@morsesilya40
|
Akşam yemeği sonrasında biraz alışveriş yapmış ve küçük eve dönmüştük.Berat televizyon koltuğu karşısında uyumuş ben ise odama geçerek bir süre sakinleşmeye çalışmıştım. Ne gündü ama... Az kalsın ya Kartal o adama yakalanacak ya da Berat bir ay sonra evleneceği evde muhtemelen hırsız olduğunu düşündüğunü birini görecekti.Her iki türlüsüde kötü olaylarla sonuçlanabilirdi.Neyse ki bu korkularım yerine olaylar büyümeden yatışmıştı. Saat ilerlemiş olmasına rağmen,yorgunluktan sızlayan bedenime inat bir türlü uykuya geçememiş ve yatakta sürekli olarak kıpırdanmıştım.Tabii bu arada sürekli olarak bu iki yılı düşünüyordum.Onun sesini radyoda ilk kez duyduğum o geceyi hatırladığımda ise içimi saran garip duyguları kalbime nasıl sığdıracağımı bilemedim.O yıl hayatımı kurtaracak tek şeyin memurluk sınavını kazanmak olduğunu düşünmemin aslında nasılda hayalperest bir bakış açısını olduğunu şimdi yeni yeni anlıyordum. Çünkü siz ne kadar istediklerinizi planlar,doğruyu yapmaya ya da hayallerinizin peşinden koşmaya çabalarsanız çabalayın,kaderin getirdiklerinin karşısında boynunuz kıldan ince kalıyordu.Hani şu söylemler vardır ya "İnsanın isteyince yapamayacağı şey yoktur"diye,bu söz büyük bir trajedi komik bir düşünce sanıyorum.Kim ve hangi koşullarda olursak olalım,bazen büyük bir fanusun,bazense küçücük bir baloncuğun içinde yaşamaya çalışıyorduk işte,daha fazlası değil. Hayatımızı belirleyen kişi yalnızca biz değildik.Bazen ailemiz,bazen arkadaş çevremiz,bazen kıyamadığımız insanlardı...Tek bir an,tek bir kişi veya bazı nedenler bize seçimlerimizde müdahale ediyordu.Daha doğrusu biz kendimizde bir mahcubiyet ve mecburiyet hissediyorduk.Bu hisler özellikle de hassas insanlarda daha da yoğun yaşanıyordu. Kartal'ı o gece hastahanede yaralı olarak karşımda gördüğümde yaşadığım korkunun ve özlemin tarifi yoktu ancak yine de nişanlı olduğum gerçeği aklımdan bir an olsun çıkmamıştı.Ayrıca habersizce çekip gittiği ve yayında olmadığı o geceyi,aklımın bir köşesine kazıdığım tarihle birlikte hiçbir zaman unutmayacaktım. Kartal,o ilk günlerde monotonlaşmış yaşamıma o şahane sözleri ile gelmişti ben ise duygularımda ki o büyük boşluğun ne olduğunun yavaş yavaş farkına varıyordum.Yaşadığım o büyünün etkisi beni korkutmaya yetiyordu. Ancak onun gidişi ve ailemin evliliğe teşviki sonrası,Berat ile konuşmaya başlamış yine insanlara olan iyi yaklaşmımları sonrası onunla evlenmeye karar vermiştim. Yine tüm bu olanlar yaşanırken,bazı duyguların eksikliğini yaşadığımı bana sorgulatmaya başlayan Kartal'dan uzak durmam gerektiğinin farkındaydım. Düşünceler karmaşasında daldığım uykumda sürekli olarak karışık rüyalar görmüştüm. Sabah kii aslında bana göre sabahtı,Berat uyanmış gitmek için hazırlaniyordu. "Bugün cumartesi değil mi?Neden gidiyorsun? "Biliyorsun haftasonu yanında olmak için gelmiştim ancak acil olarak gitmem lazım.Şehirdışından gelen bir arkadaşımız için tüm ekip toplanıyoruz." "Erkek eğlencesi yani." "Yani öyle yemek falan toplanacağımız bir akşam olacak,uzun zamandır görmediklerim var içlerinde,şimdi gitmezsem ayıp olur.Kırılmadın değil mi?" "Hayır,hayır gitmezsen gerçekten ayıp olur,sorun yok,eğlenmene bak." "Tamam görüşürüz o halde.Haftaya zaten annemlerde gelecekmiş buraya." "Yaa haberim yoktu." "Söylüyorum ya işte,neyse çıkıyorum ben görüşürüz." Onu uğurladıktan sonra kafamı biraz,da olsa dağıtabilmek için ertelediğim bazı işleri yaptım.Dolabımın içinde uzun zamandır yardım kutusuna ayırmak istediğim kıyafetlerimi katlayıp düzgünce bir poşete yerleştirdim,kitaplığımı düzenleyerek tozunu aldım ve evi toparlayarak süpürdüm.Böylelikle bir süre dikkatimi başka bir yere verebilmiştim.Kendimi biraz halsiz hissediyordum ancak oyalanmak iyi gelmişti.Bugün ise nöbetim yoktu ve mutfakta geçirmek için yeterli vaktim vardı. Bir buçuk saatin sonunda yaptığım elmalı kurabiye ve peynirli poğaçalar fırından çıktığında gerçektende evi iştah açıcı bir koku sarmıştı.Soğumasını bekledikten sonra Kartal'a götürmek