Yeni Üyelik
26.
Bölüm

2.Kısım

@morsesilya40

Bir yol vardır bir de yolcu.Arabanın camından dışarıyı izlediğim asfalt çizgileri uzayıp giderken kalbim nerede kaldığını benden iyi biliyordu.En çok elimde olmayan nedenlerin ağırlığı üzerimdeydi.

Bu kaderin yolunu kendime ben çizmiştim ve tüm sorumlulukları da bana ait olmalıydı.Hayatta önüme çıkan çoğu zorluğu kendi başına çözmek zorunda kalmış biri olarak,karşıma çıkacak zorluklarla mücadele etmeliydim.Deniz hariç ailemle gönül bağım kopmuş gibi hissediyordum ki başıma gelenlerin en kötüsü buydu.En büyük korkum ise işlerin istediğim gibi gitmemesi değil,yanımda duracak kimsenin olmayaşı olacaktı.Bu başka insanlar için bir önem hissetirmezdi ancak insanın sevdiği ve değer verdikleri de öyle düşününce mutluluğa olan inancı sönüp gidiyordu.

Anneme,babama ne anlatabilirdim ki hem?Hasan amca gördüklerini anlatınca Berat'ı artık neye,nasıl ikna edebilirdim?Sesimin bir kez duyulmasını istemiş sonra karşımda bana düşmanlarıymışım gibi olan davranışlarına şahit olmuştum.

Bunun benim hayatım olduğunu ve yalnızca beni ilgilendirdiğini söyleyebilmem için daha önceden bir söze evet dememiş ve yalnız başıma yaşamayı becerebilmiş olmam gerekirdi.

Hasan amca sıkıntı ile sürdüğü aracının direksiyonunu anayola doğru çevirince içimdeki sıkıntı daha da artarak gözyaşları olup yanaklarımdan döküldü.Gözlerimi uyumak için kapattığımda yolun hafif sallantısı eşliğinde sersemlemiştim.

Evet,belki de son bir ayda yaşadıklarım benden beklenilmeyecek kadar ilginç olaylardı.Büyük ihtimalle ailem duymaya alışık olmadığı şekilde benim itirazım ile karşılaşınca durumumda bir tuhaflık gözlenmişti ancak sorunu çözmek yerine kendilerince ört bas etmeye çalışmışlardı.

Ada'ya gelen Hasan amca değilde babam olsaydı eğer gerçekten işler çok başka olurdu.Kartal'ı iki yıl önce benimle gördüğü için muhtemelen tanırdı çünkü esnaflık gözü dedikleri bir hafızaya sahipti.Ve bu kez de aklından geçireceği şeyleri tahmin dahi edemezdim.

Masum bir durumdan oldukça ağır suçlu bir duruma düşmemek için şu an bu aracın içindeydim.

Şimdilik kadere,zamana ve kendime güveniyordum.Belki kötü düşündüğüm şeyler yerine kolay bir yol bulurdum,belki Berat'ı ikna ederdim,belki buna gerek kalmadan o artık beni istemez,sevmezdi.Ya da ne bileyim işte kader benim için daha az korkutucu bir seçenek sunardı.

Küçüklüğumden bu zamana kadar hep vicdanımın rahat olması için çabaladımı şimdi daha iyi anlıyorum.Küstüğüm arkadaşıma,verdiği ödevinin yapmadığım öğretmenime,hasta olduğum için anneme,bana baktığı için babama tüm çevreme bu ölçütlerde düşünerek davrandım.Şimdi ise kimseye bir haksızlık yapmamış olmak için kalbime karşı direniyorum.

Üstelik "kalpler yalnızca Allah'ın elindedir,onlara dilediği gibi muamele eder"ayetine tutunarak.Kaderin karşıma çıkardığı ve korkarak sevdiğim Kartal bir tarafta,vicdani yüklerim bir taraftaydı.Hayatımda en çok çekindiğim durumla karşı karşıyayken yoluma ışık olan bu ayeti içimden sürekli tekrarlıyordum.

