7. Bölüm
MozaikKule / Mesele Aşk Değil ✔️ / 7. Bölüm

7. Bölüm

MozaikKule
mozaikkule

• Bismillahirrahmanirrahim •

 

🍉🍉🍉

 

Bedenim korkudan o kadar uyuşmuştu ki ölüm ile yaşam arasındaydım sanki. Arkamı dönecek cesaretim yoktu ama arkadan gelen seste bir o kadar tanıdıktı benim için. "Önünü bana dön pofuduğum. Korkmanı gerektirebilecek biri değilim. Kocanım ben senin." İçime inen rahatlık kadar güzel bir şey yoktu bence. Korkum alaşağı edilmişti. Arkamı hızla dönerek Ömer'e baktım. Üzerinde lacivert güzel ve geniş bir gecelik vardı. Yüzünde yeni uyanmışlığın mahmurluğunun olduğu belliydi. O kadar kalkıp ses yapmama rağmen acaba neden uyanmamıştı veya bu saate kadar nerdeydi?

 

"Sen ne zaman geldin? Ben seni hiç görmedim?" Avucunun içiyle gözünü ovuşturdu ve bana tatlı tatlı gülümsedi. Bazen dört duvar ev yada yuva olmuyordu işte. Sadece bir tebessüm bile bir insanın yuvası olabiliyordu. Veya iki sert kapak arasında bir sürü ince sayfa...

 

"Sana bir saat sonra geleceğimi söyledim ve bir saat sonra burdaydım. Ama birileri kitap okumaya kendimi fazla kaptırmış durumdaydı maalesef. Geldiğimi ne gördün neden duydun güzelim." Ona anlam içermeyen boş gözler ile baktım. Kendisinin bir hayalet olamayacağına adım kadar emindim. Ona sarılmıştım. Acaba bir kere daha mı test etseydim? Ama bu kadar sessiz hareket etmesi normal değildi. Bir kaç adım önüne doğru ilerledim ve aramızda mesafe kalacak bir şekilde durdum.

 

"Nasıl bu kadar sessiz hareket edebiliyorsun? Ayrıca ben abdest almak için üst kata çıkmama rağmen seni göremedim." O ise bana cevap vermek yerine aramıza bilerek koyduğum O mesafeyi tek adımıyla kapatarak elini boynuma attı ve beni kendine çekerek saçma sapan bir şekilde bana sarıldı.

 

"Yok yok küçük kızım benim, sen korkma diye ben öyle bir anda önüne çıkmak istemedim. Sen korktun mu?" Benimle dalga geçmesini umursayacak durumda değildim çünkü nefes alamıyordum. Kendimi ittirerek yüzüne baktım. Dalga geçme sırası bendeydi.

 

"Bilemiyorum artık. Bu sessizliğin nedeni bir Kassam Tugayı olmandan dolayı olabilir mi? Bildiğime göre onlarda ancak bu kadar sessizmişş." Lafımı bitirmem ile geri kalan sözlerimi ağzımın içinde bırakması bir oldu.

 

"Sen nerden biliyorsun bunu?" Yüzünün bir anda değişmesi ile ne olduğumu şaşırdım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Neden bir anda bu kadar ciddileştiğini anlamamıştım. Beynim durmuş durumdaydı.

 

"Neyi?" Neyi bildiğimi bile unutturmuştu bana yüz ifadesi. Dememem gereken bir şeyi yanlış bir zamanda yanlış bir yerde demiş gibiydim. Aramızda zaten çok fazla bir mesafe olmadığı için elimi sıkıca tuttu ve elimi tutarken bana arkasını dönerek yukarı kata çıkmaya başladık.

 

"Namazlarımızı kıldığımıza göre artık uyuyalım. Sende bu konuyu ben açana kadar bir kere dahi açmıyorsun. Hatta düşünmek bile yok. Tamam mı güzelim?" Ona hayır demek gibi bir şansım yoktu çünkü içinde olduğum durumu bilmiyordum ve ne onu nede kendimi tehlikeye atmak gibi bir niyetim yoktu.

