@morkanatlizambak
|
Şâyet pişmanlık geçici bir duygu olsaydı kimse yaptığından asla pişman olmazdı. Ki zaten pişmanlık asla geçmeyen hep bi kenarda sonumuzu getirmek için bekleyen sinsi bir düşman gibi bekler. Asla ve katii surette varlığını kaybetmez, bir sızı, bir hain düşünce gibi her an beynimizin kıvrımlarında nöbet tutar. Ne zaman biraz mutlu olsak varlığını hissettirir. Sanki bir kor ateş düşer içimize, midemize oturuverir. Hiç kalkmak istemezcesine yerini benimsetir. Bu kor ateşi bir miktar söndürmek için gözler istemsizce şu boşaltır yanaklardan aşağı. Ama ne yangını geçer ne de içinde biriktirdiği sıkıntı, hepsi yerli yerinde durur. Fark etmeli insan ,pişmanlığın faydası olmadığını. Yoluna bakmalı içi yansada, zaten biraz düşünse bir çıkış yolu elbet bulur. Düşünse insan her karanlığın ardından güneşin doğduğunu bilir, yorulunca dinlendiğini, her zorluğun ardından kolaylığın geldiğini görür. Ama ışte insanoğlu şükretmeyi bilmez, hep bir isyan. Fatih duygularını çok yoğun yaşayan birisiydi. Ağlamayı, gülmeyi, acısını, tatlısını hem içinde hem de dışından yaşardı. Kimsenin ne diyeceğini umursamayan bi insandı. Kim demiş erkekler ağlayamaz diye ? Fatih ağlardı, acısını yaşardı böyle mutluydu Fatih. Böyle olunca içi dışı bir insanalrdan hoşlanırdı. En azından onların ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlama ihtimali olurdu,böyle severdi Fatih. Buna zıt olarak ablası bi buz kütlesinden halliceydi. Önce den de böyleydi ama şu sıralar biraz daha artmış gibiydi. Çok zıtlardı birbirlerine çekmeleri lazımken, olabildiğine itiyorlardı. Fatihin içi acıdı böyle bir muamele görecek hiç bir şey yapmamıştı, neden ablası böyleydi? Tarık annesine sarıldıktan sonra koşarak içeri geçti, bunu fırsat bilerek Selma kapıyı Fatih in yüzüne kapatacaktı ki kardeşi eliyle kapatmasını engelledi . Kaşlarını kaldırarak sordu" Abla ben sana ne yaptım? " Selma gözlerini devirip "sen ikizinin yanına git " dedi. Bu sefer Fatih in engellemisine izin vermeden hızla kapıyı çarptı. Ablası Kübrayı neden kıskansındı? Gözlerini iki kere kırpıştırıp ikindiye yaklaşan vaktitte kaldırımda yürüdü. Adımları çok yavaştı, ve bi o kadar da düşünce doluydu aklı. Sonrasında... Kübra Karaca'nın anlatımıyla... Gün batımından sonra gelen hüzünle yoğrulur insan. Içindeki çığlıkları bastırır gırtlağına , Dirseklerimi balonun korkuluklarına yaslamış, gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Başımı feci halde ağrılar rahatsiz ediyordu. Ellerimi kulaklarıma bastırıp başımın içindeki çığlıkları yok etmek istercesine iki yana salladım. "Hayır, çığlıklar yok! " "Hayır, karanlık yok, ıssız sokak yok!" "Ben güçlüyüm, benim canımı kimse yakamaz izin vermem! " Gözlerimden dışardan bakıldığında sessiz ama içime çığlıklar yayan damlalar süzülüyordu. Her ana çığlıklar kulaklarımda can bulabilirdi. Belkide kendimi o ıssız, karanlık sokakta bulabilirdim. Acıyan dizlerim ,ağlamaktan kırmızıya dönen gözlerimle ellerimi mermer zemine yasladım. Içi sızlasa da yürür müydü insan o kırıklı yolları, arkasına baka baka? Bir daha gülebilirmiydi en içten? Hayallerim vardı yarım kalmış, düşlerim vardı kırıkları yüreğimi yakmış. Bir de yüzüme yapışmış bi yara izi. Hiç geçmeyen, her baktığımda hatırlatan. Mermer zeminde ayaklarımı kendime doğru çekip kollarimla sarmaladım. Gözlerimi yumup dinlenmeyi bekledim, acıydı yaşananlar acıydı. Karanlık gök yüzünden aşağı damlalar düşmeye başladığında fark atmıştım, uzun bir süredir burda oturuyordum ama kalkabileceğimi sanmiyorum. Ayaklarım uyuşmuş gibi hissizleşmişti. Sanki ,sanki yağmur damlaları benim için düşüyordu, bana ağlıyordu belkide. Sâhi o gece de böyle bir yaz yağmuru yok muydu? Hafif esintili rüzgar, uçuşup denk gelen kişiye yapışan acılar yokmuydu? Vardı... Sağ elimi kaldırıp avuç içimi açtım, içine bi kaç tane damal düştü. Sanki intihar etti avcumda... İntihar çığlıklarını duyar gibi oldum, kulaklarım acıdı. Yavaşça doğrulup belimi düzeltmeye çalıştım. Ağrısa da biraz uğraştıktan sonra düzelmiştim , ayağa kalkıp balkon kapısını açtım. Odamın içi ılıktı girer girmez vücuduma temas eden hava dan anlamıştım. Oda soğumasın diye hızla balkona açılan kapıyı kapattım. Ayaklarımın ağrısını umursamadan yavaş adımlarla yatağın içine girdim. Yastığa başımı koymamamla gözlerim karşı duvarı buldu. |
0% |