@morsesilya40
|
İstanbul... Haftanın son kafilesine çeviri yapmak için hazırlanmaya başlayan Sahra kardeşinin meraklı bakışları altında saçlarını örüyordu. "Abla neden Nevşehir'e babannemizin yanına gitmedik de buraya geldik?" "Çünkü Ayda ablan gelince hep birlikte gidip babannemize süpriz yapacağız canım." Elbette kardeşine aralarında olup bitenden bahsedemezdi.Hem ne de olsa şu an için yalan söylüyor sayılmazdı üstelik. Babannesinin söylediklerine göre doğduğu yere tekrar dönmesinin yolu ancak kardeşlerini bir araya getirmesine mümkün olacaktı. Sahra odadan çıkmadan önce aynadaki görüntüsüne bakarak otelin verdiği görevli kartını boynuna astı. "Mihra ben şimdi çıkıyorum sen odadan bir yere ayrılma canım.Bir saat içinde döneceğim." "Pekii abla." Sahra az sonra lobiye indiğinde en son Zaid ile konuştuğu kapıya doğru bakınca o günü ve birlikte yaptıkları yolculuğu düşündü.Yolculuk sonunda Mihra'ya kavuşmuştu ancak istemese de Zaid'i sorunların içinde çöl sarayında bırakmak zorunda kalmıştı. Bu düşüncelerine eşlik eden ağır adımlarıyla lobinin girişinde kendisine gelen bir mektup olup olmadığını kontrol ederek kafilenin toplanacağı misafir alanına geçti. O esnada rüzgarın esintisi ile düşen kuru yapraklar etrafa savrulmaya başladığında, Sahra çölün tatlı esintisinin verdiği o huzuru hatırladı.Her daim yanında taşıdığı o hissi hatırlayınca ise hafifçe gülümseyerek toplanan kalabalığın yanına doğru ilerledi. Fas-Çöl Sarayı... Ayda Şehrinaz hanımın gün içindeki bakımına yardımcı olduktan sonra dinlenmek için odasına çekilmişti.Aklı hâlâ sabah duyduğu eski kral Nahwal'ın söylediği o sözlerdeydi. "Zaid'i suçlayacağız." Babası ile birlikte Fas'a geldiklerinde canı sıkılmaması için ona bir kitap almıştı.İçinde en bilindik binbir gece masallarının olduğu bu kitapta okuduğu bazı hikayelerde sarayda geçiyor ve genelinde prens ya da prensesin düşmanları oluyordu. Tıpkı bu sabah duyduğu o cümlelerde olduğu gibi. Ayda bir an için prens Zaid'e duyduklarını söylemeyi düşünse de yanlış anlaşıldığından çekinerek bu durumdan iyice emin olmak adına bekleye karar verdi.Bu süre zarfında çok dikkatli olacak ve Nahwal'ın neyi kastettiğini anlamaya çalışacaktı. Zaid o gün ögle saatlerinde Nahwal'ın ilgilendiği dönemde sarayın gider ve gelirlerini hesapladığı defteri alarak çalışma odasına kapanmıştı. Nereden olduğunu anlamadığı yüklü bir miktar altının gelişini ve daha sonra nereye harcandığı bilinmeyen bir eksilti ile hesaplardan çıkışını fark etti. Sarayda bu işlere bakan güvenilir bir kaç adamını yanına çağırarak bilgilerine başvurdu ancak onlarda bu durumdan haberdar değildi. Baş muhafızı ve yardımcısı El-Ensar odasına geldiğinde onu bir hayli dalgın bularak sordu; "Yâ Zaid...Bakışlarından yorgunluk akıyor hangi sebeptendir?" "Hesaplar Ensar...Yönetim Nahwal'da iken tutulan hesaplar." "Durumlar karışık öyle mi?" "Öyle görünüyor bu yüzden de sana önemli bir görev düşüyor." "Başımla birlikte Zaid." "Senden Abal'ı takip etmeni istiyorum.Her adımı,gittiği her yer,görüştüğü her kim ise...Bilirsin Nahwal onsuz nefes dahi almaz.Eğer ki şüphelerim gerçek ise yasak ya da usulsüz olan bir işler dönüyor." "Tabii emrin olur.Yalnız Sahra hanım'ın kardeşinin bulunması içinde bir görev vermiştiniz.