 

"Tamam. Sen nasıl istersen şimdilik öyle olsun."

 

"Teşekkür ederim pofuduğum."

 

Bana böyle seslenmesi hoşuma gidiyordu ve nedense ona karşı daha fazla duygu beslememe neden oluyordu. Sonuçta Allah katında eşimdi ve istediğim kadar sevebilirdim.

 

Korkudan üst katı gezememiştim bu yüzden beni nereye götürdüğünü bilmiyordum. Zaten üst katta aşağıda olduğu gibi yine üç kapı vardı. Merdivenlerden çıktığımızda karşıda bir kapı, sağda ve solda olmak üzere iki kapı daha vardı. Soldaki kapının banyo olduğunu biliyordum ama diğer iki kapının nereye açıldığına dair bir fikrim yoktu. Aslında birini tahminen biliyordum ama hangi kapı olduğunu bilmiyordum.

 

Avucunda avucuma yayılan sıcaklık bütün bedenimi etkisi altına almaktan çekinmiyor gibiydi. Merdiven bitiminde fazla durup düşündüğümü fark edince Ömer'e baktım. O da bana meraklı gözlerle bakıyordu. Yaptığım saçmalığın farkına varınca minik bir özür tebessümi verdim. O ise bana tatlı tatlı gülümsedi. "Hadi pofuduğum geçelim." Yeniden elimden çekmesi ile ilerledik ve karşıdaki odaya girdik. Odanın tavanı üçgen şeklindeydi ve yüksek tavan olması fazlasıyla hoşuma gitmişti. Ayrıca ahşap eşyalar ayrı bir hava katmıştı. Oda da aşağıda olduğu gibi büyük bir cam vardı.

 

Elimi bırakarak direkt büyük çift kişilik yatağa geçti ve sanki ben burda hiç yokmuşum gibi uyumaya başladı. Bende odayı incelemeye kaldığım yerden devam ettim. Çift kişilik yatak büyük pencerenin önünde duruyordu. Yatağın iki yanında da komidinler vardı ve odanın sağ tarafında büyük buğulu camdan yine ahşap bir giysi dolabı vardı. Odanın sol tarafında da iki kapı vardı ama onunla aynı odadayken bir şeyleri veya bir yerleri kurcalamak hoş olmazdı.

 

Kafamı biraz daha sola çeviriğimde iki kişinin oturmasına bile anca yetecek bir kanepe fark ettim. Hemen üzerine oturarak rahatlığını test ettim.

 

Gerçekten yumuşacıktı. Kendimi biraz daha geriye attım ve iyice yayıldım. Üzerimden kamyon gibi geçmiş olan adrenalin ve korku bana fazlasıyla uyku vermişti. Gözlerim yavaş yavaş kapandı. Bedenimin havalandığını hissetsemde gözümü açmadım ve bu anın tadını fazlasıyla çıkarttım. Uyku ile uyanıklık arasında duyduğum tek şey sevdiğim adamın sesinden başka bir şey değildi. "Umarım imanın güçlüdür mücahidem?"

 

Gözlerimi bedenimin sarsılması ile bir anda açtım. Beni karşılayan gittiğimiz evin tavanı değildi. Hatta tam aksine demir bir tavandı. Yüzüme saniyelik ama sürekli vuran güneş ile rahatsızlık içinde uzandığım yerden doğruldum. Ömer ön tarafta arabayı kullanıyordu. Ben ise uykulu gözler ile uzun bir süre biraz onu birazda altımızdan akıp giden yolu izledim.

 

"Nereye gidiyoruz?" Kendime gelmem uzun sürmüş olmasına ve belkide komik görünmeme rağmen o fazlası ile ciddi ve sertti.

 

"Hayatımızı değiştirecek o yere gidiyoruz. Filistin'e."