için bir saklama kabına dizerek toparlanıp evden çıktım. Dikkatle çevreye göz gezdirdiğimde şüphe çeken kimseyi göremediğimden emin olarak taksiye bindim.Güvenlik alanından sonra sitenin içine girince de çevreyi tekrar inceledim.Dairenin kapısına geldiğimde hafifçe iki kez tıklattım. Uykulu gözüken gözleri ve keyifsiz yüzü ile kapıyı açan Kartal yüzüme bakmadan kapıyı açıp içeriye geçti. "Hoş geldim." "Nerede kaldın?" "Ne demek,nerede kaldın? "Nişanlını uğurlayamadın mı? "O benim bileceğim iş.Sana yiyecek birşeyler getirdim başımın etini yemene gerek yok." "Aç değilim,yemek söyledim." "Poğaça,kurabiye saklama kabında sonra yersin o halde,hadi eyvallah." Sinirlerim gerçekten de çok bozulmuştu ve ağlamamak için kendimi tutuyordum.Çantamı alıp gitmek için ilerlediğimde,onun arkamdan gelen ayak seslerine aldırmadan kapıyı açtım.Bana dört adımda yetişerek kapıyı kolları ile kapattı. "Sare,bak seni onunla görmek yeterince zor anlıyor musun?Dün akşam gittiğinden bu zamana düşünmekten kafayı yedim." "Ne yapabilirim Kartal,bu ikimizinde suçu değil.Bana böyle davranmaya hakkın yok.Sana yardımcı olmaya çalışıyorum,başka ne yapabilirim." "Sare tamam,tamam geç içeriye lütfen,özür dilerim." Bir süre öylece kalakaldık.Daha sonra kapıyı kapatarak içeriye girdim. Sonrasında ikimizde susarak karşılıklı oturduk.Sessizliği ilk bozan yine Kartal oldu. "Ortalık güvenli görünüyor,iki güne buradan gitmiş olurum.Zaten başına yeterince iş açtım." "Yok sorun değil.Hem nereye gideceksin ki?" "Ege'de bana yardım edecek bir arkadaşım var.İş ayarlayacak,sonra kalacak yer meselesini halledeceğim." "İyi olur tabii senin adına sevinirim." "Olması gereken bu." Ne imâ ettiğini ikimizde biliyorduk ancak bu konu üzerine daha fazla konuşmak canımızı yakacağı için sustuk.Az sonra çay demlemek için mutfağa gittiğimde yavaş hareket ederek biraz da olsa oyalanmış oluyordum. Tepsiye dizdiğim bardaklar ve getirdiklerimi yemesi için sehpaya bıraktığımda bir saate yakın süredir ağrımaya başlayan boğazlarım ve titremeye başlamasından anladığım kadarı ile yükselmeye başlayan ateşim,bedenimi iyice halsiz bırakmıştı. "Ben biraz kötü hissediyorum,uzanacağım.Afiyet olsun sana" "Tabii,ev senin." Beni bilerek sinir etmesinin verdiği gülüşünün sesini duymamak için hızla büyük salondaki koltuğa geçerek uzandım.Sanırım şifayı kapmıştım. Gözlerimi alnıma dokunan bir elin temasına açtığımda,uykusuzluk ve hastalığın verdiği halsizlikten dolayı ne zaman uykuya daldığım hatırlamıyordum bile. "Sare,çok ateşin var,hasta olmuşsun." "İyiyim uykum var sadece." Uyku o kadar tatlıydı ki başımı kımıldatmak dahi istemiyordum. "Hayır,hayır kalkmalısın.Daha çok yükselecek sonra bak.Hiç ilaç varmı pekii eve?" "Hayır yok tabii ki." Sonra tekrar uyumaya devam etmiş olacağım bir süre sonra buz gibi bir soğukluğun alnımı sarması ile gözümü araladım." "Off bu,bu çok soğuk yaa." "Mecburen dayanacaksın,ilaç yok.Hem sağlikçı olan sensin,senin daha iyi bilmen gerekir bunları" "Hastayım herhalde kalkabilsem kendimi senin ellerine bırakmam." "Çenen hâlâ sağlam maşallah." "Sen de hep alaya vur."Ah başımm." "Dur,dur oynatma yat biraz daha,biraz bekleyelim geçmezse hastaneye gideriz." "Gerek yok,eczaneden ilaç alırız." "Tamam,tamam sen şimdi biraz uyu. Bir süre alnımda ve kolumun eklem yerlerinde gezinen bezin soğukluğu ile titremiştim ancak daha sonra kendimi biraz daha iyi hissetmeye başlayıp uykuya dalmıştım. Gözlerimi açtığımda başucumdaki sehpanın üzerinde su,ateş ölçer ve bir ateş düşürücü ilaç kutusu duruyordu.Hatta tabletin birinden bir tane hap eksilmişti.Elimle alnımı yokladığımda ateşim düşmüş ve boğazlarım artık daha az ağrıyordu.Sonra masanın üzerinde duran küçük not kağıdını fark ettim.Yavaşça ayağa kalkarak kağidı elime aldım.Daha önce polise verdiği ifadeden de tanıdığım aynı el yazısıydı. "Artık daha iyisin,arkadaşım beklediğimden daha erken çağırdı,beni merak etme güvenli bir yer.Gidiyorum,başına açtığım dertler için beni affet.Kendine iyi bak." Kartal. |
0% |