydim. O zamanlar ezberim daha iyiydi " dedi. Sesinden ne kadar üzgün olduğu belliydi.

"Şükür ben rahatım" dedi Ali ellerini arkaya uzatıp hafifçe yaslanırken. "Ezberim onları ama ışte ahir zamana uyduk. İşleve geçmedik" dedi üzgünce.

Gerçekten herkes bu ahir zamanda vaktin ehemmiyetini kavrayamıyordu. Sonra kılarım diyordu. Sonra okurum diyordu. Ya da "Ben cumaları kılıyorum" deyip işin içinden sıyrılmaya çabalıyordu. Veya en kötüsü "benim kalbim temiz" diyordu. Oysa ki kalpleri bilen yanlızca Allah'tı. Kimse kalbinin temiz olduğunu iddia edemezdi.

Onlar konuşurken ıslak saçını eliyle yana tarayan Fatih girdi. "Ne kaynatıyorsunuz?" Dedi. Onların her zaman boş konuştuğuna laf dokundurarak, ama tabii ki şaka yapıyordu.

"Tüp yok be hoca" diye dalgaya dalgayla karşılık verdi Levent.

Selim'se ona göz devirip "Ahir zaman diyorduk imam bey " dedi.

"Anladım" dedi Fatih, abdeste gitmeden önce oturduğu yere tekrardan otururken. "Ahir zaman'a uyup yapılmayan ibadetler aksatılan namazlar sanırım konu" Hepsi robot gibi aynı anda başlarını aşağı yukarı hafifçe salladı.

"Cumaları kılıyorum diyenlere 5 vakti kılmasan da olur mu dendi? Hayır, nasıl kendini günlük vakitlerden muaf tutuyor? Bayramları kılıyorum diyen kişiler'e yanlızca bayramlar kılınır diğerlerine gerek yok mu dendi! Hayır." İçine bir nefes aldı Fatih.

"Kalbim temiz diyenler peki, onlar kalbim temiz diyor hiç bir ibadete yanaşmıyorlar. Bu insanların kalbi temiz de Kâinâtın efendisi Hz. Muhammed (s.a.v.) Peygamber efendimizin ki haşa, kirli miydi de gece namazlarında dizlerini ağrıttı. Söyleyin bana? İnsanlar İslam'ı kendilerine göre genişletmeye, esnetmeye çalışıyorlar. Öylesine sınırları aşılacak bir din değil islam."

"İslâm usulünce yaşanılacak bir din. Hiç yoldan şaşmadan değil, şaşıp da tövbeyle dönmek. Dönüp de bir daha yapmamakla olur. O yoldan da başka yönlere sapmayarak." Dedi Selim sakin bir sesle.

"Aynen öyle Selimim" Fatih gülümseyerek Selim'e baktı. "Nerden nereye" dedi içinden. Rabbim ne güzel tevafuklarla hayatları iyileştiriyordu. İslâm her insana mutluluk, huzur veriyordu. İnsan islam'la şereflendirildiğinde tamamlanmışlık hissi oluyordu içinde. O sonu gelmez boşluk, kaybolan bir yapboz parçasının bulunmayan boşluğu gibi bom boş dururken. İslam geldiğinde o parça, o kayıp parça bir anda yerine tam oturuveriyordu.

Bir ana sessizlik oldu uhrevi caminin içinde. Levent'in bir kaç saniye sonraya dikkati yine dağılmıştı. Köşede ki yüksek gere baktı. Neydi onun adı? Neydi? Dilinin ucundaydı sanki.

Küçük bir çocuk gibi her şeye merak salıyor merak ediyordu. Aklı binlerce soruyla dolup taşıyordu.

"Şurasının adi neydi ya?" Dedi işaret parmağını o yöne doğru uzatıp.

"Mihrap"dedi Fatih "Neden sordun? N'oldu"

"Öyle merak ettim de ondan sordum dedi. Ali ime Selim Levnet'in bu hâline katıla katıla güldüler.

"Her şeyi sorma potansiyeli var onun, sen merak etme hoca"

"Bu oğlan nasıl evlenecek bilemedim." Dedi Ali Levent'in dizine bir kaç kez gülerek vurdu.

***

 

Bir ay sonra...

 

"Bunu alsak olmaz mı ya?" Dedi Levent heyecanla.

 

Bu bir ayda fazla vakit geçmeden ve gençler şeytana uyup günaha girmeden imam nikahlarını kıymışlardı. Bir aya kalmaz düğün de olsun istiyorlardı. Şimdi de kınaya alışverişe gelmişlerdi.