 

Acaba şaka mı yapıyordu yoksa ben hala uyanamamışmıydım? Filistin'in bütün yolları kapalı değilmiydi? Bizim oraya gitmemiz imkansız ötesiydi. Bizi asla içeri almazlardı.

 

"Nasıl olur? Sen delirdin mi? Oraya nasıl girmeyi planlıyorsun? Bizi asla içeri almazlar." Ön taraftan alaycı bir sesin gelmesi ile olduğum yere iyice kendimi sabitledim. Acaba gerçekten girebilir miydik? Yoksa dün bana o yüzden mi susmamı istemişti? Hiçbir şeyden haberim yoktu ve olmasına sanki çok az kalmıştı.

 

"Merak etme pofuduğum. Cennete açılan kapı; Filistin-Gazze'ye çok az kaldı. Senden tek istediğim orada olacak her şey için Allah'a sığınman ve benden hiç kimseye veya hiçbir yerde benden bahsetmemen. Söz mü?" Baba evimde bir prenses iken belkide bir kaç saat sonra cennet için savaşacak Filistinli bir mücahide kadın olacaktım. Yıllardır içimde yatan o sinsi ölüm canavarı kadın ilk defa kendini bu kadar belli ederek gün yüzüne çıkmıştı. Şu anki duruma ölsem dahi hayır demezdim.

 

"Şehadetine Kadar Söz!"

 

Her bir harfini her bir kelimesini içten ve inanarak söylediğim tek şeydi bu. Artık bu saatten sonra benim için sadece kan ve ölüm olacağına adım kadar emindim.

 

"Hadi artık uykuna geri dön. Namaz vakitlerinde seni uyandırırım ben. Ve en önemlisi Gazze'ye geldiğimizde." İçimdeki heyecana denk olabilecek hiç bir şey yoktu şu hayatta. Cihadına, mücahidine, şehidine, insanına, imanına, Kudüs'üne hayran olduğum o topraklarda belkide şehadetine gidiyordum. Hemde daha yeni evlendiğim ve sevdiğim adamla. Aklıma takılan neden kendini bu kadar gizli tuttuğuydu. Aklıma gelen bir fikir vardı ama neyse.

 

Fikrimi şimdi düşünmek için daha çok erkendi. Aslında meseleyi öğrenmeme az kalmıştı. Zaten veya belkide öğrenmiş bile olabilirdim. Aslında mesele onunla mutlu, huzurlu, iman dolu bir yuva değildi. Asıl mesele onunla Cihat edip ebedi cennette ebedi bir yuvaydı. Artık bunu biliyordum ve onu eskisinden daha çok seviyordum.

 

Arka koltuğa geri uzanarak kendimi düşüncelerden ve heyecandan arıtmaya çalışsamda ilk başlarda pek başarılı olamadım. Kalksam bie Ömer yola fazlası ile adapte olmuştu ve dikkatını dağıtmam dahi istemiyordum. Bunun için Kur'an-ı Kerim ve dualar eşliğinde uykumun gelmesini bekledim. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama gözlerimin ağırlaşmaya başladığını hissediyordum. Kendimi tamamen uykuya bıraktım. Gideceğim yer benim için yeni bir hayattı. Belkide ge yaşta şehadetti? Bilemezdim ama ben sonuna kadar o yolda acılar içinde dahi olsa yürüyecektim.

 

Yüzümde hissettiğim yumuşak dokunuşlar ile gözlerimi açtım. Ömer gülümseyerek yüzüme bakıyordu. Bende ona gülümsedim.

