@mr.caner_1
|
Kumru ablanın yanına koşa koşa gittim. "N’oluyo lan?" Neden koştuğumu merak ediyordu. "Benim gibi bir seri katil daha var amına koyayım!" Şaşırmıştım. "Olabilir Bora İstanbul burası." Arkasını döndü. Elimi omzuna attım ve çevirdim. "Üstelik kız." Buna da şaşırmamıştı. "Bora kafan mı güzel senin? Olabilir. Ne olacağı belli olmaz bu şehirde. Yürü hadi pırlantalar alacağım.’’ Umursamadan parlayan pırlantaların olduğu mağazaya doğru yürümeye başladı. Arkasından gitmekten başka seçeneğim yok gibi gözüküyordu. Işıl ışıl parlayan pırlantaların olduğu mağazaya girdik. Ne kadar parlıyorlarsa o kadar pahalılar demekti bu. --- Ellerim dopdoluydu ve artık bu alış-veriş vakası sonunda bitti. Arabaya her şeyi yerleştirirken Kumru abla yolcu koltuğuna oturdu. Ben de yerimi aldım. Yol boyu bize sadece rüzgârın sesi eşlik ederken Kumru abla rüzgar sesine bir ses daha ekledi: "Kaç dolar kaldı acaba?" Korkulu gözlerle bana bakıyordu. "Yok be abla hepsini bitirmemişizdir. 55 milyon 567 bin dolar ne ara bitebilir?" Rahat bir nefes verdi. "Eve gidince bakmam gerekiyor. Ayrıca kimsesiz çocuklar için ayrı bir para ayarladım. Bu bizim payımızdı." Beni şaşırtmadı. Çünkü her zaman böyle yapardı. Kendisinden önce çocukları düşünüyordu. "Onlar için ne kadar ayırdın?" Arada gözlerimi yoldan ayırıp Kumru ablaya bakıyordum "Paranın yarısını olanlara ayırdım. Ve elimizde kalan para miktarı 25 milyon dolar." Gülümsedim ve yola odaklandım. Eve geldiğimizde direkt saate baktım. Saat çoktan 20:00 olmuştu. İnsan AVM'de nasıl zamanın geçtiğini anlamıyordu? Bagajdaki her şeyi Kumru ablanın odasına taşıdıktan sonra mekana indik. "Oraya gittiğinde yeni kimliğin olacak. Furkan'sın. Bu görevde Ferhat'ın odasında olan gizli odayı bulacaksın. İçeride kolilerce uyuşturucu var." Yüzümde şaşkınlık vardı. "Kumru abla bize ne uyuşturucudan." Küçümseyici bir bakış attı. "Onları oradaki alkollere karıştırıyor ve bilinci yerinde olmayan birçok kadın istismara uğruyor. Kadınlara karşı ne kadar nazik ve hassas olduğumu biliyorsun. Oraya gideceksin ve o siktiğimin uyuşturucularını yok edeceksin." Evet konuşması beni baya motive etti. Bu sefer ölüm olmayacaktı. Üstümü değiştirmek için odama çıktım. Maskeye gerek yoktu sonuçta oraya Bora değil Furkan girecekti. Siyah bir tişört giyip üstüne de deri ceket giydim. Gümüş zincirim siyahların üstünde daha belirgin duruyordu. Bugün simsiyahtım. Pantolonum da öyle, botumu da giydikten sonra artık hazırdım. Bu yaptıklarımdan sonra beni takip etmek isteyecekler. Bu yüzden kendi arabamla değil kundakladığım arabalardan biriyle gidecektim. Yanıma iki silah almıştım. İkisini de torpidoya koydum. Yolun daha yarısını gitmiştim ama hâlâ saat 21:15'ti. Aklım hâlâ o kızdaydı. Güzelim kız ne yaşamış olabilir ki. Benim gibi ailesi mi katledildi? Yoksa ona tecavüz eden orospu çocuklarını mı öldürüyordu? Gözlerinde korku vardı. Parlayan mavi gözlerinde bugün gördüm. Yola dalmıştım ve karşımdan bir kamyonun neredeyse bana çarpmak üzere olduğunu korna seslerinden anladım. Kendime geldiğimde direksiyonu sağ kırdım. Zigzag çize çize gidiyordum. Toparlamaya çalışıyordum. Bir metre zigzag gittikten sonra toparladım. Hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçmişti. Kız yüzünden kaza yapacaktım. Gazı kökledim. Mekana geldiğimde arabadan indim ve valeye verdim. İçeriye gireceğim sırada iri yarı bir adam önüme geçti. Takım elbiseli, tek kulağında kablosuz telefon kulaklığı ve elinde liste vardı. "İsminizi alabilir miyim beyefendi?" Nazikti. Göründüğü gibi sert davranmıyordu. "Furkan." İsmimi söyledim ve listede beni aradı. "Soy isminizi alabilir miyim?" Şimdi sıçtım. Telefonum titredi ve telefonuma baktım. Kumru abla yazmıştı. Kumru