Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@mr.cb97

18. Bölüm

 

Sabah, Elif’le okula birlikte gittik. Elif, hâlâ dün geceki konuşmanın etkisindeydi ve pek konuşkan değildi. Ama ben onun yanımda olduğunu biliyordum ve bu bana biraz olsun güç veriyordu.

Okulda, ilk dersimiz beden eğitimiydi. Öğretmen, genellikle çok sakin bir adamdı, ama bugün biraz gergindi.

Ders sırasında, ismimi duyunca kafamı kaldırdım.

 

"Nara, bir saniye. Dışarıda seni bekleyen biri var," dedi öğretmen, ciddi bir şekilde.

 

Dersin bitmesini beklemeden, hemen dışarı çıktım. Elif, "Ne oldu, Nara?" diye sordu ama ben ona bir şey söylemeden dışarı doğru yürüdüm.

 

Kapıdan çıktığımda, okulun girişinde birkaç polis arabası olduğunu gördüm. Kafamda binlerce düşünce dönmeye başladı. "Ne oluyor?" diye kendi kendime mırıldandım.

 

Bir görevli, beni hızlıca çağırarak arabaya yönlendirdi. "Hastaneye gitmelisiniz," dedi. "Babanızla ilgili bir durum var."

 

Hastaneye doğru yola çıkarken içim adeta buz kesildi. "Ne oldu babama?" diye düşündüm. Elif’i aradım ama telefonu açmadı. Gözlerim dolmuştu, ama ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

 

Hastaneye vardığımda, bir doktor hemen beni karşıladı. "Babanız, Amerika'dan Türkiye'ye dönüş yaparken ciddi bir kaza geçirdi. Durumu şu an çok ağır," dedi. "Ailesiyle hemen iletişime geçmeniz gerekiyor."

 

Bunları duymak, beni kelimenin tam anlamıyla şoka uğratmıştı. Neredeyse başım dönüyordu. Babamın durumu böyle mi olabilirdi? Kafamda sürekli "nasıl?" ve "neden?" soruları dönüyordu. Annem bir iş gezisinde olduğu için tamamen yalnızdım.

 

Cenk, okuldan hemen sonra peşinden geldi ve beni hastanede buldu. Yavaşça yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı.

 

"Nara, sakin ol. Ben buradayım," dedi, gözlerinde gerçek bir endişe vardı.

 

Bir kaç saat sonra Baran da geldi. Okuldan çıktığı gibi direkt hastaneye gelmişti. "Nara, burada mısın?" dedi ama yüzündeki endişe ve korku hemen dikkatimi çekti.

 

Cenk’in yanımda olduğunu gören Baran’ın bakışları bir an sertleşti. Hemen Cenk’e doğru yürüdü. "Sen burada ne arıyorsun?" dedi, sesi sert ve tedirgin.

 

Cenk, Baran’ın sert bakışlarını fark etti ama soğukkanlı bir şekilde, "Nara'nın yanında olmak için geldim. Başka bir sorun yok," dedi, ama sesindeki gerilim yavaşça yükseliyordu.

 

Baran, Cenk’in omuzlarından tutarak onu başka bir odaya götürdü. Kapıyı çarpıp ardında gizlice tartışmaya başladılar. Aralarındaki tartışmayı duyabiliyordum. Baran’ın sesindeki öfke beni derinden etkiledi.

 

"Ne hakla bu kadar yakın davranıyorsun Nara’ya?" dedi Baran, sesi titreyerek. "O, benim arkadaşım ve senin bunu yapman kabul edilemez!"

 

Cenk’in sesi daha sakin ama kararlıydı. "Seninle bir sorunum yok Baran, ama Nara’yı bırakmam gerekirse bile, bırakmam. O benim yıllardır en yakınım. Senin kim olduğunu umursamıyorum!"

 

Nara olarak ben, bu tartışmayı duyarak bir an tamamen donup kaldım. O an, Baran ve Cenk’in arası, bana göre, hiç de basit bir şey değildi. Gözlerim doldu, ama sesimi çıkaramadım. İkisi arasındaki bu gerilim, beni de içten içe yıkıyordu.

 

Bir süre sonra, Baran hızla geri döndü ve bana döndü. "Nara, babanla ilgili bir gelişme olduğunda seni bilgilendirecekler," dedi, ama bu sırada yüzündeki ifadeyi tanımadım.

 

Cenk de biraz sonra geri döndü, ama ikisinin arasındaki gerginlik bambaşkaydı. Bir an, aramızda daha önce hiç yaşamadığım bir uzaklık vardı.

 

Cenk, Baran’la olan gerginliği neredeyse tamamen hiçe sayarak, yanımda daha da fazla vakit geçirmeye karar verdi. Onun bu kararlı tavrı, içimde karmaşık duygulara yol açıyordu. Baran’ın tepkilerine rağmen, Cenk’in bana yaklaşmaya devam etmesi, ona olan hislerimi sorgulamama neden oluyordu. Ama şu anda düşünmem gereken tek şey babamdı. Babamın durumu, her şeyden önceydi.

