Yeni Üyelik
5.
Bölüm

SV| 5

@morkanatlizambak

İlk görüşte hayran olunabilirmiydi? Bakışlarına, saçlarına, gözlerine belkide sadece varlığına, belki. Annesinden sonra başkalarını sevebilirmiydi insan? Bulabilirmiydi onun gibi naif bir sevgi? Bir dayanak olurmuydu insanlar, her çöküşünde yaslanabileceği?
Bilinmez, denemeden kimse ne olacağını bilemez.

Zeynep yavaş adımlarla cami avlusundan çıkıp kaldırımlarda durdu. Kolunda asılı olan beyaz çantasından telefonunu çıkartıp abisini aradı. Eve gitmesi lazımdı.

"Efendim Zeynep" Selimin sesi oldukça yorgun geliyordu,Zeynep abisine yük olmak istemiyordu.
"Abi ben eve geçiyorum ,sen ne zaman geleceksin? "

Selim elindeki dosyaları görevli polise verip kendi masasına geçti. "Bugün gelmeyeceğim mesaideyim, sen eve geç kapıyı kilitle "

"Tamam abi kolay gelsin "

Zeynep telefonu kapatır kapatmaz çantasına attı. Kaldığı yerden yolu yürümeye devam etti. Aklının büyük bir yerini kaplayan birisi vardı, hemde ne ismini ne yaşını hiç bir şeyini bilmediği birisi. Kafasını iki yana sallayıp yürümesini hızlandırmaya başladı.
Belki aklındaki düşünceler boşalır ümidiyle çevresine bakındı,yan tarafında cam girişinde güzel bir yazıyla Huzur Sahaf yazan dükkanı görünce aklına kitap geldi. Merak etmişti, alıp okumalımıydı?
Ilk adımını içeri atınca kitapların o gerçek, huzur dolu temiz duygular barındıran kokusuyla burnu doldu. Derince içine çekti, güzel bir duyguydu bu çok güzel.
Içine ılık ılık sevgi dolduran bir kokuydu.

"Nasıl yardımcı olabilirim size" diye bir ses duyuldu yorgun,bitkin bir şekilde konuşuyordu sesin sahibi. Yüzü kırışıklıklar arasında kaybolan yaşlı kadın hafif tebessümle Zeynebe bakıyordu.
Ellerini önünde birleştirip başını yere eğdi, sanki küçük bir çocuktu da karşındaki kadına bir şey yapmış ve özür diliyormuş gibi hissetmişti. "Şeyy ben aslında bir kitap almak istemiştim "dedi kısık bir sesle ,kadın oldukça yaşlı olmasına rağmen gayet iyi duyuyordu kulakları.
Hırıltılı sesiyle konuştu " bekle de ben sana yardım edebilecek birisini çağırayım " dedi ve ardından arkasını dönüp ilerdeki kapıdan içeri girdi.
Bu sırada kitaplara yönelip bir rafı incelemeye başladı.
Kitap yapraklarını hep sevmişti Zeynep çünkü her bir yaprak ayrı bir dünyaya, ayrı bir duyguyla açılırdı. Gözlerinin nemlenmesine engel olamadı,insanlarda kitaplar gibi değilmiydi hem? Her gün değişik bir hayata ev sahipliği yapmıyor muyduk? Başka gözlere denk gelmiyormuydu gözlerimiz, o gözlerdeki hayata ev sahipliği yapmiyormuyduk? Meselâ bir gün vardık belkide diğer gün yok olacaktık, annesi gibi.

Annesi ne güzeldi öyle dalgalı uzun saçları omuzlarını kaplardı. Güzel mavi gözlerini çevreleyen uzun kirpikleri, gülünce al al olan yanakları, dolgun dudakları, beyaz teni...ahh annesi ne güzeldi. Küçükken okuduğu masallardaki pirensesiydi o,güzeller güzeli peri kızıydı ama onun için en güvenli sığınak olamadan göçüp gitmişti. Elinin tersiyle aşağı düşen yaşı kurulayıp gülümsedi hiç yıkılmayan sığınağı gelmişti aklına abisi ,evet abisi hiç yıkılmazdı ,yıkılmazdı değilmi?
Abisi de Zeynebi bırakıp gitmezdi değilmi?

