@mr.cb97
|
~Jisung
"Minho! Hadi ama, biraz hızlı ol!" diye seslendim, sabırsızca kapının önünde ayakkabılarımı giymeye çalışırken. Gerçekten, Minho hyung’un hazırlanması bir ömür sürüyor. Her zamanki gibi detaylara takılmış, saçını aynada düzeltiyor. "Sanki dergi kapağına çıkacaksın!" diye alay ettim.
O ise soğukkanlı bir şekilde, "Jisung, ben mükemmeliyetçiyim, anlaman zor tabii," diyerek gülümsedi. Off, böyle cümleler kurunca cevap bile veremiyorum bazen. Ama kafamda, "Mükemmeliyetçi olmasa da mükemmel görünüyor zaten," diye düşündüm. Tabii ki bunu asla ona söylemem. Burnu iyice havalanır sonra.
Bir yandan ceketimi düzelttim. Hyunjin ve Felix bizi bekliyorlardı. İkisi de bir kafede takılmak istemişlerdi, ve tabii ki bizi de çağırmışlardı. Ama hazırlanma süresi tüm sabrımı tüketiyor!
"Lino! Cidden bu kadar uzun sürecek mi?" diye tekrar sordum. "Felix mesaj attı, Hyunjin sabırsızlanıyormuş."
Minho sonunda bana döndü, gülümseyerek, "Hyunjin'in sabırsızlandığını mı söyledin? Hah! Olsa olsa Felix onu zorlamıştır. Neyse, tamam, hazırlandım," dedi ve ayakkabılarına uzandı.
İşte bu! "Tamamdır, şimdi kimseye rezil olmayacağız," diye mırıldanarak kapıyı açtım.
--------
Minho’yla kafeye girdiğimizde Felix ve Hyunjin çoktan yerlerini almıştı. Hyunjin bir dergiye gömülmüşken, Felix her zamanki gibi neşeli ve enerjik görünüyordu. Onları böyle görmek tuhaf bir şekilde rahatlatıcıydı. Bize el salladıklarında, Minho’ya dönüp gözlerimi devirdim.
"Felix yine hiperaktif modunda," dedim sessizce.
Minho sadece hafifçe gülümsedi. Bu onun sık kullandığı bir ifade değildi, ama özellikle bu günlerde onu daha sık gülerken görüyordum. Belki bunda benim payım vardı.
Masaya oturduğumuzda Felix hemen konuşmaya başladı. "Jisung, dün gece nasıl geçti? Minho seni çıldırtmadı mı?"
Bu çocuğun enerjisi asla bitmiyordu. Alaycı bir şekilde sırıttım. "Minho baş belası, evet. Ama bir şekilde dayanıyorum."
Minho, Felix’e hafifçe gözlerini kısarak baktı, ama hiçbir şey söylemedi. O tam bir gözlemciydi, her zaman. Bunu sevdiğim kadar bazen rahatsız edici bulduğum da oluyordu.
Tam o sırada kafeye tanıdık bir yüz girdi.
"Chan!" Felix, yerinden sıçrayarak abisinin boynuna atıldı. O kadar heyecanlıydı ki, herkesin dikkatini üzerlerine çekti. Chan, Felix’e sarıldıktan sonra masamıza yaklaştı.
Ve işte o an, Chan’le göz göze geldim.
"Jisung?" dedi, yüzünde sıcacık bir gülümsemeyle.
Minho’nun yüzündeki meraklı bakışları fark ettim. Hafifçe gülümseyerek Chan’e başımı salladım ve hatika ingilizcemi kullanarak ona cevap verdim. "Hey Chan. Seni burada görmek güzel."
Felix şaşkınlıkla araya girdi. "Siz tanışıyor musunuz?"
"Tabii ki," dedi Chan, rahat bir şekilde otururken. "Jisung ve ben bir süre önce bir projede birlikte çalıştık."
Onun ne kadar mütevazı olduğunu hatırladım. Biz o projede beraber çalışmamış, resmen bir ekip olmuştuk. Chan her zaman herkesi motive ederdi.
Minho'nun kaşları kalktı. O anda beni çözmeye çalıştığını biliyordum. Gözlerini bana dikip sessizce bekledi, ama ona bir açıklama borçlu olduğumu düşünmüyordum.
Sohbet ilerledikçe, Minho’nun da yavaşça rahatladığını fark ettim. Chan’ın doğal samimiyeti bunu başarırdı zaten. Hyunjin bile, genelde kendini geri planda tutmasına rağmen, Chan’la birkaç şakalaşmaya girmişti.
Chan ile aramızdaki konuşmalar ise daha özel bir tondaydı. Onun gözlerinde her zaman bir ciddiyet ve güven hissederdim. Bana bakıp, "Müzik yapmak istersen, her zaman bir yerim var," dediğinde, cümlesinin ardında daha derin bir anlam yatıyordu.
Başımı salladım. "Bunu aklımda tutacağım."
-------
Kafeden çıkarken Felix, abisine sarıldı. "Bir dahaki sefere daha çok kal."
Chan gülerek Felix'in saçlarını karıştırdı. "Tabii ki."
Sıra bana geldiğinde, Chan elimi sıkarken bir an duraksadı. Bana anlam dolu bir bakış attı. "Unutma, Jisung. Söylediklerim ciddi."
"Hiç şüphen olmasın," diye cevap verdim.
Yanımızdaki Minho, sessizce olan biteni izliyordu. Chan gidince, Minho’nun bana döndüğünü fark ettim.
"Chan ile aranızdaki bağ nedir, Jisung?"
Kafamı hafifçe yana eğip gülümsedim. "Sadece iyi bir arkadaş, Minho. Ama bazen insanlar kalbinde, sanıldığından daha önemli bir yer edinir."
O, bunu düşünürken ben, elini tuttum, adımlarımızı hızlandırıp Felix ve Hyunjin’e yetiştim. Bu anları fazla büyütmeye gerek yoktu.
Ama içimde bir yerde biliyordum. Bu sadece bir başlangıçtı.
|
0% |