Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@morsesilya40

Yolculuğun verdiği yorgunluktan dolayı daha akşamdan uyuyan iki kız kardeş otelin bordo perdelerinin yansıttığı güneşin ışıklarıyla uyandıklarında saat neredeyse öğlene yaklaşmak üzereydi.

"Abla ben çok acıktım."

"Tamam canım esvabımı giyiniyorum kahvaltı için hemen iniyoruz sonra."

Beş dakika sonra restorana indiklerinde hamur işlerinin iştah açıcı kokusu ve neredeyse her türlü tropik meyveden yapılmış reçellerin görsel zenginliğinde kahvaltılarını yaptılar.

"Abla?"

"Efendim canım."

"Ülkemize ne zaman dönüyoruz?"

"Senin vize işlemlerin tamamlandığında ve Ayda ablan için de kayıp başvurusunu yenilediğimizde."

"Biz ilk kaybolduğumuz gün çarşıdaydık ya hani..."

"Evet..."

"O günler birlikteydik ancak daha sonra onu büyüklerin olduğu tarafa aldılar."

"Başka neler biliyorsun anlat bana.Nerede kaldınız?Sizi orada tutanların amacı neydi?"

"Bizimle hiç konuşmadılar ki...Benim büyük çocuklardan duyduğum tek şey artık zenginler için hizmetçilik yapacağımız oldu.Şey...sonra bizi ayırdılar ve ben ilk önce yaşlı bir kadının hizmetine alındım daha sonra çok büyük bir evde mutfakta çalıştım."

"Pekii ablacım bulunduğun güne dair neler hatırlıyorsun."

"İşte her gün aynı işleri yapıyordum neredeyse...O gün de mutfakta çürük meyveleri iyilerinden temizliyordum ve sonra bir adam geldi içeriye aşçıya beni işaret gizlice bir şeyler söyledi.O koca evden çıktığımızda ise gözlerime inanamadım. Çok güzel bir arabaya binerek Türk bayraklarının olduğu binaya geldik.Senin ismini duydum bir kaç kez."

"O adamın ismini duydun mu hiç pekii?"

"Hayır benimle hiç konuşmadı...Çok ciddi görünüyordu ve şapkası vardı.Abla bir de hatırladığım ceketinin üzerinde küçük bir işaret vardı."

"Ne gibi mesela canım."

"Tarif edemem ama o işareti ben geçen gün seninle birlikte gelen prensin üzerinde de görmüştüm işte."

Sahra kardeşinin bulunmasına Zaid'in yardımcı olduğunu düşünüyordu ancak yine de kafasında oturtamadığı eksik parçalar vardı.

"Aferin sana Mihra..Aklına gelen başka bir şey daha hatırlarsan hemen anlat olur mu?Şimdi biraz acele edelim ablacığım konsolosluğa gitmemiz gerek."

Az sonra hazırlanmak için yukarıya odalarına çıktıklarında Sahra'nın zihni karışık düşüncelerle doluydu.Zaid krallıktan birini kardeşini almaya göndermiş olsaydı bunu kendisi ile kesinlikle paylaşırdı.Kaldı ki yine Türkiye'ye onu almak için geldiğinde kardeşini bulduğundan bahsetmemiş o da onunla birlikte konsolosluktan gelen mektup sayesinde öğrenmişti.

İki kardeş lobiye inerek çıkmak üzere hazır olduklarında kapıdaki Zaid'i ilk fark eden Mihra oldu.

"Abla bak prens geliyor."

"Sahra nereye gidiyorsunuz?"

"Konsolosluğa elbette ancak öncesinde sana sormam gereken bir şey var?"

"Dinliyorum."

"Mihra...Onu teslim eden kişinin üzerinde krallık amblemi olduğunu söylüyor Zaid...Kardeşimi sen mi bulup Konsolosluğa teslim ettin."

Zaid duyduklarının şaşkınlığı geçtiğinde onun bu sorusunu ancak cevaplayabildi.

"Hayır bilgim dahilinde değil bu olay.Ben de senin gibi konsolosluğun yardımı olduğunu düşünmüştüm.Umuyordum ki bulunan kişi gerçekten kardeşin olsun"

Zaid İkisini dikkatle izleyen Mihra'ya doğru eğilerek amblemi taşıyan o kişiyi tarif etmesini istedi.Tarifin sonunda neredeyse saraydaki tüm baş muhafızları gözünde canlandırmış ancak aklında kimse belirmemişti.

"Sahra bu durum biraz garip yani babam bana bu konuda söz vermiş vasiyet etmişti ancak onun muhafız ve adamlarının bir çoğu hâlâ benim emrimde çalışıyor.Sana gönderilen mektubun konsolosluktan çıkış tarihi ile krallıktan ayrıldığım gün arasında iki gün var ve olayın bilgim dışında olması garip...Hem de çok garip..."

