Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@morrmmavii

6.BÖLÜM

"Üç kız kardeş gibiler..."

(Yazarın anlatımıyla)

Melis de Beyza ve Nisa gibi kafasını sıraya koymuş ve uyumuştu. Beyza ile Nisa uyuduktan bir 5-10 dakika sonra da Melis uyumuştu. Melis’in uyumasından 30 dakika geçti. Kızlar yeni uyurken erkekler de yeni yeni uyanıyordu. İlk önce Enes uyandı. Sıraya dayadığı kafasını kaldırdı. Gözlerini ovuşturdu ve ayılmaya çalıştı. Gözleri Sinan’a kaydı. Hala uyuyordu. Enes oturduğu sıradan kalkıp Sinan’ın yanına gitti. Herkes kalkmış gitmişti. Sınıfta bir tek Enes ve Sinan vardı.

“Oğlum kalk hadi. Sabah oldu hala eşekler gibi yatıyorsun. Millet kalkmış sen fosur fosur uyuyorsun.” Dedi ayılamamış sesiyle.

“Hülya Abla beş dakika daha.” Dedi uykusunun arasında. Sanki bütün gün Beyaz Gül aramamış ve gece okulda yattığını unutmuş gibiydi. Onu evinde çalışan yardımcının kaldırmaya geldiğini zannediyordu. Enes ise uyku mahmurluğuyla Sinan’a soğuk bir şekilde cevap verdi.

“Ya oğlum ne Hülya’sı!? Benim, ben!” Sinan karşılık vermiyordu. Çünkü Enes’e rağmen hala uyuyordu.Enes,Sinan’ın sırtına ellerini koyup Sinan’ı sarstı.

“Kalk oğlum. Hadi daha çok işimiz var!”

“Ne oldu oğlum ya? Sabah mı oldu?” diye sordu Sinan uyku mahmurluğuyla.

“Yok, saat gece 3.” Dedi sinirle. “Oğlum hadi beni delirtme.Kalk,işimiz var diyorum.”

“Tamam be. Ne meraklıymışsın benim kalkmama!” diyerek sinirle kalktı.

“Hadi kızların sınıfına gidip onları da alalım. Sonra da aramaya başlayalım şu lanet gülleri.”

Kızların sınıfının kapısına 3 adımlık yol vardı çünkü kendi sınıfları kızların sınıfının hemen yanındaki sınıftı. Kızların sınıfının kapısına vardıklarında üçünün de kafalarını sıraya koyup uyuduklarını görmüşlerdi.

“Şunlara bak ya. Üç kız kardeş gibiler.” Dedi Sinan.

“Ne ara kaynaştılar acaba?”

“Öyle deme abi. Melis çok konuşkan biri ben bile kaynaştım yani.”

“Neyse, onu bunu bırak da uyandırıp onlarla mı arayalım yoksa biz ikimiz mi arayalım?”

“Abi beni o kadar kaldırdın. Bir zahmet onlar da kalksın.”

“Of Sinan. Tamam uyandır hadi ben bekliyorum.” Dedi ve sınıfın kapısına yaslandı. Sinan sınıfa girdi ve nasıl uyandıracağını düşündü ve dahiyane bir fikir olan bağırma fikrini buldu.

“KIZLAR HADİ KALKIN GÜ-” derken cümlesini bitiremeden Nisa, Sinan’ın bağırışına uyanıp Sinan’ın sözünü kesti.

“YA SİNAN NE BAĞIRIYORSUN? UYUYORUZ BURADA!”

“Ay korktun mu Nisa ya? Pardon kusura bakma aklıma başka bir fikir gelmedi.”

“Neyse. Ne oldu? Neden geldin?”

“Burada kaldığımızın farkındasın, değil mi?”

“Tamam. Cevabımı aldım. Hangi kat sen onu söyle.

“Enes bugün kaçıncı kattayız?”

