Chapter 6 || real ceo
by Kim Taehyung
Onu bu karmaşanın içine çekmek istememiştim, ama artık geri dönüş yoktu. Bu noktadan sonra ona hem destek olmak hem de korumak zorundaydım. Ve biliyordum ki, o da aynı şekilde benim yanımda duracaktı.
Telefonumu cebimden çıkarıp birkaç mesaj kontrol ettim. Jimin’den gelen kısa bir bildirim dikkatimi çekti. Görüşmenin detaylarını bana da göndermişti. Yüzümde hafif bir tebessüm belirdi. Jimin’in bu kadar dikkatli olması şaşırtıcı değildi, ama onun planlarının hep bir adım ötesinde düşünmek gerekirdi.
Gözüm odanın köşesindeki aynaya takıldı. Yansıyan gözlerimle kısa bir süre bakıştım. "Hazır mısın, Taehyung?" diye sordum kendime. Cevabı zaten biliyordum. Küçüğüm’ü bu karmaşada yalnız bırakacak biri değildim.
Ceketimi alıp odadan çıkarken zihnimde bir plan oluşturmaya başladım. Jimin ve Yoongi Hyung, bu meseleye dair kesinlikle benden daha fazla şey biliyorlardı. Onların ne düşündüğünü anlamalıydım, ama her şeyden önce Jungkook'un güvenliği önceliğimdi.
Arabama atlayıp Jimin’in verdiği adrese doğru yola koyuldum. Yol boyunca zihnimde sürekli onu düşündüm. Gözlerinin o kararlı ifadesi, sesi, her adımda daha da yakınlaştığımızı hissettiren o enerji... Ama aynı zamanda hissettiğim o küçük korku, onu kaybetme ihtimali. Bunun düşüncesi bile beni deli ediyordu.
Adrese vardığımda arabanın motorunu durdurdum ve birkaç saniye boyunca direksiyonu tuttum. Derin bir nefes aldım ve kendi kendime fısıldadım: "Her şey yolunda olacak."
Kapıya yöneldiğimde içeriden gelen sesleri duydum. Jimin ve Küçüğüm konuşuyorlardı. Seslerinde ciddiyet vardı, ama aynı zamanda bir güven hissi de.
Kafeden içeri girdiğimde Jimin’in yüzünde bir tebessüm belirdi. "V zamanlaması," dedi. Sonra içeriye adım attım ve onun gözlerini buldum.
Oradaydı. Kararlı, ama biraz da endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Ona doğru yürüdüm, gözlerimi bir an bile ondan ayırmadan. Yanına ulaştığımda sadece başımı hafifçe eğerek fısıldadım:
"Buradayım, Küçüğüm."
Ve o anda biliyordum ki, ne olursa olsun, ikimiz birlikte bu karmaşayı çözebilirdik.
Yoongi hyung da masanın köşesinde, Jimin'in yanında oturuyordu. Gözleri her zamanki gibi soğuk ama aynı zamanda her detayı tartar gibi bakıyordu. Jimin’in karşısına geçtim ama onun sakin duruşunun aksine, içimde bir fırtına kopuyordu. Küçüğüm’ün yanına oturup elimi masaya koydum, bir adım bile uzaklaşmasına izin vermemeye kararlıydım.
Yoongi derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Sanırım artık hepimiz buradayız. Söylemem gereken şeyler var ama önce bir şeyi netleştirelim. Bu mesele sadece sizin değil. Daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız."
Kaşlarımı çattım. "Daha büyük sorun mu? Neden doğrudan konuşmuyorsun, hyung?" Sesimde sabırsızlık vardı, ama bir yandan da endişe.
Yoongi başını eğdi ve gözlerini bir süre yere dikti. "JK, Taehyung... Onu korumak için daha dikkatli olmalısın. Bu mesele senin duygularından daha fazlası. Bazı insanlar bu ilişkiyi hedef alabilir."
Bunu duyduğumda içimde bir öfke dalgası yükseldi. Masaya hafifçe vurdum. "Kim? Kim ona zarar vermeye cesaret edebilir? Hem, bizim yakınlığımızı kimse bilmiyor." Sesim sertti, ama içimdeki korkuyu gizleyemiyordum.
Jimin araya girdi. "Sakin ol, Tae. Yoongi haklı. Biz de onun güvenliğini önemsiyoruz. Ama aceleyle hareket edersek her şeyi daha kötü hale getirebiliriz. Planlı olmalıyız."
Gözlerimi Jimin’e diktim, sonra Küçüğüm’e baktım. Sessizdi, ama gözlerinde bir kararlılık vardı. Konuşmak için ağzını açtığında sesindeki titremeyi hissettim, ama yine de güçlüydü.
"Taehyung... Bu yola girdiğimi biliyorum. Seninle olmayı seçtim. Ama eğer ben senin zayıf noktan olursam, daha dikkatli olmamız gerekecek. Sadece kendimi değil, seni de korumalıyım."
Onun bu sözleri içimi hem gururla doldurdu hem de endişeyle. Başımı iki yana salladım. "Sen benim zayıf noktam değilsin. Sen benim gücümsün. Her şeyin üstesinden birlikte gelebiliriz."
