Zümrüt renkleri içeren gök kubbeli saray karşılarında göründüğünde ikiside sıcak ve yorgunluktan dolayı bitmiş bir haldeydi.

Muhafızın gönderdiği ulak sayesinde onların geleceği haberini az önce alan batı sarayı prensi El-Munir ise o dakikalarda dostunu karşılamak için heyecanla bekliyordu.

"Ya Zaid...Kardeş kanım,dostum...Sarayıma hoş geldiniz,sefalar ola."

"Hoş bulduk kardeşim El-Munir...selamlar olsun."

İkisi birbirine hasret ile sarıldığında onları izleyen Sahra'yı karşılamak üzere orta yaşlı sevecen bir hanım çıkageldi.

"Gel böyle güzel kızım...Hoş geldiniz,Sefalar getirdiniz..."

"Hoş bulduk efendim."

Onlar sarayın görkemini yansıtan ihtişamlı kapısından geçtiklerinde iki erkek konuşmak için prensin çalışma odasına çekilmişti.İçerideki davet masasına doğru ilerleyen Sahra ve konuksever kadın başbaşa kalmış yanyana yürüyordu.

"Yol hali acıktınız illa ki... Öncesinde sana hazırlattığımız odanı göstereyim Sahra."

"İstediğiniz zamana kadar misafirimizsiniz.Ben prensin ablasıyım her türlü isteğini bana ya da yardımcıma söylebilirsin."

"Çok memnun oldum...Bu iyiliğiniz için size minnet borçluyuz."

"Kardeşim ve Zaid çocukluktan bu zamana çok iyi arkadaşlardır.Zor bir durum varmış sanıyorum ancak tedirgin olma Munir yaradanında izni ile ona yardım eyleyecektir mutlaka."

İçeriye girince kendisine gösterilen odanın camından karşıda görülen geniş araziye bakan Sahra son günlerde yaşadığı büyük heyecanı düşünüyordu.

Ve Zaid...

Ülkesinden uzak kaldığı bu yabancı topraklarda onu yeniden gördüğünde ki mutluluğunu her ne kadar inkar etmeye çalışsa da kalben derinden hissediyordu.

Oturduğu koltukta çiçek şeklinde ellerine yakılan hint kınasına baktığında ise o gün olanlar hafızasında tekrar tekrar canlanıyordu.Yeninden salona indiklerinde başbaşa konuşması bitmiş olan Zaid ve prens kapıda görünmüş ve hep birlikte ziyafet sofrasına geçilmişti.

Yahni gibi gözüken bol etli yemeklerin yanında,bölgenin özel çorbası Harira,baharatlı pilav ve bol çeşitli kuru yemişler masanın tam ortasına özenle yerleştirilmiş,kenarları yaldızlı olan uzun bardaklarda mürdüm renkli mis kokulu şerbetlerse iştah açıcı haliyle duruyordu.

Kısa bir sohbet ve çoğunlukla sessizlik içinde geçen yemeğin ardından Ziad ve Sahra kısa bir an için olsa da artık sonunda yalnız kalabilmişti.

"Bir süre burada güvenle kalabiliriz Sahra.Tedirgin olduğun bir durum yoktur umarım?"

"Bu insanlar bize yardım ederek kendilerini de tehlikeye atmış olmuyor mu Zaid?"

"Olsa da El-Munir bunu önemsemeyecek güçte biridir"

"Anlıyorum...Ya Leila pekii...Ya o ne yapacak?Şimdi sarayda kimbilir ne halde dolaşıyor.Tüm bunları hiç hak etmedi ve üzgünüm ki hepsi benim yüzümden."

Zaid onun durgun yüzüne baktığında uzanarak elini tuttu.

"Sonuçta bunu ona zorla kabul ettirmedin ayrıca itiraz ederek bu nikahın kıyılmasına engel olabilirdi.O yüzden susmasının cezasını böyle çekecek."

"Ya benim cezam ne olacak?"

"Babam bizi bu süre içinde yakalatmadığı sürece senin bir cezan yok tabii beni çok üzdüğün için pişman olman dışında Sahra."

Zaid hafifçe gülerek onu parmak uçlarından tutmak için ellerine uzanmıştı.