 

Cenk, hastane odasında biraz sessiz kaldıktan sonra, tekrar yanıma geldi. "Nara, her şey yoluna girecek, inan bana," dedi, ellerini hafifçe tutarak. "Buradayım, senin için… Ne olursa olsun."

 

Bir yandan Cenk’in bu desteği rahatlatıcıydı, ama diğer yandan Baran’ın tavırları kafamı karıştırıyordu. "Cenk, biliyorum. Ama şu anda biraz yalnız kalmam gerekebilir," dedim, sesim titreyerek.

 

Cenk, nazikçe başını salladı ve biraz geri çekildi. "Tabii, istediğin zaman konuşabilirsin. Ama unutma, senin yanında olmak için buradayım."

 

Elif, hastaneye geldiğinde biraz daha rahatladım. Onun tanıdık sesi ve yüzü, bu karanlık anın içindeki bir ışık gibi hissettirdi. "Nara, nasıl hissediyorsun? Babanla ilgili bir gelişme var mı?" diye sordu, dikkatle bakarak.

 

"Henüz bir şey bilmiyorum," dedim, Elif’e sarılarak. "Ama sanırım her şey daha da karmaşıklaşacak. Babamın durumu çok ciddi."

 

Elif, yüzündeki endişeyi gizlemeye çalışarak, "Ben buradayım," dedi, ama yüzündeki hüzün ve korku hala belirgindi. "Hadi biraz nefes alalım, dışarı çıkalım mı? Bütün bu olan bitene bir ara verelim."

 

Elif’in önerisini kabul ettim. Bir süre hastaneden dışarı çıkıp yürüdük. Dışarıda, hava biraz daha ferahlamıştı. Cenk, bizimle gelmedi; içerdeki hastaneye girmemiz gerektiğini söyledi, ama ikimizin de biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı.

 

"Elif, gerçekten çok karışık hissediyorum. Babam… Ve Baran, Cenk… Hepsi birbirine giriyor ve yanımda annem bile yok. Acaba öğrendi mi, öğrenirse ne yapacak?" dedim, her şeyin ağırlığını hissetmeye başlayarak.

 

"Anlıyorum," dedi Elif, biraz yavaşlayarak yürürken. "Ama her şeyin zamanla düzeleceğine inanıyorum. Şu an en önemli şey, babanın iyileşmesi. Diğer her şey, zamanla kendi yolunu bulur."

 

Bunu duyduğumda biraz daha rahatladım. Elif her zaman doğruyu söylüyordu. Ama içimde, Baran’ın ve Cenk’in arasındaki gerginliği hala hissediyordum. Cenk’in tavırları, ne kadar Baran’ı umursamasa da, benim bu durumu nasıl taşıyacağımı daha da zorlaştırıyordu.

 

Gün ilerledikçe, Elif ve ben hastaneye geri döndük. Cenk, dışarıda bekliyordu. Yanıma geldiğinde, Elif’i görünce hafifçe gülümsedi. "Nara, iyisin değil mi?" diye sordu.

 

"İyiyim," dedim, ama Elif’in yanında daha fazla bir şey söylemeye cesaret edemedim.

 

Baran, sonra hastaneye geldi. Yüzünde endişe vardı, ama aynı zamanda bir şeyler açıklamaya çalışıyordu. "Nara, sana söylediğim gibi… Babanla ilgili gelişmelerin takibini yapıyorum," dedi, ama sesindeki gerginlik her şeyin apaçık olduğunu belli ediyordu. "Burada kalacağım, her zaman yanındayım."

 

Cenk, Baran’ın söylediği her kelimeyi duydu. Fakat, Baran’a hiçbir tepki vermedi. Gözleri bana kayarken, o soğuk bakışlarını geri çekip başka bir odaya yöneldi. O an, aralarındaki sessiz gerilim, yine kafamı karıştırdı.

 

Cenk, hastanenin dışındaki odada biraz yalnız kaldıktan sonra, yanıma döndü. "Nara, senin için ne yapabilirim? Gerçekten buradayım," dedi, samimi bir şekilde. Ona, "Belki sarılabilirsin," diyecektim ama daha cümlemi bitirmeden kollarını belime doladı.

 

Bunu gören ve duyan Baran, derin bir nefes alıp verdi. İlk önce oturduğu yerde ayağıyla ritim tutmaya başladı, daha sonra, biraz önce Cenk’le konuştuğu odaya yöneldi ve kapıyı kapattı. Ama o sırada aradaki gerginlik biraz daha derinleşmişti. Benim içimdeki karışıklık, her geçen dakikayla daha da arttı.

 

 

 

Loading...
0%