Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@morrmmavii

7.BÖLÜM

"Melis..."

(Beyza'nın anlatımıyla)

Dün gece yarılarına kadar sohbet etmiş, birbirimizi tanımıştık. Genelde sorulara Melis ve ben aynı cevapları veriyorduk. Kendi kendime ‘Melis ile ne kadar çok benziyoruz ya.’ Diye söylendim durdum. Acaba Melis de öyle söylenmiş miydi? Midemizde gram yiyecek yoktu. Su yoktu. Aç aç geziniyorduk ortalıkta. Açlıktan bize bir şey olmasından çok korkuyordum. Ama elimden bir şey gelmiyordu ki. Küçücük bir ekmeğim olsaydı, paylaşır yerdik hep beraber. Melis’i sadece 2 gündür tanıyorduk, bu onunla birlikte geçireceğimiz 3.günümüzdü. Ama Melis bana çok fazla sıcak geliyordu. Nedenini anlamadığım bir şekilde onu kendime çok yakın hissediyordum. Ona baktığımda aynaya baktım gibi bir his doğuyordu içimde. Kendime çok benzetiyordum işte. Sabah sınıfta 5 kişi vardı. Normalde biz çok sonradan uyanırdık. Ama bu sefer erken uyandık. Yani onları ben erken uyandırdım desen daha doğru olur. Gözlerimi açar açmaz bizimkilerin uyanıp uyanmadıklarını kontrol etmiştim. Uyuduklarını görünce yanlarına gidip uyandırdım.

“Hadi uyanın, her gün bunlar mı bizi uyandıracak? Bir gün de biz uyandıralım.”

“O Sinan’dan intikamımı alacağım.” Diyerek ayağa kalktı Nisa.

“Ne intikamı?”

“Dün bizi bağırarak uyandırma şeklini diyorum. Bir an polisler geldi de kurtuluyoruz zannetmiştim.”

“Keşke...”

“Neyse, Nisa madem Sinan’dan intikam alacaksın, buyur al bakalım.” Diyerek sınıflarının kapısını işaret ettim.

“Teşekkür ederim Beyza Hanım çok incesiniz.” Diyerek sınıfa doğru yürüdü. Melis ve ben de gülerek sınıf kapısına yaslanmış bir şekilde içeriyi izliyorduk. Birden Nisa’nın bağırış sesi geldi.

“YEMEK SERVİSİ!” dediği anda Sinan sıçrayarak uyandı. Ve anında şöyle bir cümle kurdu.

“NE YEMEK SERVİSİ Mİ!?” Melis ile birlikte kahkahayı patlattık.

“Hadi bu kadar intikam yeter. Enes’i de uyandırın da gidelim.”

“O iş Sinan’a kaldı.”

“Aşk olsun ya, hem bağırarak uyandırın, hem de Enes’i uyandırtın.”

“Mızmızlanma sende aynısını bana dün yapmıştın hatırlatayım. Hadi biraz hızlı ol.”

Nisa Sinan’ın ağzının payını bir güzel vermişti. Ve bizde Melis’le bir güzel gülmüştük. Sınıfın kapısından ayrılıp kantine doğru yürüdük. Nedense Melis’te bir durgunluk seziyordum. Neden seziyordum ki tabi ki durgun olacağız, biz burada keyfimizden mi kalıyoruz? Mecbur kaldığımız için kalıyoruz. 2 gündür ağzımızdan bir lokma dahi geçmedi. Artık hepimiz için endişelenmeye başlamıştım.

“Ya biz Sinan’a söylemedik ki kantine geldik diye, bizi nasıl bulacaklar?”

“Bulurlar onlar sen merak etme.”

“Peki.”

Aradan 10 dakika geçti. Ama hala Sinan ve Enes’ten ses yoktu. Sonunda dayanamayıp yanlarına biz gitmeye karar verdik. Sınıflarının kapısının önünden içeriye baktığımızda ise ikisininde hala uyuyor olduğunu gördük.

“Ee, bunlar hala uyuyor.”

“Of Sinan!”

“Sinan’a güvenirseniz böyle olur arkadaşlar.”

“Beyzoş çok haklısın valla.”

“Yalnız bana ‘Beyzoş’ dediğini Sinan duymasın.”