“Dün bu katı aradınız ikiniz. Bizde çatı katını. Sen ve Nisa 2.Kata. Beyza, Melis ve ben de 3.Kata bakacağız.”

“Tamam kanka.”

“Sinan sen çık 2.Kata ben kızları uyandırıp senin yanına gelirim.”

“Tamam o zaman.” Diyerek Sinan sınıftan çıktı ve 2.Kata çıkmak için merdivenlerin yönüne doğru yürüdü. Nisa da Beyza ve Melis’i uyandırmak için yanlarına gitti. Birinin sırtına bir elini, diğerinin sırtına da öbür elini koydu ve yukarı aşağı hareket ettirdi.

“Kızlar, hadi kalkın arama vakti.”

“Ya Nisa biraz daha uyuyalım.”

“Hadi kızlar, hadi bak Enes bekliyor.” Nisa kızları uyandırdıktan sonra 2.Kata çıkmak için merdivenlere yöneldi. Beyza ve Melis sınıfın kapısına yaslanan Enes’i gördüler. Kaşlarını çatarak ona baktılar.

“Heh, sonunda geldiniz. Günaydın.”

“Günaydın.”

“Günaydın.”

“Hadi vakit kaybetmeden gidelim arayalım.”

“Tamam hadi.”

Melis ve Beyza, Enes’in arkasından yürümeye başladılar. Ve 3.Kata ulaştıklarında her yeri aramaya başladılar.

2 Saat sonra

“2 saattir her yeri didik didik ettik. Ama hiç bir şey bulamadık. Başka yerlere mi baksak acaba?”

“Bu Cengiz ne ayak ya her kata saklaması lazım değil mi? Çatı katına baktık 1.Kata baktık 2.Kata baktık 3.Kata baktık hiç bir yerde yoklar!”

“Bir tek 4. Ve 5.Kat kaldı.”

“Nisa ile Sinan’a sordunuz mu 2.Katta bir şey bulmuşlar mı?”

“Hayır sormadım. Bir dakika arayayım.”

Sinan ve Melis, Beyza, Enes ve Nisa gibi yanlarında telefon getirmemişlerdi. Beyza’nın sadece kontörü vardı. İnterneti yoktu. Çünkü o bir yurt çocuğuydu. Parası yoktu. Nisa ve Enes’in ise şarjları çok azdı o yüzden telefonlarını haberleşmek için kullanıyorlardı.

“Alo. Nisa bir şey bulabildiniz mi?” “Anladım. Bizde bulamadık.” Dediğinde Nisa ve Sinan’ın da bulamadığını anladık.

“Kantine inin geliyoruz.”

“Yiyecek hiç bir şey yok ya.” “Açlıktan gebereceğiz.” “Lan ben buradan bir çıkayım. O Cengiz’in kemiklerini parçalamıyor muyum!?”

“Tamam Enes. Sakin ol.”

“Kantinde de hiç bir şey bırakmamışlardır bu zamana kadar.”

“Biz var ya biz, o bombalardan değil, açlıktan ölürüz ben size söyleyeyim.”

Beyza ile Enes’in diyaloglarını dinlemeyen Melis, bir çıkış yolu arıyordu.

“Acaba çatıdan mı atlasak?” diye söylendi kendi kendine. Bunu duyan Enes ve Beyza kaşlarını çatarak merakla Melis’e baktılar.

“Ne diyorsun Melis? Kafayı mı yedin?”

“Ya diyorum ki ‘çatıdan mı atlasak’ Enes.”

“Saçmalama Melis ya. Ne çatıdan atlaması?”

“Buradan çıkabilsek çatıdan bile atlarım.” Güldü.

“Ya Melis Allah aşkına çatı 6.Katta. Bilmiyormuş gibi konuşma istersen.”

“Hadi Enes, sen de Melis. Kantine hadi.”

“Çok iyi bir fikirdi yalnız.” Dedi yürüyerek Melis.

Kantine vardıklarında koltuklara oturmuş olan Nisa ve Sinan’ı gördüler. Ve onların oturdukları masaya oturdular.

