Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm

@morsesilya40

"Efendim"

Kayıtlı olmayan bir numara telefon ekranımda belirdiğinde biraz uzanmak için yukarıya odama çıkmıştım.

"Selam Sare,ben Gamze."

"Selam Gamze."

"Iııı,şeyy Kartal seni merak etmiş,sorun olmaması adına benden rica etti aramamı.Ankara'ya varmış mısın ve bir de durumlar nasılmış?"

"Evet,evet yirmi dakika falan oluyor geleli.Sakinmiş dersin,her şey yolunda yani."

"Tamam iletirim,iyi akşamlar sana."

Hasan amca beni eve getirdikten sonra babam ile uzun uzun konuşmuş ve nişanı ertenlenmesinin onlar için de daha iyi olacağını,benim korktuğum için bir arkadaşımda kaldığımı,yarın sabah beni kendisinin İstanbul'a götüreceğini söyledi.İşe izinsiz gidemediğim içinse bir sağlık raporu ayarlayacaktı.

Telefonu kapattıktan az sonra ise Deniz yanıma gelerek yatağa oturdu.

"Neler oldu ki öyle abla,anlatmak istersen dinlerim."

"Deniz'cim şu an yalnızca uzanıp dinlenmek istiyorum,çok fazla sersemledim ablacım.Yarın sabah tekrar yola çıkacağım için uyuyup dinlenmem lazım.Farklı bir durum yok yani,ertelendi düğün."

"Anladım abla en azından senin istediğin gibi oldu,ona seviniyorum."

Deniz çıktıktan sonra oda da yalnız kalınca,gözlerimi kapatarak bir süre öylece uzanmıştım.Sanıyorum hemen uykuya dalmış ve derin bir şekilde uyumuş olmalıyım ki gördüğüm rüyanın etkisi ile uyandığımda saat gecenin dördünü gösteriyordu.

Rüyamda yalnızca Kartal vardı ve renkli bir piknik örtüsünün üstünde yanyana uzanmıştık.Hiçbir ses duymamıştım ancak o an hissettiğim huzur ve mutluluk içimi daha önce hiç hissetmediğim duygularla kaplamıştı.Güneşin ışıklarının yüzüme vurduğunu,gökyüzüne doğru uzanan ağaç yapraklarının rüzgarın etsikisi ile hafifçe savruluşunu ve uçan bir martının neşeli çığlını dinliyordum.

Bir rüya bir insana kendini bu kadar iyi ve umut dolu hissettirebilir miydi?Böyle bir şey nasıl mümkün oluyordu ki?Bu sorumun cevabını yalnızca kalbim biliyordu sanırım...

Mahmurluktan ayıldıktan sonra doğrularak yataktan kalktım ve mutfağa inerek tezgahta bulduğum kek'in yanına kahve hazırlayıp bahçeye çıktım.Bahar'ın ılıklaşmış havasına rağmen belli ki Ankara hâlâ serindi.Üstelik ada'nın geceleri kadar aydınlıkta değildi.

Şimdi düşunüyordum da Hasan amca yaşça olgun olan büyük bir insanın yapması gerekeni yapmış,en azından oğlunun istekleri için çabalamıştı.Ya Berat o neden hâlâ ortalarda yoktu?İşte tam da bundan bahsediyordum aslında,küçük ancak incelikli düşüncelerden.Beni arayabilir,mesaj gönderebilir ya da süpriz yapıp gelebilirdi.Herkes onun için çabalasın istemiş ancak kendi eksikliğini yine görmemişti.Muhtelemel yarın İstanbul'a gittiğimde bir hediye gönderecek ya da süpriz olarak elinde bir kutu çikolata ile ben geldim diyecekti.Oysa ki benim onun anlayaşına ve varlığına bu durumdayken ihtiyacım vardı.

Saat beşi geçip hava daha da serinlediğinde odaya tekrar çıkarak uyumak için direndim ancak bir saat kadar geçmesine rağmen uyuyamayınca saat sekizde beni almaya gelecek olan Hasan amcaya mesaj atarak isterse daha erken gelebileceğini yazdım.Hem bu benim içinde iyi olacaktı çünkü babamla kısa da olsa tekrar konuşmak istemiyordum.

Yarım saat sonra namazdan çıkan Hasan amca kapıya geldiğinde,evdekilere onları rahatsız etmemek için erken çıktığımı belirten bir not yazarak evden ayrıldım.

Ankara-İstanbul yolunda sessiz süren yolculuk boyunca uykuladım ve feribot arası verdiğimizde temiz hava alarak denizi seyrettim.

Bir buçuk saat sonra yeni evin mobilya kokan eşyaları arasında dolaşırken buradaki diğer küçük evden bir valiz yaptığım eşyalarımı dolaba yerleştirdim.Kartal evi öyle düzenli ve temiz kullanmıştı ki birinin burada bir süre yaşadığını söyleseniz kimse inanmazdı sanıyorum.Ev zaten yeterince temiz olduğundan,dışarıya çıkarak son kalan param ile küçük bir alışveriş yapıp döndükten sonra kendimce rahat edebileceğim bir düzenle mutfağa yerleştim.Ertesi gün hastanedeki nöbetime tekrar döneceğim için saç ve cilt bakımımı da yaparak hazırlandım.Ütüye ayırdığım gömlek ve üniformalarımı dolaptan tekrar çıkardığım esnada dairenin zili çaldı.Beklediğim kimse olmadığından Berat'ın gelmiş olabileceğini tahmin ediyordum ve kapıyı açtığım gibi karşımda gördüğüm adamı görünce küçük bir çığlık attım.

