@morsesilya40
|
Sarayın içinde endişeli bir koşturma başladı ve şifacılar topladıkları odada artık krallarından umudu kesme vaktinin çok yakın olduğunu anladılar. Zaid ise az evvel kapandığı odanın içinde Sahra'nın kardeşlerini bulmak için gerekli olan yazışmaları düzenlemeye başlamıştı.Doğu krallığının çevre vilayetlerindeki valilerine gönderilmek üzere önemlidir beyanı ile bir kaç mektup daha yazıyordu ki baş sifacı yanına gelerek babasının son durumu hakkında kısa bir bilgi verdi. Şiddetlenen titreme atakları,iştah kesintisi ve zayıflayan nabız sebebi ile hasta yattığı yataktan kalkması yalnızca bir mucizeye bağlıydı artık. Ve üç gün sonra krallık derin bir sessizliğe gömülerek yas tutmaya başladı. Yas süresi devam ederken hanedanlık aileleri için bir bildiri yayınlayan Nahwal, yeni krallaığının rozetini çoktan ceketine takmıştı. Kızı ile damadının sayesinde geçtiği kral odasını kendine göre yeniden hazırlatmaya başladığında ona göre her şey yolunda görünüyordu. Sarayın en geniş ve en şahşahalı odası olan prensin odasında ise kızının döktüğü gözyaşlarından habersizdi. "Hayır anne bana elini dahi sürmedi.On beş gündür evliyiz biz oysa.Hâlâ onu seviyor,onu arzuluyor." Şehrinaz hanım bu yakarışları dinlerken kızının solan yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Leila,gül yüzlüm.Can parem...Üzülme elbet vakti vardır zevceliğinin." "Yüzüme bakmıyor...Üstelik Sahra gittiği için bu cezayı bana layık gördü." "Unutacaktır kızım o neticede bir erkek...Üstelik baban devraldı işleri artık daha az yorulacak sana gelecektir mutlaka." "Anlamıyorsun anne!Asla anlamıyorsun.Beni hiç sevmeyecek...Yatağımda hep onun ismini sayıklayacak." Leila gözyaşları içinde annesinin kucağında çırpınırken,Zaid Türkiye'ye gönderdiği adamı sayesinde Sahra'nın konsolosluğa bıraktığı adresinde olmadığını öğrenmişti.Evlerinde oturan yaşlı kadın yani babaannesinin onu istemediğini anlatan haberci İstanbul'a gitmiş olabileceğine dair bir söylenti olduğunu da mektubuna eklemişti. Zaid duyduklarından sonra Sahra'nın babasının ortağı olan adamın peşine düşmelerini ve her nasılsa onu bulmalarını emretmişti. Kralın öldüğü o gün Zaid'den kilometrelerce uzakta İstanbul'un tarihi sokaklarındada gezen Sahra, yedi gün önce başladığı işinden memnun bir halde kaldığı otele doğru yürüyordu.İstanbul'a geldiğinde ziyaret ettiği ve aklına ilk gelen yer babasının onun küçükken getirdiği at çiftliği olmuştu.Aile dostları Nezih bey oldukça iyi ve hatırnaz bir adamdı.Babasının nerdeyse bir yıl önce öldüğünün haberini alınca ise adeta yıkılmış olan yaşlı adam Sahra'nın anlattıkları karşısında gözyaşlarına boğulmuştu.Karşısında bir emanet gibi ona bakan kıza,sahibi olduğu otelin doğulu misafirleri için çevirmenlik yapmak üzere iş verdiğinde,eski arkadaşına olan vefa borcunu da böylece ödeyecekti. Tüm bunlardan haberdar olan yeni kral Nahwal,Sahra'yı ülkesine götüren bir adamını görevlendirmiş onu adım adım takip ederek nerede,ne yaptığını öğrenmesini ve kendisine özel bir mektup yazarak haber vermesini istemişti.Bunun için kendince çok haklı sebepleri vardı.Sözüm ona saraydaki huzuru sağlamak bunların en başında geliyordu.Zaid'in Sahra'ya aşık olduğunun gayet farkında ve henüz kızına elini sürmemiş olduğundan krallığının muallak bir durumda kalmasından oldukça korkuyordu çünkü. Zaid,o sabah denizin mavilinde olan gökyüzünün altında bir süre bulutları izledi.Rüyasında Sahra'yı görmüş bir halde çalışma odasında uyandığında gözleri ile odayı yokladı.Onu bir yeşilliğin içinde uzanmış olarak görüyor ve yanına doğru yürüyordu.Daha sonra ise aralarına uzanan yabancı bir erkek eli Sahra'yı elinden tutarak uzaklaştırıyordu. Odasının kapısını çalan baş muhafızı izin isteyerek içeriye girdiğinde heyecanla sordu; "Bir haber var mı?" "İstanbul'da olduğunu biliyoruz ancak babasının iş ortağının yanında değil." "O kadar adam hâlâ onun yerini öğrenemediniz mi?" "Zaid biraz sabretmelisin.Orası İstanbul neticede ülkenin en kalabalık şehri,Fas değil.Neredeyse ülkemizin yarısına yaklaşan bir şehirin zorluğundan bahsediyoruz." "Her ne halt ise,her ne halt ise...Bana Sahra'nın yerini bulacaksınız!" "Aslında bir haber var ancak önceden söyleyerek seni ümutlendirmek istemiyorum...Zaid..." "Ne!