Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@morsesilya40

Zaid bindiği atın sırtında peşindeki muhafızları ile birlikte çarşının taş sokaklarını bir bir geçiyordu.O esnada kral ve kervandakiler çevresini saran halkın ilgisinden uzaklaşmak adına bir tüccarın konuk evine doğru yola çıkmıştı.

Kral umutlanan gözlerle oğlunun peşinden bakarken kendi muhafızlarından bir kaçını küçük bir işaret yollayarak onun yanına gönderdiğinde bir taraftan da bu durumu kimsenin fark etmemesi için sürekli emirler yağdırıyordu.Biliyordu ki kervanın içinde amca oğullarına haber taşıyan hizmetliler dört gözle etrafını sarmıştı.

Kral her şeyin yolunda olduğunu düşüne dursun, Leila izlediği keskin gözleri ile daha o saniye Zaid'in heyecanını fark etmiş,o hırsız kızı göz hapsine almıştı bile.Zaid'in böylesine meraklı bakışlarla onu takip ettiğini görmek kıskançlıktan içini kemirmiş,onu bir çılgınlığa sürüklemişti.Bir sebep bularak içlerinden ayrıldıktan sonra sokaklarda koşturmaya başladığında bedenini saran hırsı yüzünden artık başına geleceklerden ahabersizdi Leila.

Zaid ise o dakikalarda muhafızlarına yolu açtırarak kızın sapabileceği her sokağa,girebileceği her binaya bakmalarını emretti ve kendiside atın sırtında ilerlerken hâlâ etrafı gözlüyordu.

Çarşının telaşlı tüccarları onun arayış içindeki gözlerini görünce yardımcı olmak adına yolunu kesmeye başlamışlardı üstelik.Emri alan muhafızlar onlara kızın üzerindeki esvabı tarif ederek bulmaları halinde kese kese altın vaat edince büyük alkışlar yükseldi bu kez tezgahlarından.

Elbette ki prens Zaid'in unutamadığı iki çift göz,o anlamlı bakışların peşinden gitmesinin diğer bir sebebi de,annesinin kulaklarında çınlayan sesiydi.Vefat ettiğinden bu yana ilk kez duyduğu o cümlelerinin bir anlamı olmalıydı onun için.Daha önce çoğu kez rüyasına girmişti ancak bunların hiç birinde kendisi ile konuşmuyordu.

Onun bu önemli emrinden sonra tüm dükkanlar aranarak bakılmadık sokak kalmamıştı.Çaresizce atını geri döndürdü Zaid ancak onu aramaktan asla vazgaçmeyeceğini de iyi biliyordu.

Bin tembih sonrası yanından ayrıldığı her tüccara kızı bulmaları halinde hemen saraya gelmeleri emretti.İyice uzaklaşan kervanın peşinden tüccarın evine doğru ilerlediği esnada ise çarşının çıkışında aniden onu gördü.

En az elli adım ilerisinde ki kız,elinde tuttuğu inci kolyesini bir tüccara satabilmek için adeta yalvarıyor ve korku içinde etrafa bakınıyordu.

Bu göruntü karşısında hemen muhafızlara durmalarını emrederek atından inen Zaid,yavaş adımlarla tüccarın tezgahına doğru yaklaştı.Bir taraftanda gözlerini üzerinden ayırmadan onun güzel yüzünü inceliyordu.

Uzun ve kıvrılmış kirpiklerinin gölgelediği şeftali renkli yanakları,göz alıcı parlak cildi ile Zaid sanki büyüleyici bir tabloya yaklaşıyor gibiydi.Esvabının şalından sarkan koyu kahverengi saçlarının çölde bir serap gibi omuzlarına dökülmesi ile de eşsiz bir duruş sergiliyor gibiydi.

Ani bir dönüş yaparak bakışlarını hareketli alana kaydıran Tüccar,Zaid'in tezgahına doğru geldiğini fark edince büyük bir sevinçle kızı kenara itip öne doğru yürümeye başladı.Kız ise ne olduğunu anlamadığı utangaç bakışlarını artık ona doğru yöneltmişti.

"Prensim,efendim hoş geldiniz çarşımıza...Ne arzu ederseniz hepsi sizindir."

Ancak o an umduğu karşılamayı bulamamıştı tüccar adam çünkü prensi onu önünden uzaklaştırarak hızlanmış adımlarla yürümeye devam etti.

"Kızı niye itersin be adam,çekil şöyle!"

"Emredersiniz efendim,emredersiniz."

Zaid Sahra'nın tam karşısına geçip onun gözlerine baktığında aradığını bulduğuna çoktan emin olmuştu artık.Sahra ise anlamlandıramadığı bu bakışların sahibi tarafından bu denli süzülmesinin sebebini merak ediyordu.Kaldı ki o satıcı adam kendisine Prensim diye hitap etmişti.

"Sen çarşıdaki o kızsın."

