@morsesilya40
|
Çöl Sarayı-Fas 1 gün ertesi... Nahwal kendinden emin ve hızlı adımlarla krallık odasına ulaştığında onu bekleyen baş muhafızı saygıyla ayağa kalktı. "Efendim verdiğiniz bütün talimatları yerine getirdik.Konsolosluktan gönderilen mektup dün Sahra hanım'ın eline ulaşmış olmalı." "Bu iyi bir haber işte..." "Yalnız kardeşinin nasıl bulunduğu ile ilgili hikayeyi görevliye iyice tembihlediğinizi umuyorum." "Pek tabii efendim." "Bu ticarette kaç adamımız var ise ağızlarını kesinlikle sıkı tutmalılar." "Hiç kuşkunuz olmasın ayrıca bildiğiniz üzere en iyi yetişmiş adamlarımız bakıyor o işlere." "Öyle ancak artık durum farklı.Evvel de olduğu gibi değil!...Duyulursa şayet krallığı kaybedeceğim gibi hesap vereceğim bir hanedanlık kuruluda var." "Efendim titizlikle ilgileniyorum." "Sana güveniyorum,gözünü dört aç!Zaid'in Türkiye'de olduğu haberinin de hanedanlıklar tarafından duyulmasını sağlamayı mutlak surette unutmayın." "Emredersiniz." Nahwal muhafızı çıktıktan sonra çekmecesinde kilitli bulunan aracı hizmetler adı altında tuttuğu dosyada herhangi bir usulsüz durum olup olmadığını tekrar kontrol etti.Elbette ki artık daha dikkatli hareket etmesi gerektiğinin farkındaydı.Görünürde yaptığı iş ile gerçeklerin çok farklı oluşu onun sonunu hazırlayabilirdi.Yine de eskiye nazaran elini daha da güçlü kılan şey krallığın hazinesinden ve imkanlarından istediği şekilde fayda sağlayabilmesiydi.Üstelik artık ülkenin o bölgesinde kendisinden habersiz artık kuş uçmayacağı su götürmez bir gerçekti. Emrettiği üzere Sahra'nın kardeşini bulmak da muhafızı için hiçte zor olmamıştı.Hizmetli olarak satılacak olan kimsesiz ve kaçırılan çocukların arasında tuttukları tek Türk kız çocuğuydu.Şimdi ise o kızın varlığı tuhaf bir şekilde işine yarayacaktı. Nahwal en başından bu zamana kadar planladıklarını bir bir uygulayarak hanedanlık kurulunun Zaid'i tamamen dışlamasını sağlamayı umuyordu.Tüm bunların yanında her şeyin onun lehinde ilerliyor olmasından mutlu bir şekilde gülümsedi.Üstelikte kuracağı tüm bu tuzaklar için feda edeceği şeyin kendi kızı Leila olacağını bile bile... (Yol Güncesi) Zaid geride bıraktıkları yol boyunca neredeyse hiç konuşmayan Sahra'ya dönerek sordu. "Suskunsun?" "Hayır kardeşime kavuşacağım için heyecanlıyım yalnızca." "Öyledir elbette..." "Tabii bir de bazı kötü hatıraları hatırlayacağım için gergin hissediyorum." "Şu sözlerinde bir imâ sezinliyorum." "Yok öyle değil." Sahra bakışlarını arabanın camından dışarıya çevirdiğinde Ege'nin masmavi suları tam karşısında görünmeye başlamıştı.Önlerindeki uzun yolculuğun neredeyse çeyreğini geçmiş olduklarını fark ederek hafifçe gülümsediğinde yaptığı bu hareket Zaid'in dikkatli bakışlarından kaçmamıştı. "Eski nişanlın...Seni bulmakta hiç vakit kaybetmemiş bakıyorum." "Şu an imâ eden sensin." "Ne zamandır çevrende geziniyor?" "Konsolosluktan ülkeye dönüş yaptığımı öğrenmiş ve baş sağlığı için gelmişti yanıma...On gün önce." "Ve nedense bugün yine geldi." "Hayır sen neyi sorguluyorsun Zaid?Hem ben sana ne diye açıklama yapıyorum ki...Yeterince kaba davrandık zaten.Hem şu an burada benim yanımda değilde Leila'nın yanında olması gereken sensin üstelik." "Başka bir şekilde söyle diyebiliriz Sahra...'Şu an Leila'nın yerinde olması gereken de aslında sendin.' "Baştan bunun büyük bir hata olduğunu kabul etmeliyiz." "Asla Sahra!Duydun mu beni asla!" "Seninle Fas'a gelmeyi ve bu seyyaheti kabul etmemde ki niyetimi biliyorsun." "Sen de benim asıl niyetimi biliyorsun."