“Neden ki?”

“Çünkü ‘Beyzoş’ lakabını bana Sinan taktı.”

“Anladım.”

“Sinan taktı diye kimse diyemez miymiş?”

“Sinan’a göre evet, ama bana göre isteyen kişi desin.”

“Ya hadi uyandıralım şunları.”

“Sinan’ı anca Enes uyandırır o yüzden ilk Enes’i uyandırmak en doğrusu olur.”

“Evet doğru.”

“Tamam hadi Enes’i uyandırın o zaman.”

Enes’i uyandırıp Sinan’ı uyandırmasını söylerken bayağı bir vakit geçmişti. Sinan zaten uyanmak bilmediği için hemen aramaya başlayamadık. Sinan uyanır uyanmaz Enes bize katları söyledi.

“Sinan ve Nisa siz 4.Kata biz de 5.Kata.”

“Tamam, zaten Sinan sağolsun bayağı bir vakit kaybettik hemen arasak iyi olur.”

“Aşk olsun Melis ya. 2 dakika uyuduk diye mi böyle olduk şimdi.”

“2 dakika uyusaydın böyle olmazdık Sinan. Tam 12 dakika boyunca Enes’le seni bekledik.”

“Tamam, kavga etmeyin olan oldu. Hadi Nisa sen Sinan’la birlikte çık 4.Kata. Enes, Melis hadi sizde gelin bizde 5.Kata çıkalım.”

Karnım guruldarken Melis ve Enes’le birlikte 5.Kata çıkıyordum. 5.Kata çıktığımızda başımın döndüğünü hissettim ve duvardan düşmemek için destek aldığım sırada Enes ve Melis’in beni gördüklerini gördüm.

“Beyza iyi misin?”

“Beyza ne oldu?”

“İyiyim, merak etmeyin. Açlıktan herhalde.” Dediğim sırada Enes deliye döndü.

“Ulan Cengiz, ulan Cengiz. Ne hallere soktun lan bizi!”

“Enes, tamam iyiyim. Sakin ol.”

“Ya bugün iyiyiz ama, yarın iyi olacağımız ne malum?”

“Elimizden bir şey gelmiyor, ne yapabiliriz?”

“Senin dediğin gibi çatıdan atlayabiliriz Melis.”

“Dün çatının 6.Katta olduğunu, ve oradan da atlamanın imkansız olduğunu söylüyordun ama.”

Enes cevap vermeyince Melis devam etti.

“Bak şuan sinirlisin. Yanlış kararlar almaman için sus Enes!”

“Hadi, hadi şu sınıfların içine bakalım.”

Sınıfların, sıraların, sınıfların içindeki dolapların hepsine tek tek baktık. Hiç bir yerde yoklardı. Ne gül ne de bomba, hiç bir şey yoktu.

“Sınıflar bitti mi?”

“Bitti.”

“Koridoru arayalım.”

Koridorun kenarlarına, köşelerine her yerine bakmaya başladık.

“Ben birşey bulamadım, siz buldunuz mu?”

“Bende bulamadım, sen Beyza?”

Tam bulamadığıma üzülerek, onlara bulamadığımı söyleyecekken peteğin arasına sıkışmış beyaz bir gül yaprağı gördüğüm anda elimi hemen attım. Gördüğüm şeyi tutup kendime çevirdim. Ve baktım. Bu oydu. Bu bizim çıkışımızdı. Bu bir Beyaz Gül’dü.

“Ben buldum.” Dedim Enes ve Melis’e bakarak.

“Ne!?”

“Ne buldun?”

“Beyaz Gülü. Çıkışımızı.”

“Bu gerçek olamaz.”

“Ama gerçek.”

“Bulduk mu yani? Kurtulduk mu bu cehennemden? Uyandık mı bu kabustan?”

“Evet, kurtulduk!”

“Nisa’yı arasana.”

“Tamam dediğim anda hemen cebinden telefonumu çıkardım. Telefonumun ekranında bir yazı belirdi.

“Nisa arıyor.”

“Benim aramama gerek kalmadı çünkü o arıyor.”

“Aç hemen.”

