Yeni Üyelik
6.
Bölüm

İçimizdeki Derin Kuyular

@morsang

 

Bölüm VI

 

 

Karanlık Anılar

 

Meryem’in adımları onu bir kez daha geçmişin izlerine götürüyordu. Ormanın serinliği içinde yavaş yavaş ilerlerken, kalbindeki o ağır boşluk, adeta içini çekiyor gibiydi. Hatırladığı her şey, birer ağır zincir gibi boynuna dolanıyor, onu daha da dibe çekiyordu. Sırtını yasladığı ağaç kabuğu, yılların verdiği ağırlığı biraz olsun hafifletiyor gibi görünse de, zihni her geçen an daha fazla yükleniyordu.

Küçük bir kızken yaşadığı o anılar, gecenin karanlığında yeniden canlanıyordu. Her şey o kadar canlıydı ki… O mağaradaki korku dolu gözlerini kapatmış küçük Meryem, her defasında karanlıkta annesinin sıcak ellerini arıyordu. Bulamıyordu. O eller, çoktan ondan koparılmış, hem de gözlerinin önünde…

Neden hep saklanıyorduk? Meryem çocukken sürekli bu soruyu sorardı kendine. Şanlıurfa’nın dışındaki mağaralarda yaşarken, ailesinin neden sürekli tetikte olduğunu anlamazdı. Neden sürekli kaçtıklarını, neden her gün yeni bir tehlikeyle yüzleşmek zorunda olduklarını. Annesi ona her zaman “Burası geçici,” derdi. “Bir gün bu kaçış sona erecek.” Ama o gün hiçbir zaman gelmemişti. O kaçak yaşamları, annesinin ve babasının ölümüne kadar sürmüştü.

Annesi, onun gözünde her zaman bir güç sembolüydü. Güçlü, cesur ve büyüsünde ustaydı. Meryem onun gözlerinin içine bakarken hem korunduğunu hem de hayranlık duyduğunu hissederdi. Ama o gün… O gün annesi çaresizdi. Meryem, bir çocuğun gözünden bile fark edebilmişti annesinin korkusunu. Annesinin büyüleri, ne kadar güçlü olursa olsun, karşılarında duran o acımasız güçler karşısında etkisiz kalmıştı. Ellerini çaresizce kaldırıp Meryem’i korumaya çalışmıştı, ama yeterli olmamıştı.

Meryem, zihninde bu sahneleri canlandırırken, göğsünde derin bir sızı hissetti. Ellerini sıktı, parmaklarının soğuk toprağı kazıdığını fark etti. O anı tekrar tekrar yaşamak… Bu, onun kaderi olmuştu. Ne kadar ileri giderse gitsin, ne kadar kaçarsa kaçsın, geçmişi onu yakalayıp geri çekiyordu.

Bir adım daha atmak, kaçmaya devam etmek... Zihnindeki sesler sürekli birbiriyle çarpışıyordu. Kaçmayı bırak. Savaş. Ancak içindeki küçük kız, hala oradaydı; hala o karanlık mağarada saklanıyor, babasının ve annesinin bağırışlarını dinliyordu. Babası, gözlerinin içine bakarak ona güç verdiği o son anı, Meryem asla unutamamıştı. “Korkma,” demişti, sesi ne kadar sakin olmaya çalışsa da. Ama o gün babasının da korktuğunu anlamıştı. Ve Meryem, o gün korkunun ne demek olduğunu öğrenmişti.

O acizliği, çaresizliği… İçinde büyüyen o hissi, yıllarca bastırmaya çalıştı. Ama şimdi, her nefes alışında bu duygu tüm vücudunu sarıyor gibiydi. Babasının ona söylediği sözler, annesinin onu korumak için yaptığı her şey... Hiçbiri yeterli olmamıştı. O günü düşündüğünde, içindeki karanlık daha da büyüyordu.

Bir an için elini kalbinin üzerine koydu, derin bir nefes aldı. Gözlerini kapattı, ama zihni ona rahat vermiyordu. Saklanma. Savaş. Ama içindeki diğer ses, o küçük Meryem, hala korkuyordu. Nasıl savaşırım? Kime karşı? Neden? Kafasındaki soruların sonu yoktu. Ancak cevapsız soruların bile bir sonu vardı. Bir noktada, ya duracak ya da cevap bulacaktı.

Ayağa kalktı, elleri titriyordu. Saklanma. Bu düşünce, zihninde yankılanıyordu. Saklanmak, yıllarca onun kaderi olmuştu. Her defasında kaçmak, her defasında hayatta kalmak için savaşmak zorunda kalmıştı. Ama annesi ve babası, her şeyin daha iyi olacağını söylemişti. Kaçmanın sonu gelecekti. Belki de o son, şimdi yaklaşıyordu.

Adımlarını kararlı bir şekilde atmaya başladı. Ama her adımı, onu geçmişe götürüyordu. O son anı, o karanlık günü düşündüğünde, içindeki güçle birlikte öfkesi de büyüyordu. Karanlıkla sarılmış zihni, ona huzur vermiyordu. Ormanın derinliklerindeki rüzgar, yaprakların arasından geçerken Meryem’in saçlarını hafifçe savurdu. Bu serin rüzgar, ona kısa bir anlığına olsun bir rahatlama hissi verdi, ama çok geçmeden o hissi de geride bıraktı.

Annesi. Babası. Onların gözlerinin içine son kez bakışı, zihninde canlıydı. Bedenleri, elleri bağlanmıştı; ama ruhları, onunla birlikte savaşmayı hiç bırakmamıştı. O günden sonra, Meryem yalnızca hayatta kalmak için değil, onların anısı için de yaşamıştı. Ama şimdi bir şeyler değişiyordu. O anı, o mağarada saklanan küçük kız olmak istemiyordu artık. Saklanmak, kaçmak... Bunlar artık onun için yeterli değildi.

Zümrüt, işte bu yüzden peşindeydi. Çünkü Meryem sadece bir kaçak değildi, aynı zamanda onların düzenini tehdit eden bir varlıktı. Meryem, onunla yüzleşmek zorundaydı. Zümrüt, Meryem’in kaderini çalmaya çalışıyordu, tıpkı diğerleri gibi. Ama şimdi, Meryem’in bu kaderi yeniden yazması gerekiyordu.

Dizlerinin üzerine çöküp yüzünü elleriyle kapadı. Her şey o kadar ağır geliyordu ki. O gece, annesinin ona fısıldadığı sözler kulağında yankılandı. “Ne olursa olsun, güçlü ol. Korkma.” O anı asla unutamamıştı. Ne kadar zaman geçerse geçsin, o ses, Meryem’in zihninde yankılanmaya devam ediyordu. Ama Meryem o gün korkmuştu. O gün ne kadar güçlü olmaya çalışsa da, sadece bir çocuktu ve annesi ile babasını gözlerinin önünde kaybetmişti.

Şimdi, bu korkularla bir kez daha yüzleşmek zorundaydı. Saklanmanın zamanı geçmişti. Kaçmak, sadece geçmişi daha da büyütmüştü. Ama bu kez, Meryem kendi savaşını vermek zorundaydı. Zümrüt, sadece onun düşmanı değildi; Zümrüt, aynı zamanda annesi ve babasını kaybetmesine neden olan o karanlık düzenin bir parçasıydı.

“Bu savaş onların anısına,” diye fısıldadı Meryem. Gözlerinde bir ışık parladı. “Bu savaş benim içimdeki karanlığa karşı.” Artık saklanmayacaktı. Annesinin ve babasının onun için verdiği mücadeleyi tamamlaması gerekiyordu. O kaçak, yalnız bir kız olmak zorunda değildi artık. Kaderini değiştirmek zorundaydı.

Ayağa kalktı ve gözlerini karanlık ormanın derinliklerine dikti. Zümrüt’le yüzleşmek, onu yalnızca fiziksel olarak yenmek değil, aynı zamanda kendi içindeki korkuları alt etmek anlamına da gelecekti. Artık geriye dönemezdi.

Derin bir nefes aldı. Bu kez kararlıydı. Geçmişi peşini bırakmayacaktı, ama bu kez onun kontrolünde olacaktı. Karanlıkla savaşacak, kaderini kendi elleriyle yeniden yazacaktı.

 

# Herkese Merhabalar, ben Morsang kitabın buraya kadar ki kısmını nasıl buldunuz? yorumlarınızı merak ediyorum açıkçası, beni bilgilendirirseniz çok muylu olurum. bölümlerin uzunluğu sizin için yeterli geliyor mu yoksa az mı karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu ve bunun gibi soruları tartışmaktan konuşmaktan çekinmeyiniz, her bir yorumunuz benim için önemli. Ufak bir hatırlatma yapayım sizlere eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve takip etmeyi unutmayın. Hoşçakalın <3

Loading...
0%