Abla: Bu ne biçim soy ismi? Adama döndüm. "Furkan Yürekli." Tekrar baktı. İsmimin yanına tik attı. "Buyurun iyi eğlenceler." Gülümsedim ve içeriye girdim. Mekan büyüktü. Bara gittim ve bira söyledim. Uyuşturucu bana hiçbir şey yapmazdı geçmişten alışkındım. Etrafa bakındığımda direk dansı yapan kızlar ve onlara para fırlatan dayılardan çokça vardı. Bir yandan bilardo oynayıp bir yandan öpüşenler vardı. Bir yandan pişti oynayıp bir yandan masa altından cilveleşmeler. Burası tamamen günahlarla dolu bir yerdi. Peki benim yaptıklarım günah değil miydi? Tanrı için yaptıklarım günahtı ama ben, kendi adaletini deftere kazıyan insanoğluydum. Dans pistine ilerlediğimde bugün gördüğüm kızı tekrar gördüm. Göz göze geldik. Yanına gittim. "Selam." Umursamadan dans pistini izlemeye devam etti. "Bugün ikinci oluyor. Beni mi takip ediyorsun?" Dedim ve elimi saçlarına attığım an elimi itti. "Bora işine bak! Sen de görevdesin ben de." İsmimi biliyordu. Nasıl? Ben onu neden tanımıyordum? Şaşkınlığımı mimiklerime vurmadan devam ettim: "İsmim Furkan. Biriyle karıştırdınız sanırım." Elimi uzattım ama takmadı. "Mal mıyım oğlum ben? Enayi mi yazıyor alnımda? Uğraşma benimle yoksa ikimizde görevimizde başarısız olacağız. Ki sen bildiğim kadarıyla asla başarısız olmadın." Siktir. Hakkımda daha fazla ne biliyor? "Kırmacı kökünü yok etmek kolay olmuştur elbette." Kahkaha attı. "Neyse bay baby." Dedi ve gitti. Kırmacı kökünü öldürdüğümü bile biliyor. Bu kız nereden çıktı? Hiçbiri tesadüf değildi. Kafamı toparlamam gerekiyordu ve şu lanet olası görevimi bitirmem gerekiyordu. Belimde iki silahla yukarıya çıktım ve tuvalete girdim. Ayakkabımı çıkartıp şarjörü ayakkabımın içinden aldım. Silahımı doldurdum. Şarjörü olmadığı için içeri rahat soktum. İki silahım vardı biri su tabancası bir diğeri gerçek silahtı. Deri eldivenlerimi ellerime geçirdim ve Kumru ablanın attığı mesajla tuvaletten çıktım.
Kumru Abla: Çok rahattım çünkü üst katta kimse yoktu. Tek sıkıntı kameralardı ki onları da Kumru abla halletti. Kameraya döndüm ve öpücük gönderip kalp yaptım. Çünkü Kumru abla kameralardan etrafı kolaçan ediyordu. Beni görüyordu yani. Ferhat'ın odasını bulmuştum. Kapıda koskocaman 'Jilet Ferhat' yazıyordu. Bu ne biçim lakaptı? Kapıyı maymuncukla açmaya çalıştım ama kapı anında açıldı. Kilitli değildi. İçeriye girdiğimde Ferhat ve onun adamlarıyla göz göze geldim. "Hoş geldin!" Ferhat'ın benim buraya geleceğimden haberi var mıydı? "Hoş buldum Ferhat." Rahat gözükmeye çalışsam da zordu. Ferhat ile beraber içeride dört adam vardı ve hepsi iri yarıydı. "Gözün korkmuş gibi Furkan." Tabii ya beni tanımıyor. Furkan Yürekli olarak biliyor. Bir an Bora Atakol'u tanıyor sandım. "Hayır. Senden korkacağımı düşündüysen baya yanılmışsın." Cebimden üç tane tırnak makası şeklinde olan küçük çakılarımı çıkarttım. Üç korumaya bu üç çakıyı birer tane attım. İkisinin gözüne, birinin alnına saplandı. Ferhat yere yığılan adamlarını görünce ne yapacağını bilemedi. Adam öldürmeyecektim ama zorunda kalmıştım. Bunu yapmazsam ölecektim ve gerçek kimliğim ortaya çıkacaktı. Su tabancasını çıkarttım ve onu korkuttum. "Gözün korkmuş gibi Ferhat.’’ Dedim onu taklit ederek. ‘’Şimdi bana gizli odanı aç yoksa onlar gibi ölürsün!" Dediğimde hemen ayaklandı. Kitaplıktan 'Hayvan Çiftliği' kitabını çekti ve masasında olan şirket telefonunu aldı. '*#9987#*' tuşlarına bastı. Koskoca raf yavaş yavaş yere gömülmeye başladı. Deri ceketimin iç cebinden susturucuyu alıp gerçek silahıma taktım. Hiç bakmadan Ferhat'ı kafasından vurdum. Her yeri demirden bir oda, bir tane bile penceresi olmayan ama pas parlak bir oda. Cam rafların üstünde sayısız koli... Evet o eğlenceli yere geliyorduk. Su tabancamı çıkarttım ve