@morsesilya40
|
Eğer aceleniz yoksa,tren yolculuğu yalnız seyyehat etmek için en rahat araçlardan biriydi.Trafiğin karmaşasından uzak,varacağız saatin çoğunlukla kesinleşmiş olduğu ve bolca düşünebileceğiniz bir seyyahat süresindeydi.Benimse zaten tüm bunlara şu an aşırı derecede ihtiyacım vardı. Biletimi kontrol memuruna uzattıktan sonra satın aldığım koltuğa geçerek yerleştim.İstanbul-Ankara arası yaklaşık dört saat sürecekti.Çantama acıkınca yemek üzere biraz soğuk sandviç,çikolata ve içecek birşeyler hazırlamıştım ardından müzik listemi de açarak kulaklıklarımı taktım.Bu gece haftanın nöbetindeydim ve şaşılacak kadar sakin geçmişti üstelik.İki gün kendi iznim,iki günde mazeret izni alarak toplam dört günlük araya çıkmıştım. Bu gece,amiyane tabir ile dananın kuyruğu kopacaktı.Ne olursa olsun açık bir şekilde hislerimi onlara söylecektim.Buna kesinlikle saygı duymak ve beklemek zorundaydılar.Kaldı ki evlilik hayatta insanın alacaği en önemli ve en büyük kararlardan biriydi.Emin olduklarımın yanında içimi kemiren diğer şeyler içinse kesinlikle zamana ihtiyacım vardı. Düşünceler eşliğinde izlediğim yollara eşlik eden trenin hafif sallantısında ve slow müzik listemin uyuşturan tatlı meledolileri arasında,bir saate yakın uyumuş,ardından yiyecekler ve film izleyerek oyalanmıştım.Indiğim gardan taksiye binerek evin adresini tarif ettikten yaklaşık yirmi dakika sonra küçük bir sırt çantası ile kapının önündeydim. Kapıyı ilk açan Yıldız'ın,her zaman ki yüz ifadesi ve biraz soğuk karşılamasının ardından hemen ardından koşarak boynuma sarılan Deniz oldu. "Ablaaa." "Canımmm." "Ayy çok özlemişim yaa.Dur sana bir bakayım.Ool saçlar harika uzamış,biraz zayıflamışsın ama." "O gelinliğe sığmak içindir." Yıldız illa ki insanın derdini deşmeyi severdi. "Hiçte bi kere,ablamın kilosu boyuna göre gayet normaldi zaten.Sen kendine bak!." "Kızlar tamam ama bir geçeyim içeriye.Hem annem nerede bu arada?" "Gülten teyze ile alışverişe gittiler,sizin İstanbulda'ki eve aksesuar bakacaklarmış." Allah'ım ya ben ne söylüyordum onlar ne yapıyordu.Kızının sıkıntısını anlamak yerine dünürü ile gezmeye gidecek bugünü bulmuştu sanki.İki ayı geçiktir görmüyordum ve zaten özlemiştim. "Şeyy abla annem dedi ki yaş pasta alacakmışız.Tuzlu kurabiye yapmış akşam çayın yanına tatlı da olsunmuş." "Kızlar lütfen ben odama çıkıyorum siz halledin olur mu?Şu parayıda alın kendinize de birşeyler alın." "Ama abla bu çok." "Değil Deniz,hadi canım.Hem.biraz evde yalnız kalayım ben." "Tamam." Kızlar gittikten sonra yukarıya çatı katındaki odama çıktım.Tabii artık benim eski odam Yıldız'ın yeni odasıydı.Bir kaç birşeyi değiştirmiş,duvarlarına çizelgeler asmış ve en önemlisi çocukluk oyuncağım büyük pandamı kaldırmıştı.Artık herşeyiyle ona ait bir odaya dönüşmüştü.Öyle demişti birgün babaannem,kız yuvadan uçunca orası artık ona yabancı diyar gelir,bir yere sığamaz.Zaten de çok kalmayacak,iznimin yalnızca iki gün olduğunu söyleyip Istanbulda'ki büyük eve geri dönecektim. Eşyalarımı bırakıp duş aldıktan sonra kötü görünmemek adına hafif bir makyaj yaptım ve kumaş pantolonumun üzerine beyaz düz bir gömlek giyerek akşam için hazırlandım.Saat altıyı gösteriyordu ki neredeyse babam eve gelmek üzereydi. Az sonra aşağıdan gelen gürültülerden annemin ve kızların eve geldiğini anlayarak alt kata indim. "Anne." "Hoş geldin Sare." Annem bana sarılırken oldukça soğuk davranmıştı.Tabii ki de bunun altında yatan nedenin babamın ona olan baskısı olduğunun farkındaydım.