@morsesilya40
|
Çiçekleri vazoya yerleştirerek öğle arası için hastanenin personel yemekhanesine indim.Günün geriye kalan diğer iş saatleri oldukça yoğun geçtiğinden nerdeyse düşünmeye dahi vakit bulamamıştım.Çıkış saatim geldiğinde ilk aklıma gelen çiçekçinin numarasını aramak oldu.İki kez çalışının ardından bir bayan dükkanın ismini söyleyerek açtı telefonu. "Merhaba ben Sare Gündoğdu.Bugün öğle saatlerinde bana bir çiçek buketi geldi ve gönderen kişinin bilgileri üzerinde yazmıyordu acaba yardımcı olabilir misiniz? "Bir dakika bekleyin hanımefendi" "Tamam bekliyorum." "Gönderen kişi ismini belirtmemiş ancak biraz daha bekleyebilirseniz ödeme bilgilerinden görebilirim." "Tabii ki beklerim." Bir dakika olmadığına emin olduğum süre boyunca bekledim ve sonunda telefonumda tekrar sesi duyuldu. "Gönderen kişi Kartal Çıra." "Emin misiniz acaba." "Elbette hanımefendi ödeme bilgilerinden bakıyorum,herhangi bir yanlışlık yok.Ayrıca lütfen benden öğrendiğinizi söylemeyin çünkü siparişi alan arkadaşlar özellikle not düşmüş.Ben de bir bayanım sizi anlıyorum o yüzden söyledim." "Çok ama çok teşekkür ederim." Hastaneden çıkış saatim geldiğinde eve yürümeye karar verdim.Alt caddenin başından mahalle arasına inen yola doğru döndüm.Kulaklıklarımı takarak müzikle uyumlu olacak şehirde ağır adımlarımla yürümeye başladım.Telefonumu çıkartarak wattsap profilimdeki geçen sene üniversite arkadaşlarımla birlikte piknikte çekindiğim oldukça sade ve özensiz resmime baktım.Adımı telefon numaramdan öğrenmişti muhtemelen ancak hastahanede çalıştığımı nereden öğrendiğini merak ediyordum.Gece ki yayın saatinin gelmesi için bir an önce vaktin geçmiş olmasını dilerken bu düşüncelerim içinde kendime gülümsüyordum. Evin bulunduğu sokağın başına geldiğimde ise kapıda bir hareketlilik fark ettim.Adımlarımı hızlandırarak yürüdüm. Yıldız kapının önünde bir içeri bir dışarı koşturuyordu.Annem rengi başı atmış bir şekilde çantası ile arabaya doğru yürürdü. "Ah,ah Sare sorma başımıza geleni." "Ne oldu anne?" Babam da tıpkı onun gibi telaşlı görünüyordu.Onların konuşmaya hali olmadığı için sorumu Yıldız cevapladı. "Okul arkadaşımızla basketbol oynamaya gitmisti Deniz.Başına hızla bir top gelmiş ve yere yığılmış." "Hadi kızım bin şu arabaya." Babamın sesini duyduğumda ne ara arabaya bindim,ne ara hastahaneye vardık hatırlamıyorum bile.Acil kapısından içeriye girerek hemen Deniz'in durumunu sordum.Acil doktoru Fırat beyi ismen biliyordum ve iyi bir doktor denk geldiği için sevinmiştim. "Kızımız henüz tam olarak ayılmadı o yüzden tomografi sonucu çıkmadan birsey söyleyemem." Annem doktorun bu sözleri üzerine yere doğru çömelerek ağlamaya başladı.Babam ise geldiğimiz gibi köşeye geçerek gergin bir şekilde bekliyordu.Hemen alt kata sonucunun ne zaman çıkacağını sormak için indim.Hastane çalışanı olduğumu belli etmek içinse yaka kartımı tekrar takmıştım bu yüzden içeriye girerek daha çabuk bilgi alabilirdim. Daha önce hastanede bir kaç kez sohbet ettiğimiz tıbbi sekreter arkadaşım yaklaşık yarım saat içinde belli olacağını söyleyince bu kez Deniz'i görmek için acilin yatan hasta bölümünün açılır kapılarına barkod okuttum.Koridorun sonunda ki odada yatıyordu Deniz ve ağzında solunum maskesi vardı.Yanında hemşire olmamasını fırsat bilerek hemen elini tuttum.Gözlerini hafifçe aralasa da tam olarak açılmadı.İşte bu beni gerçekten korkutan bir durumdu.Doktorunun sesini duyunca hızla odadan çıktım her ne kadar personel olsam da bu durumu hoş bulmayabilirdi.Sonrasında geçen dakikalar gerçekten hepimizi için çok stresli ve sıkıntılıydı.Kırk dakika kadar bekledik ve artık karşıdan gelen doktorun söyleceklerini merakla bekliyorduk. "Deniz Gündoğdu'nun yakınları...Şimdi kendisinin durumu daha iyi.Ayılmaya başladı ve iç kanama yok gözüküyor." Bu sözünü duyunca hepimiz biraz da olsa rahat bir nefes alabilmiştik. "Bir kafa travması geçiriyor o yüzden de yirmi dört saat müşade altında tutacağız." "Doktor bey ben bu hastanenin ultrason katında çalışıyorum acaba yanında refakatçi olarak kalabili miyim?" "Elbette sağlık bilgisi olan birinin kalması daha da iyi.Hepinize geçmiş olsun bu arada hastayı yormadan ve fazla hareket ettirmeden görebilirsiniz." Telaşlı adımlarla yanına girdiğimizde bu kez gözleri açıktı ve bize gülümsüyordu. "Ah be kızım ne korkuttun bizi.İyisin ama dimi,nasıl hissediyorsun şimdi?" Annem telaşla ellerini öptü Deniz'in.Bir taraftan da doktorun soyledikleri aklına gelince daha fazla hareket ettirmemeye çalışıyordu. "Öyle bir kaza oldu anne ama iyiyim şimdi.Korktunuz mu bakalım?" Ah bu cadı kız.İşi gücü herşeyden eğlence çıkarmaktı. "Salak şey çok korktuk.Hep böyle kazalar seni buluyor." "Yıldız,kızım sus." "Ne anne öyle ama küçükkende hep böyle değilmiydi bu." Onların bu sözlerini bölen babamın sesi oldu. "Kızlar susun artık olmuş bir kaza.Deniz kızım küçük bir ağrı falan,baş dönmesi,mide bulantısı hissedersen ablana söyle o refakatçi kalacak yanında bu gece." "Nee,eve gitmiyor muyuz?Doktor bana hadi iyisin dedi ama." "Hayır ablacım kafa travması geçiriyor olabilirmişsin o yüzden de on iki saat kontrol altında kalacaksın." "Off ya çok sıkıcı." "Anne valla bu kızın hiç çekilmez." Yıldız yine sinirlenmiş annem ise hâlâ Deniz'in elini tutuyordu. "Hadi ablacım denileni yapıcaz başka çare yok." Sonra annemlere dönerek artık çıkmaları gerektiğini işaret ettim.Onları kapıya kadar geçirdikten sonra tekrar Deniz'in yanına geri döndüm. Gece sürekli onu kontrol ederek,uyutmamaya çalışarak geçti.Tabii ki de radyo programının saati geldiğinde artık dinleyecek durumda değildim.Bir önceki günden uykusuz olduğum ve stres yaşadığım için refakatçi koltuğunda uyuya kaldım. Gözlerimi hastane odasına dolan sabah ışıklarına açtığımda saat altıyı on geçiyordu. |
0% |