Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@morsesilya40

Öfke saçan gürültülü adımlarla odanın içinde dolaşıyordu Leila.

"Ben biliyorum anneciğim.Büyük amcam Afrah,Zaid'e kız bakmak için gidiyor Şehre.Ne olur engel olun,birşeyler yapın."

Annesi Şehrinaz kızının ipek gibi akan saçlarına dokunarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Ey güzeller güzeli nadidem,biricik Leilam.Niye telaş edersin bu kadar?Ne olacak yani?O seni beğenmeyen,istemeyen oğlu hemen başkasına aşık mı olacak yani?Hiç üzülme...Elleri boş dönecekler."

"Pekii ya olursa anne!O zaman ben ne yapacağım?Ona ne kadar bağlı olduğumu ve onu ne kadar çok sevdiğimi görmüyor musun?Krallığınız umurumda değil ben onun,Zaid'in olmak istiyorum."

Annesinin ellerinden uzaklaşan Leila hazırlanmakta olan kervanı gördüğünde ani bir fikirle sakinleşmeye başladı.

"Anne ben de gideceğim onlarla,yapacağım bunu."

"Nasıl olur bu iş Leila?Seni istemezler,uygun olmaz kızım,kulağın neler söyler duymuyorsun hiç."

"Ben gitmeyeceğim ki anne hizmetçim Aişe gidecek.Yani aslında ben o olacağım."

Şehrinaz kızının aklından geçen bu düşünceyi duyarak tüm şaşkınlığıyla baktı yüzüne.

"Ya seni tanırlarsa...Yok olmaz...Büyük rezalet olur bu dediğin."

Kızı Leila ise arkasını hızla dönerek annesinin ellerini yeniden yalvarır gibi tuttuğunda gözlerinden akan iki damla yaşa engel olamamıştı.

"Neden halimi anlamıyorsun anne!Şu çöller sahidim olsun ki onu çok seviyorum."

"Ah benim bahtsız kızım...Ah benim güzelim.Seni istemeyen birinin peşinden koşuyorsun.Hem babam bunu duyarsa ne yapar,ne eder hiç düşündün mü?"

"O krallığının peşinde anne merak etme bunu başarır Zaid'i ikna edersem buna memnun olur."

Az sonra hareket edecek olan kervanın hazırlanmasını bir süre daha dertleşerek
izleyen anne kız elbette bir taraftanda planlarını uygulamaya başlamıştı.

Leila'yı korkarakta olsa iyice kumaşlara saran Şehrinaz hanım,hizmetcişi Aişe'ye benzemesi içinde gözlerine ve kaşlarına sürme sürerek onu değiştirmeye çalıştı.En son üzerine giydirdigi esvap ile artık kendine hiç benzemeyen kızı Leila karşısında duruyordu.

"Hadi kızım madem istiyorsun yolun açık olsun o halde."

O an için odadan çıkarak kervana doğru koşar adım giden kızının arkasından bakarken dua etmekten başka birşey gelmiyordu elinden.

Anne yüreğiydi neticesinde.

Böylelikle o sabah kervan Şam'a doğru hareket etmeye başladı.

Zaid ise kendisi için özel olarak süslenen devenin üzerinde tüm görkemi ile yolculuk ediyordu.

Kahverengi gözlerinin sıcağın etkisi ile bulanık gördüğü çöl kumları tıpkı bir altın tozu gibi parlarken, o heyecanını bastırmak için belini saran kemerin ucuna parmaklarını geçirmişti.

Babası ise hemen arkasında ilerleyen devenin gölgelikli şiltesinde oturuyordu ki en az oğlu kadar heyecanlı görünüyordu.

Kum saati kadar az vakitlerinin kaldığını bilen baba oğul bu ziyaret için neredeyse bütün gece uyuyamamıştı.Kendileri ile beraber sabahın ilk dakikalrında yola düşen yardımcılarıda yorulmuş görünüyordu.

İlk mola ve ziyaret yerleri olan Şam'ın en küçük çarşısına girdiklerinde uyik bir coşku ile karşılandılar.Halkın büyük bir ilgi ve sevgi gösterisi susmasını aslında onun için hiç bir zaman süpriz olmamıştı.

Adaletli ve cesur yönetimi sayesinde ülkenin refah düzeyi de giderek artmıştı.

Bir çok selamın,coşkunun ve övgünün yanında kervanın önünü hediyelerle kesen tüccarlar Zaid'e de büyük ilgi göstermişti.Hatta içlerinden biri arzu ederlerse gece evlerinde misafir etmek istediklerini de iletmişti.

Zaid o dakikalarda devenin sırtından inerek halkın içine karıştı.