Omzunda hissettiği hafif sıcak dokunuşla kendine gelip arkasına döndü. Karşındaki genç kız ne güzeldi. Mor eşarbının yuvarlak küçük yüzüne uyumu. Beyaz teninde iki güzel elmas gibi parlayan koyu kahve gözleri onları çevreleyen hafif uzun kirpikleri. Güzel dudakları ,zayıf bedeni güzeldi gerçekten genç kız güzeldi.

"Iyimisiniz? Nasıl yardımcı olabilirim ?"
Kızın yüzündeki tebessümün aynısı Zeynepte de belirince başını kitaplara çevirdi.
"Şey ,ben aslında bir kitap almak istemiştim" zar zor duyulan sesiyle.
"Buyrun şöyle oturun ben istediğiniz kitabı alıp geleyim, kitabın ismi neydi? " dedi genç kız eliyle kahve deri koltukları gösterirken.
" Aşk 5 vakittir evet ismi buydu sanırım" dedi Zeynep kendinden pek de emin olmayan sesiyle. Genç kızın gözleri ışıldadı, güzel gözleri vardı kızın. Taa gözlerinin içi parladı. Hızlı adımlarla arka tarafta ki kapıya gitti, çok geçmemişti ki elinde iki kitapla geri döndü yüzünde hâlâ o güzel gülümseme vardı. Zeynebin karşındaki kahve deri koltuğa oturup ortadaki masaya elinde getirdiği kitapları koydu. Zeynebin tepkisini ölçmek ister gibi yüzüne baktı, halen gülümsüyordu bu garip hal Zeynebe de bulaşmış artık o da kendine engel olamayarak gülümsüyordu.
Bu hal etrafa yoğunlaşıp havayla birlikte karışmış gibiydi, her nefes alışta ciğerlerine bu yoğunlaşmış güzel halli havayı soluyorlardı. Bayram misali coşkuluydu ciğerleri hızlı hızlı nefes alıp veriyorlardı.
Genç kızın getirdiği kitaplardan birisi istediği kitaptı ama diğeri başkaydı, siyah kapağı vardı üzerinde sarıya dönük bir kaç çiçek çizimi vardı. Hoş bir kapağa sahipti. Mealdi evet bu bir mealdi.
"Bu istediğin kitap" dedi genç kız elindeki kitabı Zeynep in önüne iterken. Diğer kitabı da eline alıp Zeynep e baktı " Onu okumak istiyorsan bunu da sindire sindire anlaya anlaya okuman gerekir eğer istersen " dedi meali Zeyebe uzatırken.

Zeynep kitaba tereddütlü gözlerle baktı sağ elini utanarak uzattı, eline aldığı kitap kalındı. Kapağını bir müddet inceledi 'Elmalılı Muhammet Hamdi Yazır ' mealiydi. Zeynep e göre kitap içinde bulunduğu ruhu yansıtırdı, bu kitap da öyle kitaplardan biriydi. Huzur aşılıyordu.
Ruhu bu huzurla çepe çevre sarılmıştı tebessümünün genişlemesine engel olamadı.