Öyle göstermek istemesede babamdan çekinir ve korkardı. "Hoş bulduk anne." "Kızlar pastayı almış bir bak istersen sen de.Ben de tuzlu kurabiye yaptım,çay,çerez denk gelir.Onlarda zaten biliyorsun eli kolu dolu gelirler." "Annee,bu keyif oturması değil ya hani düğünün ertelenmesini konuşacağız." "Sare,bak kızım,gözünü seveyim babanın yanında da böyle dik dik konuşma.Çok sinirleniyor tansiyonu var biliyorsun." "Sen önce kızını düşünsene anne,hep kocan,hep kocan.Size güzellikle anlatıyorum işte erteleyelim biraz daha emin olayım diye ne var ki bunda?" "Kızım yapma etme!koca ev düzüldü,eşyalar hazır.Etraf biliyor bir aya düğün var,hem ne deriz?" "Damada atama çıkmadı dersiniz mesela,ya da Sare yıllık iznini alamadı,ya da biri hasta oldu.Siz bana saygı duyun yeter bahane çok anne." "Ah Sare,ah.Ne oldu da böyle söylüyorsun şimdi anlamadım.Biri mi karıştırdı aklını?Ne bileyim Berat hakkında birşey mi duydun?Kızım neyin eksik?O memur,sen memur,ev aldılar düzlükler,daha neyi istemiyorsun? "Annecim bak işte anlamıyorsun,kalbimin de evet demesini istiyorum.Tamam siz evlenmeye teşvik ettiniz evet dedim nişanlandım ancak nişanlılık zaten bir süreç değil mi?Tanımak için,kesin emin olmak için verilen vakit değil mi?Hem Ola ki attım nişanı,ne olur sanki? "Ay,ay sakın Sare,sus gözünü seveyim.Bak baban gelecek şimdi sus,aman kızım sus." Annemin bu sözlerinin hemen peşinden babamın ve Hasan amcanın arabasının sesleri duyuldu.Az sonra birlikte gülerek içeriye girdiler.Arkalarında ise Gülten teyze ve yüzüme çekinerek bakan Berat vardı. "Bak,bak bizim kaçak gelin buradaymış.Kızım öp bakalım babanın elini." Hasan amcanın elini öptükten sonra babamın çatık kaşlarına rağmen gülümseyerek sarıldım.Gülten teyze ise yine biraz soğuk ve sessiz görünüyordu. "Hoş geldiniz Gülten teyze." "Hoş geldin Berat." Selamlaşmanın ardından yerlerine geçtiklerinde hiçbir şey yok gibi havadan sudan hayat pahalilığından falan konuştular.Sonra annem işaret edince kızlarla birlikte tabaklari hazırlamak için mutfağa geçtik. "Off ne getirmişler öyle,şu kutuya bak abla,özel çikolata yaptırmışlar kutuda kağıtarla isminiz yazıyor.Berat abi de sana çiçek getirmiş." "Tamam Yıldız konumuz bu değil şimdi,hazırlayalım tabaklarıda gerçek konuşmaya geçsinler." "Ay abla,sen de ne nankörsün he.Insanlar sana daha ne yapsın?" "Kes sesini Yıldız,her şey bunlar mı demek,vardır ablamın kendince geçerli bir nedeni." "Kızlarrr,tamam hadi eller çalışsın." Servisleri hazırlayıp içeriye geçtiğimizde babam hâlâ yüzüme ters ters bakıyordu. "Eee kızım Sare,otur bakalım şuraya.Sen şimdi niye istiyorsun bu nişanın ertelenmesini anlat.Berat mı sebebi,eğer öyleyse çekeyim kulağını." "Yok efendim yalnızca biraz daha tanımak ve iyice emin olmak istiyorum." "Tamam da kızım,düğüne bir ay kaldı,her şey hazır hem zaten siz birbirinizi küçük yaşlardan bu zamana tanıyorsunuz ne oldu öyle birden bire." "Nişanlı kız sendromu bu başka birsey değil,bizimkilerde geçti ya o yollardan Hasan.Sen bakma Sare'ye." Ah baba,ah. "Şeyy Hasan amca,ben düşünmek ve kesin bir karar vermek istiyorum." "Bana bak Sare!!" "Tamam,tamam dur kızımla konuşuyorum ben dünür sen karışma." "Bir yanlışını görmediysen niye be kızım öyle birden