Kendisine ikram edilen lezzetli şerbetleri,baklavaları ve özel hazırlanmış kuruyemişleri tadıyordu.

Az sonra tüm kervan, çarşıdan yükselen leziz kokular eşliğinde kendileri için hazırlanan alana geçtiğinde tüccarlarda yavaş yavaş toparlanmaya başladı.

Kendisini tek tek tanıtmaya başlayan tüccarlar en son hediyelerini sunarak krala hazırlanan alanın hemen arkasından toplanıyordu.

Her şey olması gerektiği gibi görünürken çarşının içinden büyük bir bağırış sesi gelmeye başladı.

"Yakalayın çabuk!Hırsız var!Hey sen kaçma."

Tüm gözler o tarafa çevrildiğinde bağıran adamın kime doğru koştuğunu anlamak zor değildi fakat kralı görmek isteyen ilgili kalabalık neredeyse birbirini ezecek kadar meraklı görünüyordu.Bu durumda da koşan ya da kaçan birini izlemek neredeyse olanaksızdı.

Ancak içlerinden biri için durum hiçte böyle değildi.

Zaid için hocalarından aldığı dersler sayesinde dikkatini bir yöne toparlamak çocuk oyuncağıydı.Üstelik aldığı kılıç eğitimleri sayesinde neredeyse gözü kapalı savaşacak hale gelmişti.

İşte o keskin gözler yine dikkatle birini takip ediyordu.

İnce ve uzun boylu bir kız adımları yavaşlamış olsada ara sıra arkasına bakarak ilerliyordu.Üstelik peçesi yoktu ve Zaid'in halkına hiç benzemeyen bir dış esvap giymişti.

Siyaha çalan sürmeli gözleri,hafif pembeleşmiş yanakları ve duruşu ile de başka türlü etkilemişti onu.

Tam o esnada babasının sorduğu bir soru üzerine çok kısa bir an başını çevirdi.Tekrar geri o noktaya baktığında ise bu kez kız yoktu.Etrafa iyice bakınmaya başlasada onu yeniden göremedi.

Peşindeki öfkeli adam hararetle kalabalığa birşeyler anlatıyordu ki Zaid o esnada merakla ayağa kalkarak adamı yanına getirmelerini emretti.

"Söyle bakalım tüccar neyin çalındı da böyle feryat edersin?"

"Prensim...Şey efendim...Ben o kızı hanımıma hizmet etmesi için satın almıştım ancak o buna rağmen kaçtı."

"Yani sen de onu hırsızlıkla suçlayarak kovaladın öyle mi?"

"Mecburdum ben...Yani yoksa onu yakalamam ve tutmam mümkün değildi efendim."

"O niyeymiş be adam!"

"Efendim çok çevik ve hızlı koşuyor.Bendeniz yaşlanmaya başlamış hasta bir acizim."

"Ancak bu yaptığın iftira,suç.Bunu da bilir misin sen?"

O dakikalarda Zaid'in karşısında titreyen adam neredeyse korkudan bayılacaktı."

"Tüm paramı onun için vermiştim.Ben...şey efendim affedin ne olur"

"Sus artık bu kadar kafi..."

O an aklına gelen bir düşünce ile adama doğru yaklaştı Zaid.

"Tek bir şart ile bana onun hakkında bildiklerini söyleyeceksin ve onu muhafızlarımla birlikte benim için arayacaksın."

"Elbette efendim ancak benim hakkında bildiğim fazla birşey yok.Bir Türk kızı olduğu,babasının yeni öldüğü ve isminin Sahra olduğu.Onun dışında bir malumatım yoktur."

"Onu ilk nerede gördün?"

"Benim bir konuk evim var prensim.Oraya iş istemek adına gelmişti."

"Peki neden oraya değilde hanımına yardım etmesi için aldın?"

"Sağlığınıza duacıyım kendisi biraz hastadır efendim."

"Pekii bu açıklamalar kâfi.Yalnız dediğim gibi onu bulmaya yardım edeceksin."

Tam o an da annemin yadigar tarağına dokunduğum gibi kulağımda çınlayan o sözleri geldi aklıma:

"Aradığın o kız mercan kumaşın içinde."

İndiğim deveye tekrar geri binerken kalabalığa işaret ettim ve dağılmaları icin emir verdim.Kalabalık olmaz,aynı zaman da yüksekte kalırsam onu artık daha rahat görebilirdim.

Babamın ne olduğunu anlamaya çalışan bakışları ile peşime düşen muhafızlara kızı tarif ederek ikinci bir emir verdim.

Sonra babama döndüm ve;

"Sanıyorum onu buldum efendim."

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%