“Saat 11.30” “Biraz daha arasa mıydık?”

“Açlıktan daha fazla odaklanamıyoruz ki.”

Saat 11.30’dan 16.25’e kadar plan yaptılar. Ve yaptıkları bütün planlar geçersiz oldu. Çok yorgun ve çok açlardı. Birden Cengiz akıllarına geldi. O hiç acıkmıyor muydu? Hiç uykusu gelmiyor muydu? Bizim ve onun buradaki 2.Günümüzdü.O nasıl dayanıyordu? Cengiz hapise girmektense uykusuz ve aç kalmayı tercih ederdi.

(Saat 22.30)

“Ya abi, ben çok sıkıldım ya.”

“Mızmızlanma Sinan”

“Ya vallahi çok sıkıldım. Hadi isim şehir oynayalım.”

“Gerçekten bu durumda oyun mu düşünüyorsun Sinan?”

İçlerinde tek motivasyonu yüksek olan Sinan’dı.

“Ya neden ki? Sizinde canınız sıkılıyor, biliyorum.”

“Oynayalım be. Hadi oynayalım.”

Melis, Enes’in oyun oynayacak olmasına çok şaşırmıştı ama sonuçta eğlenmek Enes’in de hakkıydı.

“Tamam ben kağıt, kalem getiriyorum hepimize.”

“Şunu görüyor musunuz? Maç yaparken bile bu kadar koşmuyor.”

Sinan’ın kağıt, kalem alıp gelmesi 2 dakika sürdü.

“Evet, geldim.”

“Şuna bak 2 dakika da geldi.”

“Harfimiz ‘M’ olsun. Hadi başlayın.”

Melis, ilk harfin ‘M’ olmasına sevinmişti. Herkes, ismi, şehiri, hayvanı, bitkiyi ve eşyayı yazdığı an okumaya başladı.

“Melis önce sen sonra Nisa sonra Beyza sonra ben sonra da Enes.”

“Allah Allah, neden ben sonuncuyum?”

“Her şeyde ilk olduğun için olabilir mi?”

Bu söz Enes’i güldürmüştü. Ama Melis okumaya başlayınca gülmeyi bırakıp dinledi.

“İsim, Meliha.”

“Mert.”

“Murat.”

“Melek”

Sonuncu Enes’ti ve Enes yazdığı ismi söylemeden biraz tereddüt etti. Sonra söyledi.

“Melis.”

“Efendim?”

“Yok, yani yazdığım isim Melis.”

“He, anladım.”

“Hayvanları alalım.”

“Maymun.”

“Martı.”

“Mirket.”

“Mavi Balina.”

“Mersin Balığı.”

“Ooo, hepimiz 10 puan.”

“Bitki?”

“Mürver Çiçeği.”

“Meyan Kökü.”

“Mersin Yaprağı.”

“Mercan Köşk.”

“Mayıs Papatyası.”

“Yine 10 puanız.”

“Eşya?”

“Magnet.”

“Makas.”

“Mandal.”

“Meyve sıkacağı.”

“Mikser.”

“Hepimiz 50 puanla ilerliyoruz, tebrikler.”

“Hadi sıradaki harf ‘N’.”

(Saat 23.00)​​

“Hadi bakalım. Saat 11 olmuş. Bu kadar oyun yeter.”

“Aynen öyle, hadi biz gidiyoruz.”

Kızlar sınıflarına gidiyorlardı. Nisa merdivenlerde yürüyen Melis’in kolundan tuttu. Melis, ona anlamaz gözlerle baktı.

“Ne oldu Nisa?”

“Dün gece neden ağladığınızı hala söylemedin? Ne oldu dün gece?”

“Beyza bana ‘annen ile baban seni merak eder mi?’ diye sordu.”

“Eee ne var bunda?”

“Ben de annem ile babamın vefat ettiğini söyledim. Sonra ona ‘senin annen ile baban seni merak eder mi?’ diye sordum.”