Kısa süren bu tartışmadan sonra arabanın içine çöken sessizlikle gözlerini kapatarak düşüncelere daldı Sahra.Yorgunluktan dolayı sızarak Türkiye'nin çıkış sınırı geldiklerinde ancak uyanabilmişti.Başını Zaid'e doğru çevirdiğinde ise az önce tıpkı kendisi gibi derin bir şekilde uyduğunu fark ederek çekingen bakışlarla bir süre onun yuzünü izledi.Özlediği bu yüzün her detayını adeta yüreğinin tam ortasında duran bir yumruğun ağırlığı kadar güçlü hissediyordu bazen...Bazen de rüyalarında Nahwal ve Şehrinaz'ın Zaid'i zehirlediği kabusunu görerek uyanıyor kendisinide karanlık bir suretten kaçarken görüyordu. Kudretini kazandığı prensliği,düşmanları ve Afrah'ın kaybı ile yaşadıkları hiç kolay şeyler değildi elbette ki.Bir taraftan da Leila ile yaptığı evliliğinin ona getirdiği baskıyı çok iyi anlıyordu.Bu olaylarda kendisininde suçlu olduğunu düşunmek bazen işkence gibiydi.Ondan uzak durmasının sebepleri yadsınamayacak kadar kuvvetli iken hislerini unutmanın en doğrusu olacağını biliyordu.Düşünceli gözlerle izlediği yüzden gözlerini aýırarak başını diğer tarafa doğru çevirdiğinde ise yeşilliğini kaybeden engebeli yolların giderek topraklaşmaya başladığını gördü.En son dinlenmek için durduklarını üzerinden neredeyse dört saat geçmiş ve yorgunluktan dolayı yeniden gözleri kapanmaya başlamıştı. Bu şekilde geçen ve hen hemen iki gün süren yorucu yolculuktan sonra ulaştıkları konsoloslukta bazı formalite evraklar doldurarak sosyal hizmet binasına doğru yola çıktıklar. "Zaid lütfen gerçekten o olsun ve kardeşime kavuşayım." "Öyle olduğunu umuyorum Sahra." Krallık ambleminin açtığı kapılar sayesinde alındıkları misafir odasında hemen yarım saat kadar vakit geçirdiklerinde Sahra heyecanla kapıya bakıyordu.Ve dakikalar sonra bir an da içeriye giren kızı gören ablası sevinç içinde kollarını kardeşinin boynuna doladı.Onların bu kucaklaşmasını sevgi dolu gözlerle izleyen Zaid ise küçük kızın ablasına olan benzerliği karşısında hafifçe gülümsedi. "Mihra...Canım." "Ablaa...Ablacım sensin." Görevli bir memur odaya girerek bazı evrakları uzatınca küçük kızın vize işlemleri için bir süre daha ülkelerinde kalmaları gerektiğini bildirdi...Ancak o an için iki kardeşin ilgilendikleri tek şey birbirlerinin mutluluk gözyaşlarıydı. Coşkulu kucaklaşmaları yerini sakin bir sarılmaya bıraktığında binadan ancak çıkabildiler.Aynı dakikalarda ise Mihra meraklı gözlerle Zaid'i inciliyordu.Yarım yamalak konuştuğu Arapçası ile ona sorular soruyor arada sıkıca tuttuğu ablasının ellerini öpüyordu. "Abla o bir prens öyle mi?" "Evet canım." "Pekii siz nasıl tanıştınız?" "Seni aradığım bir zamanda." "Biliyor musun?Ben hiç korkmadım.Bir gün bizi bulacağını biliyordum. "Şey abla pekii ya Ayda o nerede?" "Onu henüz bulamadım canım.Birbirinizden ne zaman ayrıldınız onu en son ne zaman nerede gördün bana her şeyi anlatmalısın." Onların bu konuşmalarını bölen Zaid'in yorgun ve sakin sesi oldu. "Ancak önce yemek yiyerek dinlemeniz için bir otele yerleştireceğim sizi." Gittikleri otel şehrin merkezinden biraz uzakta ve çöl sarayının batısındaydı.Nihayet akşam saatlerinde onların odalarına yerleştiğinden emin olarak otelden ayrıldı.Saraya gitmek için yola çıktığında bilmediği birşey vardı ki Nahwal prensin zina ile suçlanacağı bilgileri çoktan hanedanlık üyeleri tarafından öğrenilmesini sağlamıştı.Ve kızının aksine artık Zaid'i sarayın dışında tutmak için elinden geleni yapacaktı.
|
0% |