 

"Öğle namazı." Benimle artık daha az diyalog kuruyordu. Bunun nedenini anlamasamda çok fazla üstüne düşmedim. Sonuçta gittiğimiz yer rüyalar ötesinde kabusların içinde cennete açılan bir kapıyıdı. Benimle konuşmaya çalışsa bile ben konuşacak durumda değildim. Heyecan bütün bedenimi ele geçirmişti bile. Yerimden doğrulduğum gibi onu dibimde görmem bir oldu. Heyecan üzerine heyecan eklenmesi ile bedenimin titremesi ön görülen bir şeydi. "Pofuduk karım benim. Yumuşak yüzlü, iman dolu kalpli biriciğim. Belkide Türkiye'de kalarak sana çok güzel bir dünya verebilirdim. Ama gül yüzlüm benimle cennete gelmen benim için daha önemli. Ben yine seve seve gelecektim buraya ama diyorum ya benimle cennete gelmeni daha çok istedim. İslam'ın ilk kıblesini kurtarmak için benimle savaşır mısın?" Bedenimdeki heyecan titremesi ile kalbimdeki aşkın birleşmesi ile kollarımı açarak daha bir kaç gündür tanıdığım Mücahit kocama sarıldım. O bana kendi şehadet şerbetinden uzatacaktıda bende hayır mı diyecektim? Asla!

 

Kokusu ciğerlerime dolup taşana kadar sarıldım ona. O da bana sıkı sıkı sarıldı.

 

Sarılmamızı bitirir bitirmez etrafa baktım çünkü peçem yoktu. Başımda benim olmayan uzun bir örtü vardı sadece. Ömer neyi aradıüımı anlamış gibi hemen arabanın arkasına gitti ve bagajı bir şeyler aradığını gördüm. En sonunda bir suudi peçe ile yanıma geldi ve peçeyi elime bıraktı. "Hadi sakla mücevherimi kimse görmesin."

 

İnsanlar bazen sevginin, değerin pahalı hediyelerde sanabiliyordu. Aslında sadece düşünülmek istiyorduk. Bazılarına bu kıskançlık, yobazlık gibi geliyordu ama bu sadece Allah'ın ona özel olarak verdiğini, sevdiğini korumaktı. Yani namusunu. Kimin ne düşündüğü umrumda da değildi. Onun beni kıskanması hoşuma gidiyordu. Kıskanmayan erkek sevmiyor yada adam değildi benim için. Yada çok fazla domuz eti yemiş olmalıydı. Ben mağaramda mağara adamım ile fazlasıyla mutluydum.

 

Peçeyi yüzüme geçirerek arkadan bağlayacağım sırada elimin üstünde sıcak bir el hissettim. Gözlerime milyonlarca kelimeye eş değer şekilde bakıyordu. "Ben yaparım." Elimi peçeden çekerek bağlamasını bekledim. Ne çok sıkı neden çok gevşek bir şekilde bağladı. Bu hoşuma gitmişti.

 

Utangaç bir şekilde "Hadi namaza gidelim. Abdest hane nerde biliyor musun?" dedim. Sadece başını sallayarak beni onayladı ve arabadan çıkarak bana sağ elini uzattı. Elini tutarak arabadan indim. Etrafımızda yeşillik diye bir şey yoktu sadece topraktı ve güneş tam tepemizden vurarak bizi yakıyordu. "Neredeyiz şuan?"

 

"Türkiye sınırları içerisinde değiliz güzelim. Özür dilerim daha fazlasını şuan sana diyemem."

 

"Tamam. Anlıyorum seni. Peki ne kadar yolumuz kaldı?"

 

"İkindi vaktine kalmadan Filistin'e girmiş oluruz inşallah."

 

"Teşekkür ederim."

 

"Allah senden de razı olsun pofuduğum."

 

Yüzüm kızardı. Bu kadar ince düşünmesi fazlası ile hoşuma gitmişti. Önümüzde mescidlerin, abdest yerlerinin ve küçük dükkanların olduğu bir yer vardı. Çoğu tabela Latin harfleriyle yazılmıştı. Bir kaç tanesi uzakta kaldığı için okuma gereksinimi duymadım. El ele oraya doğru ilerledik. Bayanlar bölümüne gelince elimi bıraktı ve peçemin üzerinden alnıma bir buse koyarak selamını verip karşılığını aldıktan sonra erkekler bölümüne giderek gözden kayboldu.

