@morsesilya40
|
Davet masalarına yerleşen konukların,uğultu ve hayret nidaları eşliğinde Afrah konuşmak için Nawfal'ı odasına çağırdı. "Bu nasıl bir küstahlık!Benim davetime icabet etmiş insanların gözü önünde bu hareketleri hangi cesaretle yaparsın.Üstelik hanedanları oğlumun nişanından haberdar edeceğim esnada." "Oğlun...hep senin Oğlun... "Varsa yoksa biricik oğlun Zaid,şayet şu pul kadar da olsa ailemizi düşünseydin,tüm bu hadiselerin vuku bulmasına gerek dahi kalmayacaktı." "Yani?İstemediği ve kardeş gözü ile baktığı halde oğlumu Leila'mı ile evlendirecektim onu." "Bir gün içinde bulduğun,o Türk kızı ile evlendirmek mi doğru olan." Afrah sıkıntı ile alnına ovuşturarak koltuğuna oturdu. "Anlamıyorsun...Ben Zaid'i seçtiği kız ile evlendireceğime dair annesine yemin ettim.Onun bu vasiyetini çiğneyemem hem kaldı ki oğlum böyle bir karar verdi ise mutlak surette bildiği bir şey vardır." "Ya benim kızım ne olacak Afrah?Kayıp olduğu haberleri çoktan yayılmıştı.Üstelik Hanedanlar da artık onun başına gelenleri biliyor.Herkes ona şüphe ile bakacaktır artık." "Pekii bunun sorumlusu kim?Ya da dur ben söyleyeyim sana..." "O benim bileceğim bir iş sen karışamazsın." "Oğlumun kiminle evleneceğine,yerimi kimin alacağına karar vermek de benim işim olsa gerek.Bu konu burada kapanmıştır ayrıca sen ve ailen birazdan kendinize çeki düzen vererek,yemeğe katılın bu bir rica değil emirdir Nawfal." Aradan geçen zaman içinde yaşanan bu tatsızlık yüzünden keyifleri kaçan konuklar küçük fısıltılarla olanları konuşuyordu.Yemek salonuna tekrar geri inen kralları masanın başında göründüğünde ise ortalığı büyük bir sessizlik kapladı. "Kıymetli konuklarım öncelikle herkese yeniden selam ederim.Bildiğiniz üzere oğlum Zaid yakında yerime geçerek benim tahtıma oturacak.Desteklerinizi esirgemeyeceğinizden kati surette eminim.Bunun öncesinde sizleri nişanı duyarmak için sarayıma davet ettim.Şayet nasipse gelinim olacak olan kızım Sahra sarayımızda şu an misafirdir.En kısa vakitte düğünlerini yaparak büyük bir davet vereceğim.Cümlemize afiyet olsun.Duaya buyurun." Okunan dualar bittiğinde tek bir masa hariç herkes bu açıklamadan memnun görünüyordu. Zaid erkekler masasında kendisine iletilen tebrikleri kabul ederken,Sahra yabancı olduğu insanların inceliyici bakışlarından rahatsız bir şekilde kımıldandı. Tüm konuklar yemek sonrasında dağıtılan kahvelerini yudumluyor Sahra ile başbaşa görüşebilmek için fırsat arayan Zaid ise onun hizmetlisi aradığı kişi olan Hafsa'yı bulmuştu. "Bayanların masasında keyifler nasıldı Hafsa?" "Efendim gayet afiyetle yendi yemekler hiçbir sorunumuz yok." "Sahra pekii?Ya o olanlar hakkında bir söz söyledi mi?" "Yok ben duymadım yalnızca çekingen hali vardı yemekte.Elbette durumu için bekledik bir olay.Yeni bir aileye katılacak." "Anladım...Kahvemi onunla içmek istediğimi iletebilir misin kendisine.Yalnız bunu etrafa duyurma.Ben çalışma odamdayım." "Hemen efendim,hemen." O dakikalarda servis yapılan altın tepsilerden yayılan aromatik kokular,bahçeye geçmekte olan konukları sohbete davet ediyordu. Konuklardan ayrılan Nawfal ve ailesi ise yemek bittiği gibi sarayın içindeki odalarına çekilmişti. Leila ağlayarak girdiği odasında başına gelenleri düşünüyor ve içinden Sahra denen kız için lanetler okuyordu. Elbette ki kendi toparladıktan sonra büyük amcası Afrah'a gördüklerini anlatacaktı. Hâlâ Zaid'in onun peşinden giderek saraya nasıl getirdiğini bir türlü aklı almıyordu.