"Her ne ise bir an önce gidelim belki oradan da bir şey öğrenebiliriz."

Bu kez de kapıdan çıkmak üzere attıkları adımlar saray polisi tarafından kesildiğinde henüz ne ile suçlanacaklarından habersizdiler.Az sonra Zaid'in tüm itirazlarına rağmen yan yana alındıkları kraliyet aracında kralın huzuruna çıkmak için yola çıkmışlardı.

Çöl Sarayı...

Leila o saatlerde bir önce ki gün saraya dönen ancak kendisinin yanına dahi uğramayan Zaid'e oldukça öfkeli bir şekilde koridorda geziniyordu.

"Prensi bu sabah gören kimse oldu mu?"

"Evet efendim siz henüz uyanmadan saraydan ayrıldı."

"Nereye gitti pekii?"

"Maalesef bilgimiz yok."

"Bilginiz yok öyle mi?Siz muhafız değil misiniz?Onun sağ kolu değil misiniz?"

"Efendim bize..."

"Daha fazlasına lüzum yok gerekli hesabı kralınıza verirsiniz artık."

Leila'nın sesi taş duvarlarda yankı bulurken aynı dakikalarda annesi Şehrinaz ise hanedanlık üyeleri içinden en saygın olan hanımlarla birlikte çay içiyordu.

"Zaid ve o Türk kızı ile ilgili bu söylentiler için ne adlediyorsunuz Şehrinaz sultan?"

Şehrinaz o esnada kendisine yöneltilen bu soru karşısında oldukça şaşırarak hızla cevap verdi.

"Mutlak surette gerçek dışı.Onun gözü ve sözü yalnızca kızım Leila üzerinedir."

"Ancak ben bilakis aksini düşünüyorum...Hatta dün onları birlikte otelde görenler olmuş.Söylentilere göre de kızın kardeşi yanındaymış."

Duydukları karşısında içinde oluşan öfkesini bu kez bastıramayarak şahşalı giyimi ile karşısında oturan genarelin eşine döndü.

"Rica edeceğim ki bu söylentilere önem vermeyiniz ve ayrıca kızım Leila buraya geldiğinde bu tür saçmalıklarla onun canını sıkmayınız.Afiyetler olsun size"

Masadan kalktığı andan kralın yanına gidene dek titredi ayakları.Nihayet odasının önüne geldiğinde ise derince bir nefes alarak kapısını tıklattı.

Masasının başında duran mektup ve hesaplara gömülmüş olan Nahwal, başını kaldırarak karşısında kızarmış yüzün sahibine baktığında söylentilerin sonunda saraya ulaştığını böylelikle anlamış oldu.

"Bu şekilde aniden densizce girdin odama ne istiyorsun bakalım?"

"Biz kahrolacağız...Dedikleri duyduklarım şayet gerçek ise Leila üzüntüden delirecek Nahwal."

"Yaradan aşkına ne diyorsun hangi saçmalığı dillendiriyorsun?"

"Neyi olacak tüm hanedanlığın dilinde olanları.Prens...Zaid.O ve Türk kızı burada otelde görülmüşler.Bununla da değilmiş...Onu getirmek için kızın ülkesine gitmiş."

"Ah Nahwal...Leila hâlâ onun kendisini seveceği günü bekliyor.Deli gibi seviyor onu.Bu kez onu katiyen toparlayamayacağız"

Kadınının bu çaresiz ve üzgün yakarışları kalbinde bir damla dahi yer etmeyen kralı az sonra ona kapıyı göstererek şu cümleleri kurdu.

"Sevgiymiş...En başından biliyordu kızın onun tarafından hiçbir zaman gerçek anlamda sevilmeyeceğini.Kaldı ki Zaid kiminle nikahlanıyordu unuttun mu Şehrinaz hanım?Bundan sonra düşünmen gereken şey onun hali değil krallıktır.Hangi amaca hizmet ettiğimi hâlâ anlamaz mısın?Onlara zina suçu atarak hapsedeceğiz ve krallık devamında bizim kalacak.Kızına gelirsek hiç düşünme elbette ki daha sonra onunla evlenmek isteyen başka bir prens adayı bulacağım."

"Kızının sonunu ellerinle mi getireceksin?Daha çocuktu onu sevdiğinde...Yıllarca istedi,arzuladı.Zaten kral sensin ne diye yapıyorsun bunu?"

Nahwal onun elini avuçlarının arasına alarak sıktığında şu sözleri söyleyerek kapıyı kapattı.

"Söylediklerimi bir kez dinledin Şehrinaz.Gerisi senin aklına yetmeyecek konular şimdi ağzını kapalı tutarak yalnızca bana kralına itaat et."

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%