Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@morsesilya40

2 gün sonrası...

Zaid gözleri kapalı olarak bindirildiği araç ile saraya getirildiğinde babası şiddetlenen titreme atakları yüzünden hasta yatağında yatıyordu.

"Bunun bedelini çok ağır ödeyecekler baba."

'Sakin olmalısın...Bu durumda başka bir seçeneğimiz yok bunu sen de çok iyi biliyorsun.Maalesef ki bu hâlin suçlusu o kız.Aklım almıyor hâla o kızın peşinden nasıl gittiğini aklım almıyor?"

"Ne yapsaydım öyleyse?Burada Leila ile oturup sahte evliliğimi mi kutlasaydım!Bilmedikleriniz var efendim.Şehrinaz hanım Sahra'nın kafasını binbir saçma düşünceye bulamış.Bir taraftan sizin o sabah anlattıklarınız diğer taraftan Leila'nın itirafları.Yaptığı şeylerde haklılık payı var.Bilmediği bir dünyaya adım atacakken hepimiz onun gözünü korkuttuk,incittik."

"Onu bu konular ile ilgili bizzat uyarmıştım...Ya o ne yaptı?Bizlere güvenmek yerine yine kaçmayı tercih etti Zaid.O yüzden hak ettiği muamele artık budur."

"Pekii ya Ona...Nahwal'a ne kadar güvenebilirsin?Belki de ülkesine göndermek yerine hâlâ gizli bir yerde tutuyor,belki de onun için başka emelleri var gerçek niyetini ereden bileceğiz?"

Afrah saniyeler sonra tutulduğu yeni bir titreme krizinin geçmesini bekleyerek biraz doğruluktan sonra konuşmaya devam etti.

"Bu ihtimalleri düşünmediğimi ona tamamen güvendiğimi mi sanıyorsun?Baş muhafızlarımızdan ikisi Sahra'ya dönüş yolunda eşlik ediyor.Ayrıca güvenli bir şekilde ülkesine,evine yerleştiğinden emin olmadan buraya geri gelmeyeceklerinden şüphe duyma.Zaid...Oğlum!Beni iyi dinle..."

"Bu olay sonrası hanedanlık kurulu artık onun yanında.Her ne kadar İstemiyor olsan da Leila ile olan evliliğini sürdürmeye mecbursun.Kral olarak değil bu sarayda bir prens olarak yönetimde kalmaya devam etmen gerek.Daha çok gençsin ve Nahwal krallığı zaten eninde sonunda sana bırakacaktır.Gördüğün gibi tüm bu olanlara artık direnecek bir gücüm yok."

"Ya annemin vasiyeti o ne olacak baba?Ben ona aşık oldum ve bir tek onu istiyorum.O gün...Rüyamda ya da gerçek bir baygınlıkta emin değilim onun sesini duydum.Bana Sahra'yı tarif etti.Ben onu..."

"Zaid...Her ne ise artık.Bir şekilde kısmetin Leila oldu işte.Daha kötü şeyler olmaması için bu kadare razı geleceksin benim de sana son sözüm vasiyetim budur."

Saatler sonra Sahra hanlar bölgesinin uzağında neredeyse ülkesinin sınırına yaklaşmak üzereyken tedirgin gözlerle etrafı izliyordu.

Uzun saatlerdir süren yolculuk eski aracın içindeki tıkırtılar ve yolun engebeli oluşu sebebiyle oldukça yorucu geçiyordu.Daha fazla dayanamayarak yorgunluk ve sıcaktan dolayı kapanan gözlerini açtığında ise neredeyse evlerinin olduğu şehre iki saatlik bir yol kalmıştı.

Şu an yalnızca babaannesinin oturduğu konakta bir zamanlar annesi,babası ve kardeşleri ile birlikte yaşıyordu.Şimdi ise tek başına dönmek zorunda kalmıştı.Yine de umut kesmeden oraya vardığı gibi ilk işi Türk hükümetine mektup yazarak kardeşlerinin bulunması için yardım istemek olacaktı.Bu durumlar sonrası Zaid'in babasının kardeşlerini bulacağına dair verdiği sözü tutmasını elbette bekleyemezdi.Kayıplarından sonra ise babaannesinin onu çok sıcak karşılamayacağını bildiği için orada da pek fazla kalmayı düşünmüyordu.Zaten çocukluğundan bu yana oldum olası Sahra'yı çok fazla benimsememiş bulduğu her fırsatta hareketlerini onları terk eden annesine benzeterek onu küçümsemişti.