“Alo.” “Ne?” “Emin misiniz?” “Tamam, tamam geliyoruz hemen.” Dediğim anda telefonu kapattım, benim gözlerime merakla bakan Enes ve Melis’in gözlerine baktım.

“Bir bomba bulmuşlar.” Dedim.

“Ne?”

“Nasıl?”

“Emin miymiş?”

“Eminlermiş.”

“Tamam, gidelim o zaman.”

Merdivenlerden indik ve 4.Kata ulaştığımız anda Nisa ve Sinan’ı dizlerinin üstünde başlarını eğmiş bir şekilde bir yere baktıklarını gördük.

“Nisa!”

“Melis!” diyerek Melis’e sarıldı.

“Ne oldu?”

“Biz. Biz eğer müdahale etmeseydik patlayacaktı Melis!”

“Ne!?

“Siz iyi misiniz Nisa?”

“İyiyiz Beyza.”

“Ama çok korktu Nisa.”

“Beyza isterseniz bir yüzünü falan yıkayın.”

“Tamam, biz gidelim. Hadi Melis.”

Kolumu Nisa’nın beline sardım ve ona destek oldum. Lavaboda yüzünü yıkamaya başladığımda gözlerim Melis’e kaydı. Çok kötü görünüyordu.

“Melis, sen iyi misin?”

“Evet, iyiyim.”

“Nisa, iyisin değil mi?”

“İyiyim kızlar, merak etmeyin.”

“Ne oldu Nisa? Nasıl buldunuz?”

“Peteğe yakın bir yerde bulduk.”

“Peteğe yakın bir yerde mi?”

Melis’le birbirimize baktık.

“Evet, ne oldu ki?”

“Nisa, biz 5.Katta peteğin orda bir Beyaz Gül bulduk.”

“Buldunuz mu sonunda.”

“Sonunda bulabildik.”

“Allah’ım şükürler olsun. Çıkıyoruz yani buradan.”

“Evet, çıkıyoruz.”

“Hadi Enes’ler ile birlikte gidelim Cengiz’e diyelim bulduğumuzu.”

“Tamam.”

Nisa ile kapıdan çıkarken Melis’i duvara yaslanmış ve nefes almaya çalışarak gördüm.

“Melis sen iyi değilsin. Ne oldu?”

“Ya iyiyim. İyiyim yani merak etme.”

“Peki.”

Melis’in ‘iyiyim’ lafını duyunca, Sinan ve Enes’e doğru haber vermeye koşan Nisa’nın peşinden gittik. Yanlarına gittiğimizde Nisa olayı Sinan’a anlattı.

“Sinan, Beyza Beyaz Gülü bulmuş!” dedi heyecanlı bir ses tonuyla.

“Ne! Doğru mu abi? Gerçekten buldunuz mu?”

“Bulduk kardeşim. Beyza buldu.”

“Gel kız, gel sana bir sarılayım.” Dedi ve bana doğru yaklaştı sonra birden ağlamaya başlayarak sarıldı.

“Sinan, niye ağlıyorsun?”

“Ne bileyim, duygulandım da.”

“Bir şey soracağım açsınız dimi?”

“Midemize bir lokma bile girmediği için açız Beyzacım.”

“Doğru ya, sormadım say.”

“Hadi ya, kurtulmuyor muyuz bu hapishaneden?”

“Evet, hadi kurtulalım.”

Cengiz’e seslenmeye camlardan birine gidiyorduk. Biz arkamızı dönmüş giderken Melis hala olduğu yerde, aynı pozisyonda duruyordu.

“Melis, hadi gel.”

“Melis, hadi gidiyoruz.”

“Melis!”

Enes, Melis’in yanına giderken Melis’in yere yığılışını ve Enes’in dizlerinin üstüne düşüp Melis’i tuttuğunu gördüm. Gördüğüm anda Sinan ve Nisa ile beraber yanlarına koşmaya başladım.

“Melis, iyi misin?”

“Açlıktan oldu ya kesin.”

“Melo, kızım hadi kalk ya.”

“Melis...”

“Melis, ses verir misin?” Vermiyordu. Ne ses, ne cevap hiç bir şey vermiyordu. Eğer arkadaşımızın başına bir şey gelseydi, Enes ve Sinan’a bırakmadan Cengiz’in kemiklerini ben parçalayacaktım...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%