@mr.cb97
|
14. Bölüm
Kimya dersi her zamanki gibi sıkıcıydı. Öğretmen tahtada bir şeyler anlatırken, bir yandan not alıyor, bir yandan da öğle yemeği için kafeteryaya inmeyi dört gözle bekliyordum. Cenk’in her zaman bir şekilde günü renklendirdiğini biliyordum, bu yüzden yanına gitmek beni biraz olsun motive ediyordu.
Dersin sonunda çantamı toplayıp hızla koridordan kafeteryaya doğru ilerledim. Gözüm hemen Cenk’i aradı ve onu her zamanki yerimizde otururken buldum. Yanına vardığımda, o çoktan yemek tepsisini doldurmuş ve beni bekliyordu.
"Geç kaldın, Nara," dedi sitemkâr bir sesle, ama yüzündeki o muzip gülümseme her zamanki gibiydi.
"Kimya dersi, başka ne bekliyordun? Zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadım," dedim, biraz hayal kırıklığıyla. Yanına oturup yemeğimi yerleştirdim.
Bir süre havadan sudan konuştuktan sonra Cenk, birden ciddi bir tona büründü. "Bu arada, Baran nasıl? Bugün seni ders arasında yalnız bırakmadı mı?" diye sordu, gözlerini dikkatle bana dikerek.
Derin bir nefes alarak cevap verdim. "Baran... iyi gibi. Ama dün akşam telefonda konuştuk ve hislerini anlamaya çalıştım. Bana karşı ciddi olduğunu söylüyor ama Cenk, onun kıskançlıkları beni biraz yoruyor," dedim.
Cenk kaşlarını kaldırarak, "Baran seni kıskanıyor mu? Vay be, beklemiyordum. Ama haklısın, kıskançlık yorucu bir şey olabilir. Seni baskı altında hissettirmemeli," dedi, sesi dostane bir tavırla doluydu.
"Bu konuda konuşmaya çalıştım. Güvenin önemli olduğunu söyledim ama, bilmiyorum, hâlâ kafam karışık," dedim, tepsimdeki yemeği karıştırırken.
Tam o sırada Cenk’in yakın arkadaşı Tunç, elinde tepsisiyle yanımıza geldi. Yanında sevgilisi Deniz de vardı. Tunç, her zamanki sıcak gülümsemesiyle, "Hey, burada oturabilir miyiz? Başka yer yok gibi," dedi.
Cenk hemen onayladı. "Tabii, oturun," dedi, ama benim yüzümdeki ifadeyi fark ettiğinde gülümsemesi biraz değişti. Deniz’le aramın iyi olmadığını biliyordu.
Tunç tepsisini masaya koyarken, Deniz de dikkatlice yerine oturdu. Gözleri hemen bana kaydı, her zamanki gibi biraz mesafeli ve alaycı bir ifadeyle. "Merhaba, Nara," dedi, ama sesindeki soğukluğu gizlemek için hiç çaba göstermiyordu.
"Merhaba," dedim, aynı tonda. Zoraki bir gülümsemeyle yetindim ve yemeğime odaklandım.
Deniz, bir süre Cenk ve Tunç’un konuşmalarını dinledikten sonra, aniden bana dönerek, "Nara, dün seni koridorda Baran’la gördüm. Siz baya yakın gibisiniz. Yeni bir şeyler mi var?" diye sordu. Sesi, masum bir sorudan çok alaycı bir merakla doluydu.
Gözlerimi ona diktim. "Baran ve ben... iyi anlaşıyoruz. Ama bu konuşma sana biraz fazla ilginç geldi galiba," dedim, sesimi kontrol etmeye çalışarak.
Deniz hafifçe omuz silkti. "Sadece dikkatimi çekti. Cenk’le ne kadar yakın olduğunu düşündüğümüzde, birileri seni kıskanabilir diye düşündüm," dedi, tatlı bir gülümsemeyle, ama niyeti oldukça açıktı.
Cenk, hemen durumu toparlamak istercesine araya girdi. "Deniz, biraz fazla meraklı oluyorsun galiba. Nara'nın özel hayatı seni neden bu kadar ilgilendiriyor ki?" dedi, sakin ama net bir tonla.
Deniz, Cenk’in bu tepkisinden rahatsız olmuş gibi göründü ama belli etmemeye çalıştı. "Sadece sohbet ediyorum," dedi, ardından sessizce yemeğine döndü.
Tunç, atmosferin biraz gerildiğini fark ederek gülümsemeye çalıştı. "Hadi ama, herkes sakin olsun. Yemek keyfimizi kaçırmayalım," dedi ve konuyu değiştirmek için başka bir şeyden bahsetmeye başladı.
Ama ben artık sessizdim. Deniz’in alaycı tavırları beni rahatsız etmişti ve bunu belli etmemenin bir yolunu arıyordum. Cenk, sessizce bana baktı ve yanımda olduğunu hissettirmek için hafifçe omzuma dokundu. Bu küçük jest, biraz da olsa beni rahatlatmıştı.
Yemeğin sonunda Tunç ve Deniz kalkarken, Deniz bana son bir bakış attı. "Görüşürüz, Nara," dedi, yine o mesafeli ses tonuyla.
Ben de kısa bir "Görüşürüz," ile karşılık verdim, ama içimden Deniz’in masaya bir daha oturmamasını diliyordum.
Tunç ve Deniz uzaklaştıktan sonra, Cenk derin bir nefes alarak, "Sanırım Deniz’le anlaşamayacağınız oldukça açık," dedi, gülümsemeye çalışarak.
"Onun beni sevmediği kadar, benim de onu sevmediğim bir gerçek," dedim, dürüstçe. "Ama sorun değil. Onun için fazla kafa yoramam."
Cenk gülerek başını salladı. "İşte bunu duymak isterim. Hadi, gel, bahçede biraz dolaşalım. İkimize de iyi gelir," dedi ve ayağa kalktı.
Ben de onu takip ederken, Deniz’in rahatsız edici enerjisini üzerimden atmaya çalışıyordum. Ama bir yandan Baran’la ilgili konuşmamız da hâlâ zihnimde dönüp duruyordu.
|
0% |