Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Gizli Mabet

@morsang

 

 

Bölüm X

 

 

 

Gizli Mabet

 

 

Meryem ve Oğuz, ormanın derinliklerinde hızlıca ilerlerken nefes nefese kalmışlardı. Arkalarında bıraktıkları şaman köyü, içlerinden kaçınılmaz bir savaşı da beraberinde getirmişti. Meryem’in zihni sürekli tetikteydi, çünkü etrafı gözetleyen bir avcı gibi hissediyordu. Onca yıl kaçak yaşamış, her adımında peşinde olanları hissetmişti. Ancak Oğuz’un varlığı, onun yalnız hissetmesini engelliyordu. Yanında güvendiği biri vardı; bu bile her zamankinden daha güçlü hissetmesine yetiyordu.

Bir süre ilerledikten sonra Oğuz aniden durdu. İleride, ağaçların arasında neredeyse gözden kaçacak kadar gizlenmiş eski bir yapı fark etti. "Bak," dedi, Meryem’e doğru işaret ederek. "Orada bir ev var. Belki saklanmak için kullanabiliriz."

Meryem kaşlarını çattı, gözleriyle evi süzdü. Eski ve terk edilmiş gibi görünüyordu, ama bir tuzak olma ihtimali de göz ardı edilemezdi. "Dikkatli olmalıyız," diye fısıldadı. "Burası güvenli olmayabilir. Belki de bize kurulmuş bir tuzak."

Oğuz, kararlı bir bakışla başını salladı. "İçeri girip bakmam gerek. Sen dışarıda kal, koruma kalkanları kurarken ben içeriyi kontrol ederim." Meryem, bu plana onay verip, hemen harekete geçti. Doğayla olan bağı ona her zaman avantaj sağlamıştı; etrafındaki ağaçlardan, topraktan ve rüzgardan güç alarak, güvenlik kalkanlarını oluşturmaya başladı. Her biri 500 metre aralıklarla evin çevresini sarmalayan kalkanlar, onları dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruyacaktı.

Meryem, son kalkanı hazırlarken Oğuz geri döndü. "Ev güvenli," dedi. "Terk edilmiş, ama herhangi bir tuzak ya da tehlike yok. Bir süreliğine burada izimizi kaybettirebiliriz."

Meryem, içini çekti ve son koruma kalkanını güçlendirdi. "İyi," dedi, gözleri dikkatle çevreyi tararken. "Biraz zaman kazandık. Ama bu sefer kaçmak istemiyorum Oğuz. Kaçmak yeterli değil." Gözleri kararlılıkla doluydu. "Zümrüt’ten kaçmak yerine, onunla yüzleşmek zorundayım. Yoksa bu kedi-fare oyunu sonsuza kadar devam edecek."

Oğuz başını onaylayarak salladı. "Bu yüzden plan yapmalıyız. Hazırlıklı olmalıyız." Ardından hafifçe Meryem’e yaklaştı. "Ama önce senin iyileşmen lazım. Yaraların sana zarar veriyor." Meryem, sırtındaki ağrıyı yeniden hissetti. Savaşın izleri hala taze ve acı vericiydi. Oğuz, yanında getirdiği bitkilerden bir iksir hazırlamaya başladı. Şifalı otları dikkatle ezip karıştırarak, kısa bir süre içinde basit ama etkili bir şifa iksiri oluşturdu. "Bu, seni tamamen iyileştirecek," dedi iksiri uzatarak.

Meryem, iksiri aldı ve gözleriyle Oğuz’un güven verici bakışlarını aradı. Bir yudum aldıktan sonra, sırtındaki ağrının yavaşça kaybolduğunu hissetti. İksir hızla etkisini gösteriyordu. Yıllardır acıyla yaşamaya alışmış biri olarak, bu kadar hızlı iyileşmek ona garip gelmişti. "Bu gerçekten işe yaradı," dedi şaşkın bir şekilde, sırtını hafifçe hareket ettirerek.