Üstelik tam onları izlediği esnada,o akıl fukarası adam koluna girerek şiddetle yerde sürüklemiş sonrasında onu köle pazarına götürmüştü.Başına gelen bu olayın gizlenmek için giydiği hizmetli görünümü sebebi ile olduğunun da farkındaydı ancak yine de onun gözündeki en büyük suçlu o uğursuz kızdı. Sahra o dakikalarda ilerideki en büyük düşmanından habersiz,Zaid'in çalışma odasına doğru yürüyordu.Bir yandan sarayın duvarındaki tabloları incelerken bir yandan da yolları aklında tutmak için dikkatle etrafına bakınıyordu.Hafsa'nın tarifi üzerine Zaid'in odasını büyük koridorun sonunda bulduğunda bir kaç saniye bekleyerek kapıyı çaldı. "Giriniz." "Beni görmeyi istemişsiniz." "Hoş geldin Sahra.Seni sohbetten alıkoymadım umarım." "Hayır,hayır...Hatta neredeyse sıkılmak üzereydim." "Güzel ol halde." "Hem ben de zaten bu akşam yemek öncesinde olanlar ve Leila hakkında sizinle konuşmak istiyordum Zaid." "Şu malum konu demek.Ne ise şöyle geçelim önce." Sahra camın önünde duran Zaid'in onu davet ettiği geniş koltuğa oturduğunda odada bulunan kitapların çokluğundan dolayı bir hayli şaşırmıştı. "Hepsini sen mi okudun?" "Bazıları hariç bir çoğunu.Eskiden bir mürebbiyem vardı ve kendisi kitaplara aşık bir adamdı." "İçlerinde ünlü Türk yazarlardan da varmış." "Elbette...Hem ben değişik kültürleri tanımayı seven biriyim.Bir çok ülkede bulunduğum gibi Türkiye'de de bulundum." "Ne güzel değil mi?Türkiye yani...Çok güzel bir ülke." "Bence de öyle." Zaid,hazır konu buraya geldiği için mutluydu.Böylelikle aklına takılan o meseleyi Sahra'ya daha rahat sorabilecekti. "Özlüyor musun ülkeni?Yani orada mutlaka akrabaların,bir çevren ve arkadaşların vardır." "Hem özlüyorum hem özlemiyorum diyelim." "Pekii bunun sebebi nedir?" "Güzel anılarım olduğu kadar kötü anılarım da var çünkü." Duyduğu bu cevap ile merakı daha da artan Zaid,onun gözlerine daha da yakından bakabilmek adına hafifçe öne doğru eğildi. "Ya sevdiklerin?Onları özlemiyor musun? "Elbette özlüyorum." "Pekii...Seni orada bekleyen biri var mı?" Bu soru sonrası kalbi heyecanla atmaya başlayan Sahra başını kaldırarak onun yüzünü incelemeye başladı. "Ne demek istiyorsun Zaid?" "Yani bir sevgili,özel bir arkadaş Sahra.Ülkenizde bunlar serbest olduğunu biliyorum." "Hayır artık yok." O an duyduğu bu cümlenin içinden yalnızca 'artık'kelimesi kalmıştı Zaid'in kulaklarında. "Artık yok ise önceden biri vardı demektir yanılıyor muyum?" Sahra az çok bu durumun ona ne hissettirdiğini anlıyordu çünkü bu topraklarda bu tür durumlar normal olmayan hadiselerdi. "Yanılmıyorsun,ben daha önce ülkemde nişanlanmıştım." Odaya çöken kısa süreli sessizlik sonra Zaid konuşmaya devam etti. "Bunu senden daha önce duymak isterdim." "Neden Zaid?Benim hakkımdaki ilk düşüncelerin mi değişecekti ya da beni saraya getirmekten vaz mı geçecektin?" Zaid ayağa kalkarak odanın içinde yürümeye başladı.Onun bu sorusuna biraz hazırlıksız yakalanmış gibiydi. "Hayır,sanmıyorum Sahra yalnızca bunu önceden bilmemin benim hakkım olduğunu düşünüyorum." "Elbette ben de öyle düşünüyorum Zaid fakat şimdiye dek uzun süre konuşma fırsatımız olmadığı gibi her şey çok hızlı gelişti.Kaldı ki aynı şekilde Leila ile olan durumunuzdan benim de haberim yoktu." "O tamamen farklı bir mesele Sahra." "Bilakis Zaid,ben tam da aynı mesele olduğunu düşünüyorum." İşte o saniyelerde onun düşüncelerinin haklı olabileceği anladı Zaid.Kendi ülkesine göre daha özgür büyüyen bir kızın zihnini sorgulama hakkına sahip değildi.Hem kendisi de böyle bir olasılığı hesaba katmış olmalıydı. O kısacık sürede aklı ile bunları idrak etmeye çalıştı ancak yine kalbindeki o kıskançlık hissini içinden hemen atması mümkün değildi. "Seni anlıyorum hem çok iyi...Fakat sen de beni anlamalısın.Bu durumu her ne kadar kabullensem de sana bir başkası tarafından olan yakınlık düşüncesi beni üzüyor." "Elimden gelen birşey yok Zaid." Aralarında geçen bu sohbet konuşma sonrası aniden yerinden kalkarak odasına doğru yürümeye başlayan Sahra onları gözetleyen eden bir üçüncü gözün farkında bile değildi. O esnada büyük sütunun arkasına gizlenen Şehrinaz hanım,kızının başına gelenleri Sahra'ya ödetmeye kararlı olan bakışlarıyla olanları izliyordu. Zaid ise az sonra söylediği sözlerle kalbini kırdığını fark ettiği Sahra'nın peşinden fırlayarak odasından çıkmıştı.
|
0% |