İşte o saniye yaşadığı korkudan midesine kramplar giren kız,titreyen ellerine sahip çıkmaya çalışarak onun karşısında eğildi.

"Efendim lütfen beni bağışlayın...Ben hırsız değilim yalnızca..."

Kızın sözünü bitirmesini beklemeden hızla onun başını kaldırarak gözlerine bakmasını sağladı Zaid bu kez.

"Kaldır başını lütfen...Hiçbir kadın bir erkeğin önünde eğilmemeli."

Kız şaşkınlıkla onun yüzüne bakarken nasıl olupta kendisini fark ettiğini anlamaya çalışıyordu.Kendini biraz kontrol ettikten sonra konuşmaya başladı.

"Ne olur ben kötü birşey yapmadım.O adam beni kovalıyordu çünkü...

"Devamı önemli değil...Ben senden benimle saraya gelmeni istiyorum."

Onun bu âni sözlerini duyduğu gibi korku ile geriye doğru çekilen kızın gözyaşları da istemsiz bir şekilde süzülmeye başlamıştı.

"Ben...Ben gelemem.Kardeşlerim var onlara bakmam gerekli.Lütfen size yalvarıyorum Prensim başka bir köle bulun kendinize."

Zaid tam da o saniyelerde duyduğu sözlere karşılık artık kendini tutamayarak kahkaha ile gülmeye başladı.

"Köle mi?Sen mi köle olacakmışsın?"

Taş sokağın içinde bu olaya şahit olan küçük kalabalık büyük bir şaşkınlıkla onları izliyordu.

Zaid ise kızın bu korkusunu hissettiğinde kılıcını yere bırakarak önünde eğildi hızla.

"Senden benimle saraya gelerek prensesim olmanı istiyorum."

Bu kez büyük bir coşku koptu etraftan.Çılgınca alkışlayanlar bir yana,birbirlerine sarılarak yeni krallarını kutlamaya hazır olanlar bir yanaydı çünkü sarayda düğün demek tüm tüccarlar için satış ve altın demekti.Kılıçları elinde biraz geride bekleyen muhafızlarsa oldukça sevinmişti bu duruma.Ne olsa yeni kralları merhametini çok sevdikleri Zaid olacaktı artık.

Aynı dakikalar içinde yüzünde kocaman bir şaşkınlık ile olup biteni izleyen kız,tüm bu olanların bir rüya olduğunu düşünüyordu elbette.

Evet,evet...Uykusuzluktan dolayı bir yerde sızmıştı ve bu yaşadıkları kesinlikle çılgın bir rüyaydı.

"Evet sizden bir cevap bekliyorum...Benimle saraya geliyor musunuz?Hem isminizi de bana henüz bahşetmediniz."

Karşısındaki kız titreyerek ve kısık sesi ile başını eğdikten sonra ona ancak cevap verebildi.

"Sahra...İsmim Sahra efendim."

"Sahra demek...Bu ne güzel bir isim....Benim çöl sarayımın prensesi."

Rüya nedense hâlâ devam ediyordu Sahra için.

"Ancak efendim ben buna layık..."

"Sakın bunu düşünme.Bana yalnızca benimle gelip gelmeyeceğini söyle Sahra."

İşte o an etrafını saran yüzlere iyice bakındı kız.Yaşadıklarının gerçekliğini yoklamaya başladığında ancak anlayabildi bu durumu.O bir rüyanın içinde değil de gerçeğin tam ortasındaydı...

Saniyeler içinde şaşkınlığını biraz atarak yeniden cevap verebilecek gücü toparladığında konuşmaya başladı.

"Gelirim ancak kardeşlerim..."

"Onlara da sarayımda yer var elbette."

Zaid bir iki adımla ona doğru yaklaşınca başını tutarak kaldırdı ve gözlerine baktı.

"Geliyor musun benimle...Çöl sarayımın prensesi olacak mısın?"

Nihayet saniyeler sonra kısık bir ses ile gelen şu sözler duyuldu;

"Geliyorum."

Sahra'nın yani çöl prensesinin önünde eğilen Zaid,annesi aklına geldiğinde yaşarak gözlerini gizlemeye çalıştı ve iyice kendine geldiğinde bir işaret ile muhafız alayını yanına topladı.

"Kardeşlerinin nerede olduğunu öğrenerek hemen saraya getirin."

Emri verdiği gibi bir izinle Sahra'yı atına aldı ve kervanın izinden şehre doğru ilerlemeye başladı.Yola onlardan önce düşen baş muhafız alayı ise bir kaç saat sonra haberi kervana ulaştırabilmişti.

Haberi aldığı gibi konuk olduğu tüccara erken ayrılmaları gerektiğini bildiren kral bir an önce saraya dönmek için can atıyordu artık.

Oysa geldiği kervanın bir kişi eksik ile geriye döneceğinden haberi yoktu.

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%