“O konular açıldığında hep böyle.”

“Keşke sormasaydım. Pişman oldum sonradan.”

“Melis.”

“Efendim.”

“Başın sağolsun.”

“Teşekkür Ederim. Sağol.”

“Nisa.”

“Efendim Melis.”

“Senin annen ile baban neredeler?”

“Benim annem ile babam boşandılar... Annem yeni kocasının, babam da yeni karısının yanında.”

“Sen neden tek başınasın?”

“Annem ve babamın yeni eşlerini sevmiyordum. Onlar da beni sevmiyordu zaten. Bir de onları bırakmak istemedim.” Diyerek merdivenlerden çıkan arkadaş grubunu gösterdi. Melis çok duygulanmıştı. Çünkü arkadaş olmayı o da çok severdi. Arkadaşlarını o da çok severdi. Hala da seviyor. Onları gördüğü zaman aklına Buse ile olan arkadaşlığı geliyordu.

“Nisa tek başınasın. Ayıp olmasın ama parayı nereden buluyorsun?”

“Bu zamana kadar babam para gönderiyordu her ay.”

“Nerede kalıyorsun peki?”

“Evimde.”

“Evinde mi? Senin kendine ait bir evin mi var?”

“Kendime ait değil. Beyza ile bana ait bir evim var.”

“Beyza ile mi kalıyorsunuz?”

“Evet.”

“Ne güzel ya. Keşke benimde arkadaşlarımla bir evim olsa.”

“Oldu zaten.”

“Ne?”

“Bizim evimiz, senin evin. Sen istediğin zaman gelebilirsin bize.”

“Şimdi istiyorum. Ama gelemem.”

“Yani buradan çıkınca.”

“Olur.” Dediğinde merdivenlerden onlara bağıran Beyza’nın sesini duydular.

“Kızlar gelmeyi düşünür müsünüz yoksa orada mısınız hala?”

“Geliyoruz Beyzacım.”

Merdivenlerden sınıflarına çıktılar. Onlar çıkana kadar erkekler çoktan sınıflarına gitmişlerdi. Sınıflarına girdiklerinde uykularının olmadığını fark edip konuşmaya karar verdiler.

“Eee madem uykumuz yok, bizde sohbet ederiz.”

“Tamam o zaman sen bulacaksın bir konu.”

“Tamam.” Diyerek düşündü Melis.

“En sevdiğiniz Türk dizisi. Hangisi?”

“Cevap veriyorum. Karadayı.” Diyerek güldü.

“Senin en sevdiğin Türk dizisi Karadayı mı Nisa?”

“Evet, ne var ki?”

“Hiç, ilginç geldi.” Diye Nisa’nın sorusunu cevapladıktan sonra Beyza’ya döndü.

“Senin Beyza?”

“Bilmem. Benim Sen Anlat Karadeniz’dir herhalde.” Dedikten sonra sordu Beyza.

“Senin ki ne peki?”

“Benim sevdiğim bir sürü Türk dizisi var ama, içlerinden en sevdiğim Karadayı’dır.”

“Ya, gerçekten mi?”

“Evet.”

“En sevdiğiniz müzik grubu hangisi?”

“Benim ki Kolpa.”

“Aa, benimki de.”

“Benim ki MaNga. Ama Kolpa’yı da çok severim.”

“Kolpa grubunun en sevdiğiniz şarkısı ne peki?”

“Hiç Bitmez Bu Masal’dır herhalde.”

“Benimki Unutamadım.”

“Senin ki Melis?”

“Beni aşka inandır.”

“MaNga’nın en sevdiğiniz şarkısı peki?”

“Cevapsız sorular.”

“Dünyanın sonuna doğmuşum.”

“Ee, Nisa seninki?”

“Dursun zaman.”

Böyle böyle konularla neredeyse saat 23.07’den 0.03’e kadar sohbet ettiler. Sonrasında uykuları geldiği için uyudular.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%