 

Ayşe hanım ne kadar "Oğlum sen gelme, dışara bizi bekle" dese de Levent onları dinler mi? Tabii ki de dinlemez. Ve dinlemedi de. Nur'un kına da giyeceği elbiseyi seçecekleri ama Nur'dan fazla Levent hevesli görünüyordu. Nur'sa imam nikahlı kocasının bu hâline kenardan kıs kıs gülerek izliyordu.

 

Aslında Levent'in aklında bir fikir vardı onu uygulamaya koymak için kolları sıvadı.

 

"Şimdi yani karışmak gibi olmasın da.. bindallı kırmızı ya da yeşil olmaz mı klasikten, gelenekten şaşmayacaksın arkadaş" dedi. Bahar hanım ve Ali'nin annesi aynı anda başını evet manasında aşağı yukarı salladı.

 

"Geleneksel bi şeyler kesin güzel olur" dedi Ali'nin annesi Gül.

 

Bu sefer Aliye hanım ve annesinin yanına geçti Lavent. "Ama yani şimdi de eski zamanda değiliz ki. Bu kız genç, güzel. Modern bir şeyler de alsak çok şık durur. Moda bu sonuçta" dedi sinsice gözlerini kısmıştı.

 

"Evet evet" dedi Aliye hanım. "Yeni nesile yeni nesil şeyler gider" dedi.

 

Ayşe hanım da başını aşağı yukarı sallayıp elini bindallılarda gezdirdi. "Konu komşu moda görsün. Benim gelinim ne kadar güzel, herkes çatlasın" dedi.

 

"Geleneksel güzel olur" dedi Bahar.

 

"Şık ve modern güzel olur" dedi Ayşe.

 

O sırada Levent aradan çıkıp karısının elinden tuttuğu gibi dükkandan hızlı adımlarla çıktı. Nur da zorlana zorlana ona ayak uydurmaya çabalıyor yoruluyordu.

 

"N'oldu Levent?"

 

"Karımı kaçırıyorum"

 

"Ne!" Dedi biraz bağırarak Nur. Sonra da bağırdığını fark edip ağzımı eliyle örttü.

 

"Duydun ışte seni kaçırıyordum" gözlerini şakayla kıstı "Ya benimsin ya benim" sonra da bi kahkaha attı.

 

"Şaka ya. Sana gösteremem gereken bir şey var Nur'um. Evrimin Nur'u ol bitanem"

 

Nur güldü, bu adamın şen şakraklığına ölüyordu.

 

Levent'in benzin doldurmayı bile unuttuğu arabası artık yollardaydı. Karısının emrine amade yapardı arabasını be. Yeter ki o istesindi.

 

Beyaz arabadan ikisi de birlikte indi. Nur'ların evine 5-10 dakika uzaklıkta bir evin önündelerdi.

 

Tahta kapıyı açıp önden Nur'un geçmesini istedi. Ev bahçeliydi. Bahçesinde ağaçlar vardı. Iki katlı evin hem ilk katında bahçeye açılan kapısı vardı ikinci kattan direk merdivenle aşağı iniyordun. Balkonu genişti. Açık sarıya boyanmış olan dış cephesine bir kaç sarmaşık tırmanmaya koyulmuştu.

 

Nur hayranlıkla etrafı incelerken Levemt'de onu izliyordu. Onun o güzel kalbini öpmek istedi. Tamam deli dolu bir adam olabilirdi ama annesi herşeyiydi.

 

Bir kaç gün önce Nur'la konuşmuştu tatlı yemeye gittikleri pastanede. " Ben kayınvalidemi evimde istiyorum" demişti Levent.

 

Nur'sa gülümseyerek " Ben iki annemi de evimde istiyorum" demişti.

 

Bu düşünceyi hâlâ annelerine söylememiştiler. Söyleseler "olmaz evladım" diyeceklerini biliyorlardı.

 

Bu yüzden son ana kadar bu yapacaklarından haberdar etmeyeceklerdi .

 

Levent Nur'un elini narince tutup dudaklarına yaklaştırdı. Kahve gözleriyle karısının yeşil gözlerine dokunurken yüzük takılı parmağını öptü.

 

"Seni seviyorum"

 

Ben de sizi çok seviyorum bitanelerim. Ama oluyor mu öyle baş rollerden önce evlenilir mi ? Ayıp oğlum size 😂

 

Nasıl? Güzel bir bölüm oldu mu?

 

Beklemiyordunuz değil mi? Ben de beklemiyordum. Levent geldi başıma silah dayadı "kanun namına bizi ever" dedi. Ben de napıyım işte....

 

Loading...
0%