Şehirde bulunduğum sürede El-Abal'ı takibim zorlaşacak." "Şimdilik yerine başka bir adam görevlendir." "Pekâla." Ensar çıktıktan sonra ona Ayda'nın sarayda olduğunu neden söylemediğini düşündü.Ne de olsa sarayda babasından sonra çocukluğundan bu yana en çok güvendiği kişi oydu.Ancak şimdilik bu sırrı açık edecek bir durumun bir şekilde Nahwal'ın kulağına gitmesinden son derece korkuyordu.Daha önce krallık koltuğuna sahip olmak adına yaptığı onca şeyi düşündüğünde bu korkunun hiç de yersiz olmadığı gün gibi ortadaydı onun için.Bu sebepten ötürü Ayda'yı korumak adına onun saraydaki varlığını son derece gizli tutmaya karar vermişti. Çalışma masasında özel bir dilekçe yazarak eline aldı.Ve kendinin bizzat götüreceği kağıdı katlayarak konsolosluğa gitmek için aracına bindi. Aynı dakikalarda Ayda mutfağa giderek sepette duran yeşil ve parlak elmalardan alıp yemeğe başladı.Bir yandan da aklında ki bazı soruların cevaplarını ona verebilecek birilerini arıyordu. Aradan geçen on dakika boyunca mutfağı ve daha ònce görmediği çeşitlikte olan kuruyemişlerin görüntüsünü inceledi. Hafsa sultan mutfağa girdiğinde ise onu görerek biraz duraksadı. "Senin Şehrinaz hanımın yanında olman gerekmiyor mu lamia?" "Efendim banyosunda yaptırdık hemşire hanım ilaç verince uyudu...Yani şimdi uyuyor...Ben de acıkmış olmalıyım." "Anlıyorum.Ortalıklarda çok fazla dolanma." "Pek tabii...Yalnızca size bir şey sormak istiyorum..." "Söyle bakalım." "Şehrinaz hanımın kızı...Leila sultan...Neden canına kıymış." Onun bu sorusu üzerine biraz şaşırmış ve sinirlenmiş görünen kadın Ayda'yı üzerine sabitlediği gözleri ile süzüyordu. "Cahillik işte..." Bu sorunun yanıtını prens Zaid'in ona anlattıklarından çıkaran Ayda aslında öğrenmek istediği sorunun cevabı için uğraşıyordu. "Babası...Yani eski kral Nahwal...O nasıl biri...Şey...yanlış anlayın.Şehrinaz hanım çok bitkin görünuyorken o sanki..." "Hadii...Bu kadar soru kâfi..İşinin başına geç.Bu saraya geliş nedenin Şehrinaz hanıma yardımcı olmak fazlasına zinhar gerek yok." Ayda Hafsanın bu çıkışı üzerine kendini toparlayarak oturduğu yerden kalktığında hızlı adımlarla koridora doğru yürümeye başladı. Koridoru geçtiğinde üst kata çıkarak Şehrinaz hanımın uyanıp uyanmadığını kontrol etmek için odasının kapısına yavaşça vurdu. Kadın hâlâ derin uykuda ve oldukça sakinlemiş görünürken kapıyı geri kapatmak üzereydi ki başında dikilmiş olan Nahwal'ın korkutucu gri gözleri ile karşılaşarak hemen geri çekildi. Ayda heyecanını belli etmemeye çalışarak başını eğdiği gibi yüzünü peçesi ile kapattı. Ancak karşısında ki yüzün ifadesinde anladığı kadar ile bu hareketi için oldukça geç kalmıştı. "Hey!...Sen!...İsmin nedir?" "Lamia efendim." "Tanıdık bir simân var ancak bu sarayda yenisin diye biliyorum." "Öyle efendim yeniyim...Yani hemşire hanım ile birlikte geldim." Bakışlarını bir saniye dahi üzerinden ayırmayan adam soğuk bir ifade ile Ayda'yı süzmeye devam ediyordu. "Senin konuşmanda bir değişik...Nereden geliyorsun?" Ayda bu soru karşısında biraz afallasa da ondan gerçeği gizleyebilecek kadar yalan söyleyebileceğinden emindi ve daha fazla şüphe çekmemek için aklına ilk geleni söyledi. "Yemen'den geliyorum efendimiz." Nahwal onun bu cevabından şüpheli olduğunu düşündüren bakışlarıyla Ayda'ya biraz daha yaklaşarak süzerek şu cümleleri söyledi. "Seni daha önceden de tanıdığıma eminim Lamia ancak ne şekilde olduğunu şu an hatırlamıyorum ve eğer söylediklerin doğru değilse başına bir dert alacağından kuşkun olmasın."
|
0% |