Yoongi omzumu tuttu, dikkatimi çekmek için. "Taehyung, bu sadece romantik bir mesele değil. Daha derin bağlantılar var. Eğer onları karşımıza alırsak, sonuçları ağır olabilir."
Derin bir nefes alıp kendimi toparladım. Yoongi’nin ne kadar ciddi olduğunu anlayabiliyordum. Ama benim için bir şey çok netti: Onu hiçbir şekilde tehlikeye atamazdım.
"Planınız ne?" dedim, sesimi sakinleştirmeye çalışarak. "Her ne olursa olsun, ben de dahilim. Sadece onu korumak için değil, bu işi kökünden çözmek için."
Yoongi başını salladı. "Plan basit, ama riskli. Jimin birkaç bağlantıyı kurdu, ama senin dikkatli olman gerek. Taehyung, hedefte sen varsın. Onun üzerinden sana ulaşmaya çalışacaklar. Eğer bu ilişkiyi açıkça gösterirseniz, zayıf tarafınızı kullanabilirler."
Küçüğüm’ün elini tuttum. O an onun güvenliğinin her şeyden önemli olduğunu bir kez daha anladım. Ama asla bu ilişkiden vazgeçmeyecektim. Sesimde kararlılıkla cevap verdim:
"Ne gerekiyorsa yaparım. Ama bilinsin ki, ona zarar verecek birine karşı asla geri adım atmam. Bu ilişkiyi gizlememiz gerekiyorsa, yaparız. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmez."
Yoongi, Jimin ve ben, uzun bir süre plan üzerinde konuştuk. Her detayın üzerinden geçtik. Ama en sonunda, her şeyin daha yeni başladığını hissediyordum.
Küçüğüm’e baktım. Gözlerindeki güven, her şeyin üstesinden gelebileceğimizi hissettiriyordu. İçimde bir kez daha aynı söz yankılandı: "Ne olursa olsun, yanındayım."
Yoongi konuşmasını bitirdiğinde herkes bir süre sessiz kaldı. Masanın üzerindeki gerilim neredeyse elle tutulur hale gelmişti. Gözlerim Küçüğüm'ün üzerindeydi. O, bu kadar karmaşık bir durumda bile cesur durmaya çalışıyordu, ama bakışlarından onun da zihninde fırtınalar koptuğunu görebiliyordum. Elimi masadan kaldırıp onun eline uzattım. Parmaklarım avucunu bulduğunda başını kaldırıp bana baktı.
"Her şey yoluna girecek," dedim ona, sesimdeki kararlılığı göstermek için. Küçük bir baş hareketiyle cevap verdi, ama dudaklarının arasından tek bir kelime bile çıkmadı. Bunun onun için ne kadar zor olduğunu biliyordum.
Jimin, sessizliği bozarak, "Bir sonraki adımımız önemli," dedi. "Yoongi’nin söylediği gibi, açık hedefler olmamalıyız. Özellikle sen, Jungkook. Seni korumak için elimizden geleni yapacağız ama senin de dikkatli olman gerekiyor."
Jungkook, Jimin’in sözlerini dikkatle dinledikten sonra başını salladı. "Biliyorum," dedi, sesi güçlü ama biraz kırılgan bir tondaydı. "Ama Taehyung Hyung’un yanında olmaktan vazgeçmeyeceğim. Ne gerekiyorsa yaparım."
Bu sözler beni hem gururlandırdı hem de korkuttu. Küçüğüm, güçlü olmak için bu kadar çabalıyordu, ama onun bu gücünün ardındaki yükleri paylaşmam gerektiğini biliyordum.
Yoongi ayağa kalktı, ceketinin yakasını düzeltti. "Planın detaylarını daha sonra konuşacağız. Şimdilik dikkatli olun. Taehyung, özellikle sen. Jungkook’un güvenliği senin ellerinde."
Başımı salladım. "Ondan daha değerli bir şey yok, hyung. Ne gerekiyorsa yapacağım."
Yoongi kafeden çıktıktan sonra Jimin bir süre daha konuştu, ama dikkatimin çoğu hala Jungkook’taydı. Gözlerinin içine baktığımda, bu karmaşanın ortasında bile bana olan güvenini görebiliyordum.
Jimin de sonunda ayağa kalktı. "Ben de gidiyorum. İkinize de dikkat edin," dedi ve çıkıp gitti. Masada tek kaldığımızda, sadece Jungkook ve ben vardık.
Ona döndüm ve sessizce elini tuttum. "Küçüğüm..." dedim, onun dikkatini çekmek için. "Bu zor olabilir. Ama biz birlikteyiz. Ne olursa olsun, seni bırakmayacağım. Bizi kimse ayıramaz, tamam mı?"
O an bana doğru eğildi ve başını omzuma yasladı. "Biliyorum, Babacık. Ama ben de seni korumak istiyorum. Sadece senin yükünü hafifletmek istiyorum."
Elimi onun saçlarına götürüp hafifçe okşadım. "Senin varlığın, her şeyi hafifletiyor. Sadece burada olman bile benim için yeterli."
Uzun bir süre sessiz kaldık, ama bu sessizlik, kelimelerle anlatılamayacak kadar huzur doluydu. Onun omuzlarındaki yükü paylaşmak için daha güçlü olmaya yemin ettim. Çünkü Jungkook, benim her şeyimdi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |