Little CEO

Chapter 5 || little ceo

by Jeon Jung-kook

Bundan sonra, kapı kapanırken derin bir nefes aldım. Taehyung’un o sıcak bakışları ve sözleri hala aklımdaydı. Ama bu, işlerin bittiği anlamına gelmiyordu. Yoongi Hyung ve Jimin'le görüşmem gerekiyordu. Beklemek, şimdi değil.

Kapının dışında bekleyen birkaç kişi vardı. Bir an önce bu işlerin üstesinden gelmek için kararımı vermiştim. Cebimdeki telefonun ekranında Jimin’in mesajı belirdi. “Hazır mısın?” diye yazmıştı.

Cevap vermek için parmaklarım ekrana hızla kaydı: "Hazırım. Görüşme yerini bana gönder."

Telefonum birkaç saniye içinde titreşti, ardından bir adres geldi. Derin bir nefes alıp, hızlıca çıktım.

Jimin'le yapacağımız görüşme, bir anlamda her şeyin başlangıcıydı. Bu süreç beni bekleyen sorunları çözmek için bir fırsattı, ama aynı zamanda kendimi, Taehyung’la olduğum gibi, hep bir adım geride tutmamı gerektirecek bir yola da sürükleyebilirdi. Fakat buna dair ne olursa olsun, ne olursa olsun Taehyung’un yanı başımda olması gerektiğini biliyordum.

Kapıdan dışarı adımımı attığımda, arkamda hala Taehyung’un sesi yankı yapıyordu. "Görüşürüz Küçüğüm."

Ve ben de ona bir adım daha yaklaşarak, kendi içimde yeni bir karar aldım.

Kapıdan çıktım ve koridorda ilerlerken, Taehyung’un sözleri kafamda dönüp duruyordu. Onun güveni ve sevgisiyle sarılı olmak bir yandan beni güçlendiriyor, bir yandan da bu yeni adımların yükünü hissettiriyordu. Ama buna ihtiyacım vardı. Yoongi Hyung ve Jimin’le bu görüşme, aradan geçen zamanın ve geçen olayların ardından doğru bir hamle yapma fırsatım olacaktı.

Jimin’in verdiği adrese doğru yürürken, zihnimde bazı sorular dönüyordu. Yoongi Hyung'un burada ne işi olabilirdi ki? Eğer gerçekten bir şeyler varsa, her şeyin arkasında bir sebep olmalıydı. Bir noktada, Jimin’le de konuşmam gerekecekti. Onunla her şeyi netleştirip, ardından Taehyung’la olan ilişkimizin yönünü belirlemeliydim. Çünkü bu mesele sadece ikimizin değil, çevremizin de etkisini doğuracak bir hale gelebilirdi.

Birkaç sokak geçtikten sonra, sonunda Jimin’in adresine vardım. Kapısını çaldım ve içeri girmeme izin verildi. Jimin, sakin ama belirgin bir şekilde gülümsedi, ardından beni içeri davet etti.

"Hoş geldin. Hadi otur," dedi ve bana hemen bir sandalye çekti.

"Teşekkür ederim," dedim, yere bakarken, içimdeki soru işaretleri biraz daha büyüdü.

"Sanırım ne hakkında konuşacağımızı biliyorsun," dedi Jimin, ciddileşerek. "Yoongi buraya geldi çünkü bir şeyler oldu. Ama önce, sana sormam gereken bir şey var."

"Ne?" dedim, kafamı kaldırıp gözlerine baktım.

Jimin bir an sessiz kaldı, sonra derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti. "Taehyung’la olan ilişkiniz... Her şeyin daha karmaşık hale gelmesinin tek sebebi değil. Yani, Yoongi de seni korumak için bir şeyler yapmak istiyor. Ama bunun bir bedeli olabilir. Hazır mısın?"

Sözlerinin ağır etkisi altında kalıp, düşündüm. Evet, her şeyin bedeli vardı. Ama Taehyung’la olan bu ilişkiyi, her şeyin üstünde tutuyordum. Yine de bir karar vermem gerekecekti.

"Her şeye hazırım," dedim, kararlı bir şekilde. "Taehyung’la olan şeyimin önüne hiçbir şey geçemez."

Jimin, derin bir nefes alıp başını salladı. "O zaman, Yoongi ile konuşmamız gerekecek. O, sana her şeyi daha net anlatacak."

Jimin’in ciddiyeti, bu meselelerin beklediğimden çok daha karmaşık olduğunu gösteriyordu. Ama bir şeyi çok iyi biliyordum: Taehyung’la, her şeyin üstesinden gelebilecek kadar güçlüydük.