bire.Istediğin birşey varsa alalım,beğenmediğin varsa değiştirelim.Altın mı,ev mi ne istiyorsun.Bak seviyor oğlum seni ben kefilim hem işinde gücünde çocuğum." Gözlerim dolmaya başlayınca ağlamamak için başımı çevirdim o esnada babam beni şok eden o sözleri söyledi. "Şımartma şunu dünür,söyle gerçeği.Sare hanım duy da öyle konuş kayınpederinle. Biz salona gün aldık,davetiyeleri bastırdık.Sen de otur bu gece nişanlınla düzgünce konuş,kimsenin canını sıkma,yapılacak o düğün." Ayağa fırladığım gibi odadan dışarıya çıktım ve odama geçerek kapıyı kapattım.'Babamın çabuk buraya gel'sözünü duysamda dönmedim.Sonrasında ise aşağıda neler oldu,kapım yavaşça çaldığında kim geldi bilmiyordum.Ağlamaktan ve sinirden geçirdiğim isteri krizi eşliğinde uykuya dalmıştım. Karanlığa uyandığımda Hasan amcalar gitmiş,ev tamamı ile sessizdi.Belli ki babamı yumuşatarak yatıştırmışlardı.Hemen sessizce hareket ederek alt kata indiğimde masanin üzerinde duran ve tam on dokuz gün sonrası için tarihlenmiş örnek davetiyeyi gördüm.Bu kadarı da artık fazlaydı. Ani bir karar ile yukarıya çıkarak eşyalarımı toparlamaya başladım.İstanbulda'ki küçük evin mutfak yangınından sonra ev sahibi tarafından evden atildığım ve yeni düğün evine gidemeyeceğim için bu gece otelde kaldıktan sonra başımın çaresine bakacaktım.Yarım saat kadar sonra eve biraz uzaklıktaki ilk otele sığınarak o geceyi geçirmiştim.Sabahın ilk ışıkları ile de hemen uçak ile İstanbul'a döndüm.Yeni bir telefon hattı ve kalacak küçük bir otel odasına yerleştiğimde bundan sonra ne yapacağımı biliyordum. Bir süre uyudum ve kafamı toparladıktan sonra artık kararımı vermiştim.Başka bir şehirde,özel sektöre geçiş yaparak,küçük bir ev tutarak idare edecektim. Akşam olmuş birşeyler yemek için lobiye indiğim sırada adımı duymamla birlikte, rezervasyon yapan otel yetkilisinin polisler ile yaptığı konuşmaya kulak kesildim. "Sare Gündoğdu burada kalıyormuş tekrar bir kontrol et bakalım." "Evet memurum dün gece size gönderdiğimiz listede ismi var." "İyi ya işte o yüzden geldik,sen hâlâ burada odasında mı ona bak." Elimde telefonum ve cüzdanım ile saklandığım merdiven altında öylece kalmıştım.Polis memurları az öteden yanımdan geçerken adeta nefesimi tuttum. Babam ve Hasan amca Ankara emniyetinden birçok yetkiliye iş yaptıkları için çoğunu tanıyordu.Muhtemelen oteller listeleri emniyet ile paylaştığı için ismimden dolayı kolayca bulunmuştum.Burası calıştığım hastaneye oldukça yakın bir yerdeydi.On sekiz yaşını geçmiş olmam emrin büyük yerden gelip beni karakola almalarına da engel değildi üstelik. Hemen dışarıya koşarak aklıma gelen ilk şeyi yaptım. "Kartal." "Sare?Ne oldu?İyi misin?" Çok çok önemli birşey olmadıkça onu asla aramayacağımı bildiği için korkarak açtı telefonu. "Ben iyiyim korkma,şeyy yalnızca evden kaçtım." "Evden mi kaçtın?" "Evet işte evden kaçtım.Babamla,Hasan amca polise her yerde beni arattırıyor otellerde kalamam yardım etmen lazım." "Üç saate geliyorum.Kredi kartı,kendi hattını sakın kullanma.Otele gitme,mobeseli yerlerden uzak dur.Üç saat idare et oyalan." "Nereye yakınsın pekii?" "Kabataş iskelesine." "Güzell orada buluşuruz." "Tamam." Telefonu kapattığımda doğru yapmadığımın onun da başına bela açacağımın ve evdekiler tarafından tamamı ile artık yanlış anlaşılacağımın farkındaydım. Ancak yine de başka bir çarem yoktu.
|
0% |