"O gece kınalı ellerini tutamadığım için bundan sonra her fırsatta ellerini tutacağım.Eğer kabul edersen bu da senin diğer bir cezan olsun olmaz mı?"

Bu sözlerden sonra utanan ve yanakları kızaran Sahra konuyu değiştirerek ona saraydan kaçmasının ardından başına gelenleri anlatmaya başladı.

Daha sonra yine Sahra'nın Türkiye'de ki hayatını konuşmaya başladıklarında Zaid daha öncekinin aksine bu kez sakinleşmiş bir halde onu dinliyordu.

"Babam yarı Türk yarı doğu kökenli bir iş adamıydı.Annem ise ikinci evliliğini yaparak bizleri bırakıp gitti.Ben çoğunlukla babaannem ile kaldım ardından okul yurttalarında kalarak büyüdüm.Bu esnada daha küçük olan kardeşlerimi de o büyüttü.Üniversiteyi bitirdiğimde babamın iş arkadaşının oğlu ile nişanlanmıştım Zaid.Daha sonra bu nişan bozulduğunda babamın bir işi için kardeşlerim ile birlikte buraya geldik.Bir süreliğine geçici olacaktı... Ancak babamın ani vefatı sonrası bir başımıza kaldık.Üstelik işleri son dönemlerde kötüye gittiği için o öldükten sonra kalan paralar ve hatta evimiz borçları ödemek için ancak yetmiş.Tabii ki bunları o dönem iş ortağı olan Sait amcadan öğrenmiştim."

"Neden ülkene hemen dönmedin?"

"Dönmek için Prosedür yani istenen evrakları hazırlıyordum ve burada kalmak için geçici olarak satın aldığı evi satacaktım.O arada kardeşlerim kayboldu ya da kaçırıldı işte bilmiyorum."

"Sonrasında nasıl hizmetli oldun pekii?"

"O tüccar adam...Çok çevresi olduğunu söyledi ve hasta eşine bakmam sayesinde kardeşlerimi bulabileceğini vaat etmişti.Onun elinden kaçarken de seninle karşılaştık işte."

"Kaderimiz yani Sahra."

Daha sonra Zaid'in yüzü gergin görünen bakışları ile gölgelendiğinden sonra o soruyu sordu.

"Onu seviyor muydun?Yani nişanlını?"

"Bu soruyu sormasan olmaz mı?"

"Hayır Sahra soruyorum ve cevabı beni üzecekte olsa öğrenmek istiyorum."

Sahra elini onun elinden çekerek sorusunu cevaplamak için derin bir nefes aldı.

"O dönem için evet Zaid.Onun doğru insan olduğunu düşünmüştüm.Çünkü gerçekten yalnız büyümüş biriydim ve iyi ve gösterişli hallerine kapılmıştım sanıyorum."

"Anlıyorum seni ancak onunla bir daha karşı karşıya kalmana asla müsade etmem.Bir daha da bu konuyu açmayacağım."

"Tamam her ne ise Zaid konuşmayalım daha fazla.Zaten başımız yeterince dertte şu an.Hatta benim yüzümden başını yeterince tehlikeye attığın için ileride ki krallığın neredeyse yıkılmış durumda."

"Zaten tüm bu olanlara rağmen amcam Nahwal zaten benimle hep uğraşacaktı.En başta kızını istemediğim ve onunla evlenmediğim için.Yani aslına bakarsan çok fazla değişen bir durum olmadı."

"Kızı ile farkında olmadan evlenmen dışında tabii."

Sahra'nın bu sözü üzerine ikiside hafifçe gülmeye başladığında kapıya gelen hizmetlinin niyetinden habersiz bir şekilde dizdize oturuyorlardı.

Yarım saat kadar öncesi...

Taşradaki akrabasından bir şekilde eline ulaşan küçük kağıdı tekrar tekrar okuyan hizmetli o Türk kızının yerini söyleyen kişiye verilecek olan ödül yüzünden bir hayli şaşkındı.

Saraya gelen kızın o olduğunu fark ettiğinde ise nedenini bilmediği bu durumu araştırmak için oldukça istekliydi.