Neyse ki Farsça'yı öğrendiği ve artık ana dili gibi konuştuğu için İstanbul'da tercümanlık ya da bir evde yardımcı olarak çalışmayı düşünüyordu.Hem böylece kardeşlerini bulabilmek adına yeni bağlantılar geliştirmesi daha kolay olacaktı.

Zaid'in kendisini bırakmak istemediğinden emindi ancak kaçırıldıkları o günden sonra onun da elinin çaresiz kaldığının farkındaydı.Bir tarafta krallıklarının geleceği,bir tarafta babası ve hastalığı duruyor,bir de tüm bu sorunlarının yanında Leila ile olan evliliğinin bir şekilde devam ettirmesi gerekiyordu.

Yolculuğa çıkmadan önce konuştuğu bir kaç kelime ile ona ülkesine götürüldüğünü söylendiğinde itiraz etmiş olsa da yapabileceği hiçbir şeyin olmadığının farkındaydı.Zaid'e ne olduğunu sorduğunda aldığı tek yanıt iyi olduğu ve sarayına döndüğüydü.En azından bu kadarını ögrenebildiği için kendini şanslı sayıyor bu şekilde avunuyordu.

Havanın kararmaya başlamasından yaklaşık yarım saat kadar sonra doğup büyüdüğü şehrin ışıklar altındaki kaleyi görünce daha fazla gözyaşlarını tutamayarak ağlamaya başladı.

Aynı saatlerde,artık kaderine razı olması gerektiğini düşünen ve sarayın çöl ufkuna bakan balkonuna çöken karanlığı izleyen Zaid,Leila'nın ona doğru yaklaşan adımlarının sesini duydu.

"Zaid...Nihayet döndün.Bütün gün akşam olup seni görmeyi bekledim.İşlerin bitti mi?"

"Bitti ve yorgunum Leila."

"Ben...Seni hep bekledim.Biliyorsun ya yıllarca,küçüklüğumden bu yaşıma kadar oysa şimdi evliyiz."

Onun yüzünde en küçük bir değişiklik gözlemlemeyen Leila yüzünü eğerek konuşmaya devam etti.

"Şey...O gün için bana hâla kızgın mısın Zaid?Ben üzgünüm ancak..."

"Elbette kızgınım ne olmasını bekliyorsun?"

"Lakin bana biraz haksızlık yapmaktasın.Bir suçum günahım yok.Sahra... o istedi böyle olmasını."

"Leila anlatmaya zahmet buyurma.Ben tüm olanları hakikati ile bililiyorum ancak senin suçun bile bile susmandı.Kaldı ki sana daha önce defalarca kez seninle evlenmeyi istemediğimi söylemiştim.Hiçbir zaman başka bir göz ya da niyetle bakmadım,ümit vaad etmedim ve bunu sen çok iyi biliyordun."

Leila akıttığı gözyaşlarını siyah İpek kumaştan yapılma şalına ile gizlediğinde Zaid ona yaklaşarak konuşmaya devam etti.

"Seninle zorunlu olarak evli kalabilirim ancak hiçbir zaman benim eşim olmayacaksın sana elimi dahi sürmeyeceğim Leila."

"Zaid lütfen böyle konuşma...Biz evliyiz."

"Madem hepimiz o düğün gecesi yüzümden ceza çekiyoruz senin de cezan bu olacak."

Bu sözünden sonra kapıyı kapatarak çalışma odasına geçen Zaid'in arkasından gözyaşları dinmeyen Leila tüm gece boyunca onun odaya gelmesini bekledi.

Sahra ise vakitlerde konaklarının bahçesinde asılı duran kardeşinin eski bisikletini görerek ağlamaya başladı.Çıktığı her taş basamakta sanki çocukken attığı şen kahkahaların sesini duyuyor ve babasının gülen yüzü aklına geliyordu.

Gözyaşlarını silerek her daim boynunda asılı olan evinin anahtarını çevirdi önce ve daha sonra büyük salona geçtiğinde ise babaannesine seslendi.

"Melika sultan...Ben geldim.Torunun Sahra."

O an da sıcak bir karşılamayı elbette beklemiyordu ancak babaannesinin buz gibi soğuk sesini ve öfkeli sözlerini duyunca olduğu yerde durarak bekledi.

"Kendini mi getirdin bir tek.Nerede benim canlarım.Onlar yok ise yanında sen de cehennem olasın!"

O gece Ay,gökyüzünde olağanca güzelliği ile parıldıyorken bir gönül çaresizce yola düşmüş diğer bir gönül ise kıbleye geçmiş dua ediyordu.

 

 

 

 

Loading...
0%