@mr.cb97
|
~Hyunjin Bir kaç saat önceki gibi yine yanımda oturuyor. Ama bu sefer tam olarak yanımda. Bir kolumu beline attım. Onu tek kolumla sarabileceğim kadar küçüktü. Bu hareketimle kafasını kaldırıp bana baktı. Önceki hâlinden eser yoktu. Bana küçük ama sıcacık bir gülümseme sundu. Sonra kafasını tekrardan önüne eğdi ve elimle oynamaya başladı. İki eliyle, elimi sarmıştı. Parmaklarını, parmaklarımın arasından geçiriyor, elimi okşuyordu. Eli resmen avucuma sığacak kadar küçüktü. Benim ellerimse, onunkilerin yanında cidden büyük, parmaklarım uzun gözüküyordu. Sonra bir anda kafasını kaldırdı ve bana baktı, fısıldayarak; "Ellerin cidden çok kocamanmış Hyunjin." Ona gülümsedim ve hâla avucumda duran elini öptüm. "Belki de seninkiler miniciktir Lixie." Tanrım, resmen utandı. Önce kulakları kızardı, sonra da yüzü. Hatta kızarıklık boynuna kadar iniyordu. "Bu kadar utanacağını düşünmedim Lixie." Bana karşılık olarak gözlerini sımsıkı kapattı ve yüzünü göğsüme gömdü. Bu harika hissettiriyordu. Sanki ben her zaman Felix'i beklemişim de sonunda kavuşmuşuz gibi. Kahretsin, o oradayken kalp atışlarımın sesini rahatlıkla duyabilirdi değil mi?
~Felix Güp, güp. Güp, güp. Güp, güp. Kalbi cidden çok hızlı atıyordu. Galiba o da çok heyecanlanmıştı. Eh, zaten seviyorsa da heyecanlanırdı değil mi? Mesela ben. Seviyorum ve şu an ona sığınmış olmaktan çok utanıyorum. Az önce elleriyle oynamaktan, ona bakmaktan, yanına oturmaktan elini belime atmasından çok utanmıştım. Ama o bana çok iyi geliyordu. Biraz(?) heyecan insana yaşadığını hissettirirdi zaten. Mesela o yaptığımız şey sayesinde bu atakların birinden ilk defa bu kadar kolay ve zevkli kurtulmuştum. Onun sayesinde... |
0% |