"Okumaya başlarsan ve aklında sorular olursa yardımcı olabilirim eğer yani istersen " dedi genç kız başını yere eğerken Zeynepten en fazla 1 veya 2 yaş büyük gösteriyordu ama çok zayıftı. Minyon tipliydi büyük ihtimalle.
Yüzünde masumluğun en temiz izleri vardı sanki, Zeynep sanki karşında küçük bir çocuk gördü o temizliği, saflığı hissetti en derinden. Mutluydu evet mutluydu yüzündeki tebessüm nerdeyse ilk defa bu kadar sahiciydi.
"Yardım ederseniz gerçekten çok mutlu olurum " dedi Zeynep elini kıza uzatırken " Ben Zeynep" dedi.
Genç kız başını kaldırıp güzel mavi gözlere baktı sanki yerle gök birleşti kahvelerin en koyu tonu mavinin saflığında boğuldu. "Kübra " dedi Zeynep in elini tutup sıkarken.

Sonrasında...

Boydan boya olan camın karşında yeşil koltuğa kendini bıraktı. Ahşap masanın üzerine koyduğu çantasının içinden aldığı kitapları çıkartıp güzel dokularını okşadı sonra da masanın üzerine bıraktı.
Içine temiz bir nefes çekip ciğerlerini mutlu etti. Beyaz çoraplarını yere basarak cama yaklaştı, camı açıp kafasını dışarı uzattı. Evin güzel bahçesine baktı. Annesi gibi dikmek için uğraştığı çiçeklerine baktı, güzel annesi daha güzel ekerdi. Güller, papatyalar, menekşeler, sümbüller, kadifeler ve daha niceleri. Birde evin bahçesini baştan başa kaplayan ağaçlar vardı çoğu mavi ladin,çam ağaçları, meyve ağaçları vardı. Zeynep mavi ladinleri küçüklüğünden beri çok severdi.

Annesi öldüğü zamanlarda ilk başlarda mavi ladinlerin altına oturup dizlerini karnına çekip ağlardı. Belki dakikalarca belki de saatlerce kalkmazdı yerinden. Zeynebin ağlama ortaklarıydı onlar, birlikte yaş döken.
Bu düşünceler içinde boğuşurken sol gözünden barajın tutamadığı bir damla firar edip aşağı atladı, silmeye yeltenmedi bile Zeynep. Artık yaş dökmek istemiyordu gülümsemek istiyordu hemde hiç olmadığı bir şekliyle, belki de kahkahalarla.
Evet annesini çok özlüyordu, eksikliğini her an sol yanına batan hançer sayesinde hissediyordu ama artık yüzünde ve dudaklarında güzel gülüşler istiyordu. Abisi annesinin yokluğunu hissettirmemeye çalısa da bir abi ne kadar anne yerini tutabilirdi ki? Sadece sevgi verebilirdi, güven verirdi arkasında dayanak olurdu ama saçlarını okşayıp dizine yatıran anne olamazdı. Selim de Zeynep de bunun farkındaydılar ama ellerinden ne gelirdi ? Kendilerinden başka kimleri vardı ki? Bi işe yaramaz dayısı ve yatalak bir de ananeleri vardı. Ananesi kızını kaybedince yataklara düşmüştü, hastalanmıştı. O günden beri hasta bakıcı bakıyordu ona Zeynep kendisi bakmak istese de abisi izin vermemişti.

Zeynep farkında değildi ama Selimin ananesine karşı çok sert bir tutumu vardı, hiç yumuşamayan.
Kafasını sanki düşünce bulutlarından arındırmak ister gibi iki yana sallayıp tekrardan içeri girdi. Yeşil koltuğa oturup masanın üzerinde duran kitaplara yöneldi. Aslında cami avlusunda gördüğü adamın okuyor olduğu kitabı okumak istemişti ama içinden bir ses ilk başta meali okumasını söylemişti bu sebeple meali eline alıp dizlerini karnına çekti.

Ilk basta kitabı inceledi, bu çok sık kullandığı bir alışkanlıktı. Her aldığı kitabı incelemeden okuyamazdı. Siyah kapağın üzerinde sarı çizgiler ve gül gibi çizimler vardı dokusu sürekli okşamak istenecek şekildeydi . İlk sayfasını açıp kokladı. Mis gibi ağaç kokuyordu.

Loading...
0%