@morsesilya40
|
"Gördüğün gibi işte...Otelin çevresinde bir at çiftliği ve bir de koru var." Aradan yarım saat geçtikten sonra yaprakların süslediği toprak yolda Zaid'e çevreyi gezdiyorken bir yandan da ona değişmiş gelen yüzünü inceliyordu. "Unutmadan söyleyeyim arap müşteriler için ayrıca bir tur gezimiz de var." "Sence ben bunlarla mı ilgileniyorum Sahra?" "Ben işimi yapıp anlatmak ile görevliyim gerisi senin bileceğin iş Zaid." Az sonra ise otelden biraz daha uzaklaşarak,korunun içinde duyulan kuşların sesi ve esmeye başlayan rüzgarın kısık uğultusunda aceleci olmayan adımlarla yürüyorlardı. "Babam üç hafta önce vefat etti." Sahra aniden duyduğu o cümlenin ardından onun yüzüne baktığında bu kez farklı bir şekilde hüzünlü ve grileşmiş gözlerini fark ederek duraksadı. "Başınız sağ olsun." "Yerine kral olarak Nahwal geçti." "Neden sen değilde o?Yani babandan sonra varis sendin?" "Olaylar yüzünden." "Anladım benim yüzümden." Bu sözü söylerken saraya gitmeyi kabul ettiği o günü hatırlamış ve buğulanmış bakışlarını gizleyerek Zaid'e doğru dönmüştü. "Hayır öyle söyleyemeyiz." "Her ne ise işte Zaid...Yine eninde sonunda prens olarak o koltuğa sen oturacaksın değil mi?Kendine ve Liela'ya bunu yapma." "Buna çok mu hevesli olduğumu düşünüyorsun?" "Bir bakıma öyle...Babanın son dileği evlenerek onun yerine geçmendi ve bir şekilde gerçekleşecek." "Sence ben bu evliliği Leila ile mi yapmak istemiştim?" "Oysa beni dinlemiş ve gerçekten anlamış olsaydın her şey çok başka olacaktı Sahra!" Yürüdükleri korunun toprak kokan havasından bir nefes alarak duraksayan Zaid, az sonra Sahra'nın anlattıklarımı dinlerken bir yandan da onun gölgelenmiş bir yüzunü inceliyordu. "Bak anlamıyorsun!Her ne şekilde ise kaderinde yazan şey başına geldi.Zaten o gün çarşıda beni görmeseydin onunla yine evlenmek zorunda kalacakmışsın.Her türlü babanın son dileğini gerçekleştirmek için eninde sonunda o evliliğe razı olacaktın." "Bunu bilemeyiz hem kader diyorsun ya o halde neden kaçıyorsun." "Bir kez kaçtım,ikincisinde değil!Ayrıca şu an burada kendi ülkemde düzen kurmaya çalışıyorum." Zaid duyduğu bu sözlerin ardından ellerini ilk önce ona doğru uzatmış ancak daha sonra hatırladığı gerçekler aklına geldiğinde yavaşça geri çekmişti ancak yine de pes etmeye niyetli görünmüyordu. "Seni burada bırakmayacağım ve kardeşlerini bulma sözümü tutacağım." "Artık böyle bir yardım istemiyorum ki...O durum başkaydı.Hem gelip sarayında ne yapacağım?Ya da dur sana ben söyleyeyim mi?Şehrinaz hanımın imâlı sözlerine,amcanın beni öldürme isteğine ve Leila'nın kıskançlığının sonuçlarına katlanacağım." "Ya da benim sevgimden dolayı tüm bunlara razı olacaksın." "Kendi ülkene dön ve prensliğinin keyfinde yaşa Zaid." "Tek başınasın ve çalışmak zorundasın.Ayrıca ne bileyim Sahra o giydiğin şeyler çok çok..." "Ne çok Zaid?Ne çok?" "Üzerine tas tamam olmuş!Aynaya bakmaz mısın sen?Etek mi diyorlar burada buna?Bir karış şey!" "Bu bir üniforma ayrıca kaldı ki işimden ve çalışmaktan memnunum ben." "Sana hizmet edilecekken