Çabuk söyle!" "Nahwal'ın onu ülkesine götüren adamlarından biri kayıp yani bir haftadır etrafta görünmüyor.Belki sen sorguya alarak birşeyler öğrenebilirsin." "Hayır onu şüphelendirmek istemiyorum.Sahra'nın peşinde olduğumu düşünmemesi gerekir yoksa onu koruyamam." "Pekii aklında başka bir çözüm var mı?" "Aklımda değil ancak avucumda bir kese altın olduğunda öğrenebilirim.Önce o kayıp adamın ailesini bulun.Belki bir mektup,bir haber ulaştırır ve böylelikle kaldığı yeri öğreniriz." Sahra kendisi için olan bu telaşelerden habersiz otel misafirlerinden arap kökenli bir aileye rehperlik yaparak çevreyi gezdiriyordu.Otelin hemen çevresinde bulunan koru ve şelalede bir süre oyalanan misafirler gördükleri güzellikleri öve öve bitiremezken Sahra tüm bu güzelliklerin içinde ise çölde geçirdiği günlerini düşünüyordu. Zaid'in eninde sonunda Leila ile olan evliliğini kabul edeceğinden ve onu unutacağından emindi.Böylesinin her ikisi içinde en makul olan yol olduğuna kendini ikna etmişti.Aksi taktirde onun başı dertten kurtulmayacak prensliğini kaybedecekti ki bunlar aklını kullanarak düşündüğü gerçeklerdi. Ya kalbi... Evet...Kalbi tüm bunların dışında hâlâ onu düşünüyor,özlüyor ve ruhunda sakladığı o günleri tekrar tekrar sanki yaşıyor gibiydi. Bu düşüncelerinden sıyrılmaya çalışarak küçük odasına geçtiğinde,her hafta düzenli olarak yaptığı gibi Fas konsolosluğuna kardeşleri için bir mektup daha yazdı. Onların göndereceği cevabı iyi ezberleşmişti yine de içindeki umut ışığı ona hiç vazgeçmemesini söylüyordu.Daha sonra aklına gelen bir fikir ile Zaid'e isimsiz bir mektup yazarak iyi olduğunu haber vermek istesede buna cesaret edemeyerek kağıdı buruşturdu. Aynı dakikalarda saraydaki yatak odasında kızının anlattıklarına çare olmak isteyen Şehrinaz hanım tüm hazırlıklarını yeni bitmişti.Leila için getirttiği özel gece elbiseleri,tüylü ve gösterişli terlikler,som altından yapılma tac ve takılar eşlik eden büyüleyici egzotik kokular...Yatak odasını bu cezbedici eşyalarla kaplattığında jarşına aldığı kızı için bir takım nasihatları olacaktı. Ona kadınlığın en zarif hallerini öğretiyor kocasını nasıl karşılaması gerektiği konusunda bir sürü telkinde bulunuyordu. Gece vakti geldiğinde ise sarayın ufkunu kaplayan yıldızların altında odaya geçen Zaid, Leila'yı onun için özel olarak hazırlanmış bir şekilde buldu. "Zaid..." "Bu vaziyetin nedir Leila?" "Senin için...Ben..." "Sen ne?Beni bu şekilde karşılayarak teselli etmek için mi?Yoksa kandırabilmek için mi? Bu sorusu ve yüksek çıkan sesi üzerine gözyaşları yanakları süzülmeye başlayan kadını gören Zaid fazla ileriye gittiğini anlayarak ona doğru yanaştı. "Leila...Tamam ağlama.Affet yani babamı yenice kaybettim biliyorsun.Seni birden böyle bu elbiselerle görünce sinirlendim." Ona doğru bir kaç adım atan Leila aklında geçenleri söylemek için gerekli fırsatı bulmuştu. "Ben çok mu çirkinim?Ya da bir erkeğin arzu etmeyeceği bir kadın mıyım?Bana layık gördüğün bu muamele ne içindir?" Giderek artan gözyaşları ve hüzün içeren sesi çoğaldıkça onun bu durumu haz etmeyen Zaid hafifçe uzanarak ona sarıldı. "Hayır,hayır.Sakın bu şekilde konuşma Leila.Sen aksine çok güzel bir kadınsın ancak ben sana o gözle hiçbir zaman bakmadım bunu çok iyi biliyorsun." O sırada kendisine dokunan sıcak kollarda teselli bulan Leila,annesinin telkinlerinin ve öğrettiklerinin zamanla işe yarayacağını anlayarak kendini ağlamaya zorladığı gözyaşlarını hafifçe sildi. "Zaid sana onu unutturacağım göreceksin."
|
0% |