içeriye ateş ettim. Bütün her yere gelene kadar devam ettim. İşim bittiğinde su tabancamı içeriye attım. Ferhat'ı ve adamlarını içeriye taşıdım. İçlerinden birinin kıyafetlerini çıkartıp masaya koydum. Bir şey unutmuştum bunu yapmadan gidemezdim. Bütün kurbanlarıma yaptığım gibi bunlara da aynılarını yapacaktım. Hepsinin gözlerini oyup masanın üstüne koydum. Şov başlasın. Gerçek silahımla içeriye ateş ettim ve her yer alev aldı. Evet, su tabancamın içine benzin koydum. İçerideki cansız bedenleri yanarken izlemek zevk veriyordu. Hemen masadaki telefona yöneldim. Ferhat'ın bastığı tuşların aynılarını bastım ve kapı kapandı, direkt üstümü değiştirdim. Korumalardan biriydim artık. Kulağımdaki kablosuz telefon kulaklığı bunun şüphesini azaltıyordu. Silahımı pantolonuma geçirdim ve aşağıya indim. Valeden arabamı istedim. O getirene kadar ben de içeriye dalıp bütün bardaki alkolleri taradım. Herkes çığlık atıp yere yatarken o kız dimdik ayakta duruyordu. Bu kız benimle beraber çalışmalı. Korkusuz ve cesurdu. Bana benziyordu. Ona göz göze geldiğimizde göz kırptım. Vale arabamı getirdiğinde dışarıya çıktım ve arabama binip gazladım. Arkamdan arabalar sürüyle geliyordu. Gaza bastım ve aramızdaki mesafeyi birbirimizi göremeyecek kadar açtıktan sonra toprak yollara girdim. Kumru ablanın konum attığı yere gelmiştim. Beyaz bir Camaro'ya yaslanmış beni bekliyordu. Arabadan indim ve gaz pedalına bir taş koydum. Araba kendi kendine gitti ve bizde kestirmeden ana yola indik. "Hassiktir! Çok iyiydi." Çok mutluydum çünkü adrenalin dolu şeylere bayılıyordum. "Kumru abla gördüğün gibi adam fln öldürmedim." Kahkaha attık. Torpidoya baktığımda dolap poşeti olduğunu gördüm. Aldım ve içine eldivenlerimi koydum. Evet her seferinde her operasyondan sonra yok ediyordum onları. "Çok iyiydi amına koyayım. Aşırı iyiydi. Üç adamı birden yere serdin. Ferhat'ın bakışlara bayıldım ama." Deliler gibi kahkaha atıyorduk. "En sevdiğim kısım öldüğünde bile gözlerini kapatamayacak olması." Dedim. Salak gibi tek başıma güldüm. Kumru abla bundan iğrendi ama bana komik geliyordu. "Bu arada bugün o kızı yine gördüm Kumru abla. Beni baya baya tanıyordu. Kırmacı kökünü öldürdüğümü bile biliyordu. Ama ben onu ilk defa görüyordum. 'ikimizde görevdeyiz görevine hadi, başarısız olamayız. Ki sen hiç olmadın zaten. İlkini yaşarsın.' Dediğinde bütün kaynar sular üstüme döküldü." Şaşkın gözlerle bana baktı. "Nasıl lan? Seni nereden tanıyor?" Gözlerini yoldan ayırmamaya çalışıyordu. "Bilmiyorum ama ben bu kızı istiyorum Kumru abla. Beraber aşırı iyi görevlere çıkabiliriz." O da bunun farkındaydı. Çünkü kız, mekandan çıkmayan şeyleri biliyordu. --- Eve geldiğimizde direkt mekana indim ve varile içinde eldivenlerimin olduğu dolap poşetini attım ve alevlendirdim. Kumru abla da arkamdan geldi. "Nasıl bulacağız onu?" Kumru abla biraz düşündü. "Yüzünü biliyorsun değil mi?" Hızlıca soru sorunca sarsıldım. "Evet biliyorum." Hemen bilgisayarların olduğu tarafa yöneldi. "Hadi o zaman anlat şu kızı!" Robot resmi oluşturuyordu. Anlattıklarımla kızın aynısını yaptı. Tıpatıp aynısıydı. Bu kadının elinden her türlü iş geliyor anasını satayım. "Bu mu?" Kafamı olumlu anlamda salladım. "Bir kaç şey araştıracağım. Bir şeyler bulursam haber veririm." Dedi ve hemen araştırmalara başladı. Odama çıktım. Duş aldım ve üstüme rahat bir şeyler giydim. O kız benimle çalışmalı. Biz aynıyız sadece kız versiyonum. Hem adam öldürüyor hem de araştırıyordu. Bunu beni Tanımasından anlamıştım. Kumru abla ve benim birleşimim. O kızla beraber üç kişi yenilmez bir ekip olurduk ve bize dokunamazlardı, bir bok yapamazlar. Lambayı kapattım. "Birlikte çalışacağız güzel kız." Dedim karşımdaki camdan dışarıya bakarak.
|
0% |