sen burada başkalarına hizmet ediyorsun." Bu esnada çiselemeye başlayan yağmurun iri damlaları yerini şiddetli rüzgar ve yağışa bıraktığında hava iyiden iyiye kararmıştı.Bu duruma aldırmadan öylece durdukları içinse zaman sanki kavramını yitirmiş gibiydi. "Zaid yeter artık.Ya her misafir gibi anlattıklarımı dinlersin ya da ben sana başka bir rehber vermeleri için otele dönerim." "Burada bir başına güvende değilsin Sahra!" "Senin ülkenden daha çok güvende olduğum kesin öyle değil mi?" "Nahwal peşine birini gönderdi." "Yaa bak bu çok şaşırttı beni işte.Dur bir düşüneyim acaba senin peşime gelerek kızını bırakacağından koktuğu için olabilir mi?" "Yalnızca bu değil! İlerde yine beni seninle tehtit etmek isteyebilir.Babama verdiği sözü tutacağına dair çok fazla güvenim yok." "Beni kardeşlerimin kaçırıldığı ülkene kendi sarayına götürerek mi koruyacaksın?Git buradan lütfen." Sahra arkasını dönerek uzaklaşmaya başladığında duyulan gök gürültüsü sesi neredeyse kulakları sağır edecek kadar güçlü ve yaydığı ışıklar kadar ürkütücüydü. Az sonra ikiside hızlandırdığı adımları ile otele doğru yürüyorlardı ancak bu kez aralarında suskunluk hakimdi.Korunun çıkışında toprak yolun biterek taş zeminin başlaması ile şiddetle duyulan yağmurun sesi bu kez de kulakları sağır edecek kadar yüksekti. Nihayet ulaştıkları lobide kat görevlisi Leman hanım heyecan içinde Sahra'ya seslenerek onu durdurdu. "Sana konsolosluktan acil bildirimli bir mektup var canım." Islanmış ve titreyen parmaklarının ucunda duran beyaz zarfı açmaya uğraşan Sahra'nın yanına gelen Zaid zarfı onun elinden alarak dikkatle açtı. "Kesinlikle benimle geliyorsun?" "O da ne demek Zaid?" "Al oku bakalım." Sahra Prosedür yazısını geçerek mektubun içeriğini hızla okumaya başladığında kalbi adeta durmuş ve damarlarından akan kan durarak oksijen taşımayı bırakmıştı. "Sahra hanım tarifiniz ve benzer fotoğraftan kardeşiniz olduğunu düşündüğümüz bir çocuk bulunmuştur.Doğru tespit için acil olarak konsolosluğa ait sosyal binay gelmeniz gerekmektedir." 'Fas/Türkiye büyükelçiliği' "Zaid...Buna inanamıyorum.Lütfen o olsun,lütfen." "Hemen toparlan gidelim." "Hayır olmaz!Ben yine de kendim gideceğim Zaid." "Başına gelenlerden sonra hâlâ bu inat niye?Sana yardımcı olacağım işte Sahra.Anlamıyorum neden itiraz ediyorsun?Bu kadar mı uzaksın bana?" "Hayır..." "Ancak kendi başını yine derde sokacaksın.Nahwal'ın neler yapabildiğini gördün." Onların bu konuşmalarının merakla izlendiğini fark eden Zaid bu durumdan rahatsız olarak Sahra'yı koridora doğru çekti. "Bu durum kardeşine kavuşman için önemli hem niye anlamıyorsun ki?Orası senin ülken değil daha zor ve yardım için verdiğim sözü tutacağım." "Ben sana olan sözümü tutamadım senden de birşey beklemiyorum." "Daha fazla itiraz yok!Yukarıya odana çık ve hazırlan.Beş dakika içinde arabada bekliyorum." "Sahra misafirin varmış." Onların konuşmalarını bölen sesin sahibi Leman hanımdı ve ayak seslerinin geldiği yöne doğru baktığında ise karşısında bu kez Mete'yi gördü. "Mete?"
|
0% |