Sadakati öğrendim kimsesiz bir Köpekten.
Aç, susuz sevgisiz kaldı.
Yağmur altında ıslandı.
Ne bir şikâyet etti ne de terk edip gitti...
Alıp kapıma bağladım onu.
Bekledi.
Kulübesi var şimdi.
Bir battaniyesi,
Önünde haşlanmış kemikleri,
Hep bekler beni.
Okşayıp başını severim onu.
Acayip mutlu olur.
Oysa kimsesiz sokaktaydı.
Bir şans verip aldım hayatıma.
Bir yudum su; bir kemik için
Bak sen şu köpeğin yaptıklarına
Sahiplenilmekmiş tek derdi
Birilerine ait olmak ve sevilmek...
Ben güvendim ve öğrendim.
Güven zamanla kazanılırmış.
Sadakat daha çok bağlanmayı sağlarmış.
Kapımdaki köpek bile bunu yapmışken
Sadakatsizlik yapmamı nasıl beklersin benden?