 

Bayanlar bölümüne girdiğimde içeride bir kaç tane kadın vardı. Biri abdest alıyordu, biri örtüsünü yapıyordu ve geri kalanı galiba lavabo sırası bekliyordu. Abdest alan bayanın yan tarafındaki yere geçerek örtümğ çıkması gereken kıyafetlerimi çıkarttım. Abdestimi almaya başladığımda nedense bütün gözlerin üzerimde olduğunu hissetmiştim. En son ayaklarımı yıkadıktan sonra aslında bu hissimin yanlış olmadığını anladım. Neredeyse herkes bana bakıyordu. Ne kadar rahatsız olsamda örtümü giyinene kadar onlara sadece gülümsedim. Onlarda bana karşılık vererek gülümsedi. Gülümsemeleri ile içimdeki korku azda olsa azalmıştı.

 

Peçemi takacağım sırada birisi omuzuma dokundu. Aymadan baktığımda aynı benim gibi uzun bir örtü örtmüş bir bayan ile göz göze geldim. Gözleri büyük ve çok güzeldi ama gözleriyle bana çok farklı bakıyordu.

 

"Es-selamün Aleyküm" Aksanı Arap aksanıydı.

 

"Aleyküm Selam."

 

"Where are you from sister?" İngilizce aksanı bile Arap olduğunu fazlası ile belli ediyordu. Çok tatlı ve genç bir kızdı.

 

"I am from Turkey" Bir anda beni kendine çevirerek sarılması ile bende şaşkınlık içinde ona sarıldım.

 

"Bende Filistin'liyim abla." Akıcı bir Türkçesi olmasına mı şaşırsaydım yoksa o hayran olduğum milletten biri ile karşılaşmamamı? "Aslında burdaki herkes Filistin'li." Ona daha sıkı sarılarak onu kendime hapsetmek istedim.

 

"Maşallah." Ağzımdan heyecandan sadece bu çıkabilmişti.

 

"Adım Aden abla. Peki senin ismin ne?" Ondan ayrılarak yüzüne baktım. Tam ismimi söyleyeceğim sırada birisi hızla kolumdan çekerek beni bayanlar bölümünden çıkarttı ve hızla yüzümü bir yere gömdüğünü hissettim. Burnum yeniden acımaya başlamıştı.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" Ömer'in sesi o kadar gürdü kulaklarımdan başlayarak bütün bedenimin titrediğini hissettim. Kafamı kaldırmama izin dahi vermeden hızlıca peçemi taktı ve ancak o zaman yüzüne bakabildim. Bana gözlerinden alev fışkırır gibi bakıyordu ve bu bana hiç iyi gelmiyordu. "İsmini, kimin eşi olduğunu veya kim olduğunu kimse bilmeyecek. Tamam mı?" Sinirini bastırıyordu ama benim o anki korkumu kimse bastıramazdı. Aslında fazlası ile haklıydı. Gittiğimiz yer bir tatil yeri değildi. İlk başta usulca kafamı sallayarak onayladım.

 

"Tamam."

 

"Sana kızmak istemedim. Sadece bir an sinirlendim ve tedirgin oldum. Beni affet pofuduğum." Hatalı olan ben iken onun af dilemesi hoşuma gitmemişti.

 

"Asıl sen beni affet. Daha dikkatli olmalıydım." Tam kollarımı açtığım sırada telefonunun sesi ikimizide durdurdu. Telefonu çıkartırken bir dakika yaprı ve telefonu açıp usulca kulağına götürdü. Karşı tarafın sesi çok az geliyordu. Gözlerine bakarak bekledim. İlk önce karşı tarafı dinledi ardından ise tek cümle ile telefonu kapattı.

 

"Kızı yakaladım. Geliyoruz."

 

Benden mi bahsediyordu?

 

🍉🍉🍉

 

 

• Elhamdülillah •

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 30.11.2024 14:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...