@mr.cb97
|
~Felix
Minho ve Jisung’la vedalaşıp Hyunjin'le kafeden çıktığımızda, içimde bir rahatlama vardı. Chan hyung’u görmek her zaman iyi hissettirirdi. Ama bugün, farklı bir enerjisi vardı sanki. Hele Jisung’la aralarındaki o garip bağ... Bu konuyu Hyunjin’le evde uzun uzun konuşacaktık, bundan emindim.
"Hyun, hadi bana geçelim. Gece uzun, konuşacak çok şeyimiz var," dedim heyecanla.
Hyunjin omzunu silkti ama dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı. "Beni ikna etmeye çalışmana gerek yok, Felix. Zaten Jisung ve Minho olmadan bizim eve doğru gitmeye başlamıştır bile, bu yece çok işleri olacak gibi."
İkimiz de güldük. Minho hyung’un o keskin bakışlarını ve Jisung’un sabırsız hallerini hatırlamak yetiyordu. Birkaç dakika sonra evime vardık. Kapıyı açarken, "Hadi, rahat bir gece geçirelim," diyerek içeri buyur ettim Hyunjin’i.
Hyunjin, hemen kanepeye uzanıp bir yastığı göğsüne çekti. "Felix, Chan hyung’u görmek bana hep biraz garip geliyor," dedi, bir an duraksayarak.
Mutfağa yönelip iki bardak sıcak çikolata hazırlarken, ona döndüm. "Ne demek garip geliyor? Chan hyung harika biri."
Hyunjin’in yüzünde düşündüğünü belli eden bir ifade vardı. "Biliyorum. Ama onun o sakin ve kontrol sahibi hali beni biraz ürkütüyor. Yanında hep düzgün davranmam gerekiyormuş gibi hissediyorum."
Kıkırdayarak başımı salladım. "O sadece kendine güveniyor, Hyun. Ayrıca seni ürküttüğü fikrine bayıldım. İnsanlar genelde seni ürkütmez."
Hyunjin gözlerini devirdi. "Komik olan, Chan hyung’un yanında bir çocuk gibi hissetmem. Ama Jisung’un ona bakışlarını gördün mü? Orada bir şeyler vardı, bundan eminim."
Bardakları alıp kanepeye oturdum. "Jisung ve Chan hyung arasındaki bağı gerçekten anlayamıyorum," dedim dürüstçe. "Sanki bir geçmişleri var ama asla detay vermiyorlar."
Hyunjin başını yastığa yaslayıp gözlerini tavana dikti. "Belki Jisung’un bize söylemediği bir şeyler vardır. Ama ne olursa olsun, Chan hyung’un Jisung’a bakışları... Bilirsin, Minho’yla aynı masada otururken bu kadar ciddileşmez."
Kafamı sallayıp çenesine bir parmağımla dürtükledim. "Hyun, bence fazla düşünüyorsun. Belki de sadece iyi arkadaşlardır."
Ama içimde küçük bir şüphe kıvılcımlanıyordu. Jisung’un o kafede Chan’le göz göze geldiği anı hatırladım. Orada bir şey vardı, ama tam olarak ne olduğunu çözmek zaman alacaktı. --- Saat ilerledikçe sohbetimiz daha rahat ve komik bir hâl aldı. Eski anılardan, Jisung’un tuhaflıklarından ve Minho hyung’un mükemmeliyetçi tavırlarından bahsediyorduk. Ama her konuşmada, Chan hyung bir şekilde konuya dahil oluyordu.
Hyunjin, battaniyesini çekiştirip "Felix, sence Chan hyung’un kalbinin nasıl biri için atabileceğini düşünüyorsun?" diye sordu.
Duraksayıp bir an düşündüm. "Herkes için atabilir bence. Chan hyung, kalbini geniş tutan biri. Ama birini gerçekten sevdiğinde, ona sonsuz bir sadakatle bağlanır."
Hyunjin kaşlarını çattı. "Sence bu kişi Jisung olabilir mi?"
"Bu bir teori olabilir," dedim gülümseyerek. "Ama buna karar verecek olan biz değiliz. Zaten Jisung da bize hiçbir şey anlatmıyor."
Hyunjin bir süre sessiz kaldı. Sonra gülerek başını salladı. "Belki de Chan hyung’un Jisung’a bir şey hissettiğini düşünmemizin tek sebebi, Chan’ın doğal karizmasıdır."
"Ya da Jisung’un Chan hyung’a fazla hayranlık duymasıdır," diye ekledim.
İkimiz de kahkahalara boğulduk. Bir süre sonra kahkahalarımız yerini sessizliğe bıraktı. --- Odanın bir köşesine yerleştirdiğim dolaptan çift pijamalarımı çıkardım. Hyunjin’in pijamaları benimkilerle uyumlu, siyah-beyaz çizgiliydi. "Ne kadar düşünceliyim, değil mi?" dedim gülerek.
Hyunjin pijamaları alırken bana sırıttı. "Evet, Felix. Ama bir dahaki sefere sarılı bir şeyler bulalım. Sana renk seçmeyi öğretmeliyim. Sarı saçların ile çok daha uyumlu olurdu."
İkimiz de pijamalarımızı giyip yatağa yerleştik. Hyunjin, her zamanki gibi beni kolunun altına çekti. "Uyumadan önce bir şey söylemek istiyorum," dedi.
"Ne?" dedim, başımı omzuna yaslayarak.
"Bence Chan hyung ve Jisung hakkında daha fazla şey öğrenmeliyiz," dedi, sesi ciddileşerek. "Ama şimdilik bu konuyu kapatalım. Çünkü gözlerim kapanmak üzere."
"Tamam, dedektif Hyunjin," dedim kıkırdayarak. "Ama sabah daha çok konuşacağız. Hem belki de Jisung, Chan hyung’un sırlarını bir gün açığa çıkarır." "Umarım, yoksa bu işi Minho yapacak." Birbirimize sarılarak uykuya daldığımızda, içimde tuhaf bir huzur vardı. Chan hyung’un ve Jisung’un hikayesi henüz tam olarak yazılmamıştı. Ama biz sabırsızlıkla bekleyecektik. Çünkü hayat, genelde en büyük sırlarını beklenmedik anlarda açıklardı.
|
0% |