Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31. Bölüm

@morsesilya40

"Çıkar şu topukluları ayağından,sanki boyun çok kısa gibi bir de giymişsin öyle!"

"Boy ile ne alaka Kartal yaa,güzel ve alımlı olalım diye giyiyozzz biz."

"Gördük nasıl alımlı olduğunu,az kalsın sarhoş gibi düşüyormuşsun işte.Tutun omzuma,kaçıncı kat dairen?"

"En üst yok yok dördüncü kat.Hiç asansörümüz yok ama"

Aklıma gelen düşünce ile güldüğümde Kartal dönüp yüzüme bakmaya başlamıştı.Tabii ben bunları kesik kesik sahnelerle daha sonra hatırlayacaktım.

"Niye gülüyon sen kızım?"

"Düşün şimdi bizi Hasan amca böyle kol kola görüyormuş bu kez kendisi çıkarır silahı vurur vallaa,Hahaha yapar yapar..."

"Komik mi şimdi bu?Hem sen biraz yaklaş bana bakayım,içki mi kokuyorsun sen Sare?"

"Ne içkisi saçmalama yaa,masadan meyve sularından içtim ben,vişne mi yok,yok kımzılcık suyu...ama..."

"Ne yaptın?Ne yaptın?Ah safım benim, onlar alkollü kokteyl.Bu tür davetlerde ne ikram ediyorlar sanıyorsun.Meyve suyu içmişmiş,hey Allah'ım yaa!"

"Tüküreyim mi he Kartal,günahı çıksın.Bilmeden içtim hem tadı da güzelmişşş ama tövbe,tövbee dimi..."

"Hay Allah'ım yaa,sakar dedik sarhoş çıktı.Ah Onur ah,bir döneyim bak ben sana ne yapıyorum."

"Ben iyi-yiimmm diyorumm sen niye kızıyonn yinee."

"Başladı çenen dolanmaya,sonradan çarpar işte bu meret adamı."

"Şimdi ben sarhoşş mu olcamm yaniii,off başımm ama biliyonmusun ilk kez içtim meyve suyu yaniii."

"Tutun kızım yaa,tutun iyice omzuma."

Sonrası ben de saçma sapan görüntülerden oluşuyordu.Kartal lavoda başımı soğuk suyun altına tutmuş bir taraftanda yüzümü yıkıyordu.Sonradan hatırladığım sahnede acı bir kahve içeriyordu ve bir ara galiba ortaya çıkıp oynamıştım ya da ben öyle hatırlıyorum.Bileğime krem sürüp sardığını,telefonda birileri ile konuştuğunu da hayal meyal hatırlıyorum.

Gözlerimi açtığım ve başımı zonklatan ışık yüzüme vurduğunda zorlukla kalkarak telefonuma baktım.Saat neredeyse dokuza yaklaşıyordu ve ilk önce panik yaparak işe geç kaldığımı düşündüm ancak dün gecenin cumartesi gecesi olduğunu anımsayınca rahatlayarak geri yattım.

"Kartal?"

Elbette ki gitmişti.Kremleyip sardığı bileğim daha iyi görünüyor ve ağrısı geçmişti.Başımı kuruladığı havlu ve içtiğim kahvenin fincanı masanın kenarında duruyordu.Etrafa bir göz gezdirdiğimde herhangi bir not göremedim.Üzerime örttüğü battaniyeyi katlayarak,dün gece giydiğim kırışan elbisem yüzünden sıcaklamış bir halde banyoya gidip ılık bir duş aldım.Saçlarımı kurulurken dün gece başka neler saçmaladığımı düşünüyordum.Aklıma yavaş yavaş gelen sahneler de bir ara ona onu sevdiğimi de söylemiştim.Cevabını elbette hatırlamıyorum ancak gülümsediğini gördüğümden emindim.

Aslında daha fazla konuşma fırsatımız olmadığı için üzülüyordum.

Ah benim salak kafam!Sormadan,bilmeden içersen öyle işte.Bu tür yerlere alışık değildim ki hem bir de böyle çuvallamak ancak benden beklenen bir hareket olurdu zaten.İyi ki de peşimden gelip beni eve o bırakmıştı yoksa diğer türlü bir ihtimali düşünmek dahi istemiyordum.Kartal'ın bunun acısını Onur'dan çıkaracağından emindim üstelik.

Aklıma gelen bu düşünce ile telefonuma uzanarak Onur'a sorun olup olmadığını sorduğum bir mesaj gönderdim.

"Hâlâ yaşadığıma şükrediyorum Sare.Sabah geldiğinde mayın gibiydi:)"

Off demek sabaha kadar kalmıştı başımda ben de konuşmak yerine öyle baygın uyumuştum.

Ah,Sare ah sen ne büyük bir aptalsın!"

Evi biraz toparladiktan sonra kızlarla ve annem ile konuştum.Yeni evin yerleşme hazırlıklarına yardım etme için haftaya gelebileceklerini söyleyerek market alışverişine çıktım.Ellerimde poşetler ile dönerken gelen telefonuma mesaj bildirim sesi ile lojmanların karşısındaki çocuk parkında bir salıncağa oturdum.

"Kendine geldin mi?İyi misin?"

Kartal o günlerden sonra ilk kez bana mesaj gönderiyordu.

"Sağ ol,gayet iyiyim,sen?"

"İyi ben de ama bir daha akıllı ol öyle işler açma başına mesajları da sil yanlış anlama senin iyiliğin için söylüyorum."

"Anlaşıldı merkez."

Bu cevabıma göndereceği yanıtı çok iyi bildiğimden içimden gülerek beşe kadar saydım.

"Sareee!"

Gelen mesaj tam da beklediğim gibiydi ve okuyunca kahkahalarla güldüm.

Ancak sonra rüzgarın etkisi ile parkta hafifçe sallanan boş salıncaklar,çocukken üzerinde keyiften çığlık attığım tahterevalli,çöpten bulduğu sandviç artıklarını yemeğe çalışan sokak kedisi ve biraz uzaktan sesi gelen eski bir doksanlar şarkısı beni zırıl zırıl ağlattı.

Aslında ben tüm bu gördüklerime ya da yaşadıklarıma değilde hayatta mümkün olmayan şeylerin varlığına,tüm haksız durumlara ağlıyordum.

Bir insanın yaşamında ailesi ve çevresinin etkileri o kadar önemliydi ki,onlarla birlikte de yaşasanız,uzakta durmaya çalışsanız tüm izlerini istemeden de olsa taşıyordu.Hıç kimse kusursuz ya da tam doğru değildi elbette ancak iletişimin doğruluğunda ki önem ve çıkarsız insan ilişkilerine olan güven giderek eksiliyordu.

Ağladıkça rahatlamış ve kendimi her ne olursa olsun mutlu olmaya inandırmış bir halde o salıncaktan kalktığımda,elimizde olan ya da hiç olmayan gerçeklere karşı kendimi daha da güçlenmiş hissediyordum.

Eve geri çıktıktan sonra iki günlük yemeğimi yaparak akşam başlayacak olan on iki saatlik nöbetim için çantamı hazırlamaya başladım.Koşturma esnasında yaptığım listede bir eksik kalmaması için odalarda gezinirken yerde üzerine bastığım sert bir cisim ayağıma battı.

Eğilip elime aldığım zincir bir erkek kolyesiydi ve iç tarafındaki yazıyı okuyunca yüzüm mutlulukla aydınlanmıştı.

Metal halkaların ucundaki küçük yatay gümüş üzerinde Sare ve Kartal isimleri yazıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%