Oğuz gülümsedi. "Artık tamamen iyileştin. Şimdi güçlenmeye odaklanabiliriz."

Bir süre dinlendikten sonra, Meryem ve Oğuz, evin dışında antrenman yapmaya başladılar. Fiziksel olarak güçlenmek ve birlikte savaşmak, Zümrüt’le yüzleşmeye hazırlanmanın en iyi yollarından biriydi. Oğuz, Meryem’e dövüş teknikleri gösterirken, ikisi de dikkatle birbirlerinin hareketlerini izliyordu. Meryem, Oğuz’un ne kadar hızlı ve çevik olduğunu fark etmişti. Dövüş sırasında birbirlerine doğru hamle yaptıkça, adımlar daha hızlı ve güçlü hale geliyordu.

Meryem, Oğuz’a bir yumruk savurdu, ama Oğuz hızlıca onun hamlesini savuşturdu. "Daha hızlı olmalısın," diye uyardı gülümseyerek.

Meryem de gülümsedi. "Bu kadar iyimser olma," dedi. Ardından aniden hızla arkasından bir manevra yaptı ve Oğuz’u şaşırtarak onu yere savurdu. Oğuz, bu hamlenin ardından şaşkınlıkla güldü ve doğrulmaya çalıştı. "Tamam," dedi nefes nefese, "yeterince hızlıymışsın."

İkisi de kısa bir süre gülümseyerek birbirlerine baktılar. Antrenman sırasında biriken gerilim, yavaşça yerini yakınlaşmaya bırakıyordu. Meryem, uzun zamandır hissetmediği bir şeyler hissetmeye başlamıştı. Oğuz’un gözlerinde gördüğü güven ve sıcaklık, ona derin bir huzur vermişti. Birbirlerine biraz daha yaklaştılar, ikisinin de nefesleri hızlanmıştı. Oğuz’un elleri, Meryem’in omuzlarına hafifçe dokundu.

"Sen gerçekten güçlüsün," diye fısıldadı Oğuz, Meryem’in gözlerine bakarak.

Meryem, Oğuz’un gözlerindeki derin bakışı gördü ve içindeki sıcaklığı inkar edemedi. "Sen de öyle," dedi yavaşça. İkisi de birbirlerine daha da yaklaştılar, nefesleri birbirine karışmıştı. Bu yakınlaşma, kısa sürede yerini daha derin bir çekime bıraktı.

Eve geri döndüklerinde, aralarındaki gerilim daha da büyüdü. İkisi de hissettiklerini artık inkar edemiyordu. Birbirlerine doğru çekildiler, sessizlikte sadece aralarındaki yoğun enerji vardı. Oğuz, Meryem’i nazikçe kendine doğru çekti. Meryem de aynı şekilde ona karşılık verdi, ve o an, ikisi de duygularına teslim oldular.

Zaman durmuş gibiydi, sadece birbirlerine karşı hissettikleri şeyler vardı. Dokunuşlar, öpücükler ve tenlerinin birbirine karıştığı o an, her şeyin ötesindeydi. Uzun zamandır kaçışın ve savaşın gölgesinde yaşayan bu iki insan, birbirlerinin varlığında huzur ve güven bulmuşlardı. Tüm dünya dışarıda kalmış, sadece aralarındaki bağ, onları bir arada tutuyordu.

Bir süre sonra, ikisi de sessizce yatağın içinde birbirlerine yaslandılar. Nefesleri yavaşlamış, ama aralarındaki bağ daha da güçlenmişti. "Artık birlikteyiz," diye fısıldadı Meryem.

Oğuz, ona sıkıca sarıldı ve başını salladı. "Birlikte her şeyi aşacağız. Bu, sadece başlangıç."

 

# Herkese Selam, normalde 2 gün önce yayınlayacaktım ancak cenaze işerimden dolayı pek uğrayamadım. O yüzden 4 bölümü birden yayınlama kararı aldım umarım beğenirsiniz.

Loading...
0%