Şu an eski Sare olsa daha fazla korkar,daha fazla endişelenir belki de hiç bu durumlara düşmeden en başından düğün tarihi kabul etmiş olurdu ancak bazı eksiklikleri fark ermeye başladığınızda diğer bir taraftan da kendinizi yenilemeye başlıyordunuz.Üstelik bu değişim bazen size rağmen hatta yüzleşmek zorunda kaldığınız tüm gerçeklere rağmen oluyordu.

Tüm yolculuk boyunca düşünmediğim tek bir saniye yoktu.Aklım,kalbim ve tüm duygularım kendi içinde bir mahkeme kurmuş beni yargılıyor gibiydi.Bu durumdan da kesinlikle şikayetçi değildim.

Kaldı ki Kartal'ı tanımış olmak belki de kaderimin bana getirdiği en güzel hediyeydi.Onun kendine özgü fikirleri,kimseye benzemeyen bir yönü ve bana gerçekleri gösteren ögretmenliğini çok sevmiştim.Zor durumlarda zırdeli halleri,bazen siniri,bazense gayet vakur duruşu benim de güçlenmemi sağlıyordu.

Babam 'hissetmiş olacak ki kim girdi senin aklına derken'belki de şunu demeliydi;

"Seni güzel seven,gerçekten değer veren biri mi var?"

Evet,Berat'ında beni sevdiğini asla inkar edemezdim.Kıyafetime,yemek yememe,özel günlere kadar bir çok şeye önem verirdi.Ancak başkalarına göre küçük,bana göre büyük bazı detaylar vardı ki önemsemez,işini öne sürer ve beni yalnız bırakırdı.Maddiyatının sağladığı güç sayesinde daha sonra bu eksiğini onarmaya çalışırdı.Ben de üstelemeyi sevmeyen biri olarak yaşadığımız bu sorunları kapatırdım.Bazen gönlüm alınmış,bazen hiç alınmamış olsa bile.

Ankara tabelasını gördüğümde derin bir nefes alarak koltuktan doğruldum.Hasan amca yol boyunca konuşmadığı gibi sanki yanında ben yokmuşum gibi davranıyordu.Ailemin yaşadığı eve yaklaşmaya başladığımızda bana dönerek şunları söyledi;

"Bak kızım ben sana güvendim, gördüklerimi kimseye demem,arkadaşı ile kalıyordu derim.Sakın sen de söz etme,aramızda kalsın.Düğun tarihi için de ben konuşurum sen çok söze karışma.Bunlar benim sana sözüm olsun.Ancaaaak,sen de bana güzelce düşününeceğine bu sürede nişanlı kalacağına söz ver."

"Zaten ben de sizden bunu istedim.Hem ayrıca gerçekten de yanlış bir şey yapmadım,o insanlar beni korumak ve yalnız kalmamam için evlerini açtı.Yalan yanliş birşey söylüyorsunuz yani."

"Tamam kızım işte ben diyim de...Hadi Bismillah."

Sonra babamı arayarak durumu anlattı ve arabayı evin bulduğu sokağa çevirdi.Yüzleşmem gerekenler,mücadele etmem gereken bazı gerçekler ve kaderin benim için seçtikleri kapının ardından beni bekliyordu.

O an aslında babamın kızı değilde Hasan amcanın kızı olmayı istediğimi fark ettim.Çünkü babam çıkarı ve kendi kafasına yerleştirdiği doğruları ile yaşayan bir insandı.En üzücü olan şey ise evlenicek çağa gelene kadar aslında benim için en dünyada ki en doğru insanlardan biri olmasıydı.Bazı seçimlerim için onun hayat kritierlerine uyumuştum ancak onu yine de hiçbir zaman memnun edememiştim.

Bahçeye adım attığım gibi beni karşılayan herkesin yüzünde ki soğuk ve yabancılaşmış ifad, belki de söyleyecekleri olumsuz sözlerden daha çok,can yakıcı olanıydı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%