Sonrasında tüm gücümle kapıyı kapatmaya çalışmam,uzamış tırnaklarımla onu cırmalamam hiçbiri işe yaramamıştı.

"Hayır böyle giremezsiniz,yardım edin,kimse yokmu?!!"

Beni iteklediği gibi kapıyı kapatarak içeriye girdi.

"Bacım bak ben sana dedim korkma,sana zarar vermek niyetim yok.Güvenlikten eski kayıtları izledim.Bizim kaçak buralarda kalmış.Sana ne dedimdi hatırlıyor musun?Bana doğruyu söyleceksin."

Cebinde silah gördüğümde neredeyse aklım yerinden çıkacaktı.

"Şimdiii düş önüme!Nerede kalıyorsa oraya gidiyoruz.Önce telefonu uzat bakayım bana sen!"

"Abi o,o zamandı,biz kavga ettik,görüşmüyoruz ki onunla.Zaten dedim ya sana eski bir arkadaşımdı yardım ettim diye."

"Bana bak bacım,yalan söyleyip duruyorsun.Yazık sana,nişan attın onun için,kaçtın,kovalandın ama değmez bak koruma onu.Hadi yürü,sesini çıkarırsan işler değişir o zaten hesap verecekte bu sefer senin kız kardeşlerde sıkıntı yaşar Ankara'da."

Şakası yoktu.Söylediklerinde son derece ciddi olduğunu benim hakkımda öğrendiği şeylerden de anlıyordum.Çaresizce çantamı almak için izinle odaya döndüm ve kapıdan birlikte çıktık.

Ne kadar saçmaydı ki güvenlikli site palavrası hiç bu kadar gerçek olmamıştı.Hemen yanımda silahlı birisi elini kolunu sallayarak ve hatta danışmaya selam vererek kapıdan çıkmıştık işte.Üstelik güpegündüz.

O an aklıma ilk gelen Kartal'ın benim için ölümü dahi göze alacağı ya benim onun için ne yapabileceğimdi?Şu an aklımda yalnızca bu düşünce vardı.

Düşündüğüm bir sürü saçma sapan onu kurtarma fikrinin ve izlediğim o macera filmlerinde gördüğüm tüm kritik sahnelerin yanında,esas kızın neler yaptığını hatırlamaya çalıştım.En mantıklı olanlarını kafamda sıralardan belki de yanımda tüm ciddiyeti ile araba kullanan bir suçlu vardı.

Tuvalete giderek bir şekilde kaçmaya calışabilir ya da rujumla acil durum olduğunu belirten bir not bırakarak yardım talep edebilirdim.Tüm seçenekler arasında en mantıklısı bu iki fikir olduğu için şansımı denemek istedim.

"Durabilir miyiz acaba?Tuvalete gitmem gerek."

"Yok bacım duramam anayol burası bastık gidiyoruz."

"Yani ne yapayım abi Allah Allah ihtiyaç diyorum,benzinlik falan vardır illa ki yol üzerinde."

"Çocuk değilsin koca kadınsın neredeyse bekle az."

Somurtarak oturmaya devam ettim ve bu arada da planımın tüm detaylarını kafamda şekillendirmeye devam ediyordum.

Nihayet az ilerde yolun sağ şeridinde beliren bir benzinlik gördüğümde kendimi hızla toparlandım ve arabanın durması ile inmek için kapıya uzandım.Hızla direksiyon çevirerek arabayı tam da benzinlik tuvaletlerinin önüne çekmişti.

"Hoopp bak burayaaa!Yalnızca beş dakka,zamanı başlattım.Katakülli çevireyim deme sakın haa bu kez karışmam!"

"Tamam ya... Aç kapıyı zor bekledim zaten."

"Ben deyim de,hadi in şimdi...5 dakkaaa bakkk!"

Çantamı alarak hızla arabadan indiğimde elbette ki telefonum ondaydı.Bu yüzden ikinci planı uygulayacaktım.

Onun kimsenin olmamasına özellikle dikkat ettiğinin farkındaydım ve gözlemlediği üzere tuvaletlerde kimse yoktu.Yapmam gerektiği üzere rujumu çıkararak bugünün tarihini,tahmin ettiğim saati ve acil durum polisi arayarak yardım edin yazarak telefon numaramı yazdım.

Ona tarif ettiğim ada evinin yolunda ilerleyen arabanın tekerleklerinin her dönüşü ile içimdeki korkuda büyümüş oluyordu.

IKI SAAT SONRA

"Hayır Kartal sakın,silahı var!"

"Kes sesini sen geç söyle hele!"

"Tamam Sare,sen dediklerini yap korkma!"

"Gel böyle evden çık dışarı...Yürü bakalım,borç ödeme vakti geldi sana."

"Siz ancak böyle alırsınız borcunuzu."

"Konuşmaaaa laaa!Geç,geç."

"Kartall,hayır,hayır..."

"Sare korkma!"

Yüreğim yerinden çıkmış,beni artık ayakta taşımayan bedenim yere yığılmak üzereyken gelen o ses belki de bu günden sonra bir daha duymayacağım en kutsal ses olacaktı.

"At lan yere silahını!"

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%