Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@mr.cb97

19. Bölüm

 

Babamın durumu her geçen gün biraz daha kötüye gitmişti ve annem hala iş gezisindeydi. O yüzden, Cenk’in annesi, beni yalnız bırakmamak için yanımda kaldı. Üç gündür onun evindeydim. Cenk’in annesi, her konuda bana yardım etmeye çalışıyordu. Ne zaman bir ihtiyacım olsa, hemen yanımda oluyordu. Bazen ona teşekkür etmek istesem de, içimde o kadar karmaşık duygular vardı ki, sözlerim eksik kalıyordu.

 

İlk başta zorlanmıştım. Annem yoktu, babam hastaneye yatırılmıştı ve her şey belirsizdi. Ama Cenk’in annesinin sakin tavırları biraz olsun rahatlamama yardımcı oldu. Her sabah uyandığımda, bana kahve getiriyordu. Yavaşça, bunları kabullenmeye başlamıştım.

 

Bir gün sabah, Cenk’in annesi yanıma gelip, "Günaydın, nasılsın?" diye sordu. Yavaşça başımı salladım ama içim hala kaygı doluydu. "İyi olmayı çok isterdim ama babamı düşünmekten başka bir şey yapamıyorum," dedim, sesim biraz boğuk çıkmıştı. O an, Cenk’in annesinin yüzünde benden ne kadar endişelendiğini fark ettim. Ama o yine de sakin bir şekilde bana yaklaştı, "Biliyorum, Nara. Ama buradayım, endişelenme. İhtiyacın olduğunda, hep yanındayım."

 

Bazen ona, "Gerçekten teşekkür ederim, bana çok iyi bakıyorsun," demek istesem de, o kadar karışık hissediyordum ki, duygularımı tam olarak ifade edemiyordum. Cenk’in annesi beni anlıyordu. Bunu yüzündeki ifade ve gözlerindeki anlayışla hissedebiliyordum.

 

Üç günün sonunda, annem eve dönecekti. Cenk’in annesi, "Artık annene teslim olabilirsin. Yine de her zaman buradayım, unutma," diyerek, bana bir kez daha destek oldu. Bütün bu süre boyunca, annemden uzakta olmanın bana ne kadar zor geldiğini anladım. Ama Cenk’in annesinin şefkati, biraz olsun bu boşluğu doldurmuştu.

 

Yine de, her şeyin tam anlamıyla normale dönmesi için daha zamana ihtiyacım vardı. Babamın durumu hâlâ iyileşmemişti ve ben her an bir şeylerin değişmesini bekliyordum. Cenk’in annesiyle geçirdiğim bu üç gün, bir nebze rahatlatıcı olsa da, kalbimdeki boşluk hâlâ kapanmamıştı.

 

Hastaneye gittiğimde, annemi nihayet gördüm. O kadar uzun bir süredir ondan haber alamamıştım ki, onu görmek içimde karışık duygulara yol açtı. Babamın odasına girmeden önce annemi buldum. O, yoğun bakımda babamla ilgilenen hemşireyle konuşuyordu. Gözleri yorgundu, ama aynı zamanda beni görünce hafifçe gülümsedi. Ama ben, ne yapacağımı bilemeden bir adım attım.

 

"Anne," dedim, sesimdeki hüzün ve öfke birbirine karışmıştı. "Beni neden yalnız bıraktın? Beni niye tek başıma bıraktın? Babam böyle bir durumda, sen neredesin?"

 

Annem, gözlerini bana çevirdiğinde, yüzündeki o yumuşak ifade hızla kayboldu. Gözlerinde bir anlık şaşkınlık vardı, sonra hemen sakinleşmeye çalıştı. "Nara, ne dediğini bilmiyorum. Senin için en iyisini yapmaya çalışıyorum," dedi, ama sesindeki titreme, söylediklerinin ne kadar samimi olduğunu sorgulamama neden oldu.

 

"En iyisini mi?" diye tekrar sordum, bu kez biraz daha yüksek sesle. "Anne, babamı hastaneye yatırdık ve sen, iş gezisine çıktın! Beni ve babamı tek başımıza bırakıp, başka şeylerle ilgilendin! Ben burada, her şeyin alt üst olacağını beklerken, senin nerede olduğunu gördüm. O yüzden yalnız kaldım! Benim duygularımı hiç mi düşünmedin?"

 

Annemin gözlerinde bir an için suçluluk belirdi, ama hemen onu bir kenara itti. "Bunu istemedim, Nara! Ama işim vardı, meslek gereği gitmek zorundaydım," dedi, ama bu açıklamalar beni daha da kızdırmıştı.

 

"Meslek mi?!" diye bağırdım, sesim artık kontrolden çıkmıştı. "Babamın sağlığı mı daha az önemli, yoksa işin mi? Neden bir an bile bizim yanımızda olamadın?!"

 

Annem bir adım geri çekildi ve bir an için gözlerime bakmayı reddetti. "Nara, böyle söyleme. Ben seni yalnız bırakmak istemedim ama yapacak başka bir şeyim yoktu. Kendime ve işime de bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bu durumda seninle ilgilenemedim, üzgünüm."

 

Ama o cümleleri, annemin her zaman söylemesi gereken, ama söylemediği şeylerdi. "Üzgünüm" kelimesi, içimdeki öfkeyi dindiremedi. Onu burada görmek bile bana yeterli değildi; çünkü daha fazlasına ihtiyacım vardı. O an, ne kadar kırıldığımı ve annemin bana verdiği desteği ne kadar az bulduğumu fark ettim.

 

Birkaç saniye sessizlik oldu. Annem, yavaşça başını eğdi. O kadar çok şey birikmişti ki, bu an sadece başlangıçtı. Kalbimdeki öfke ve kırgınlık bir anda patladı ve anneme bunu söyledim: "Belki de beni hiç anlamıyorsun! Birlikte bu kadar zaman geçirebilirdik, ama sen... sen hep işinle ilgileniyorsun. Benim ne hissettiğimi hiç düşündün mü?"

 

Annemin gözleri dolmuştu, ama o yine de geri adım atmadı. "Nara... bunu anlaman zaman alacak," dedi, biraz daha sakinleşmişti. Ama gözlerimdeki acıyı gördü. "Ben de zor durumdayım, ama bu zamana kadar en iyi şekilde yönetmeye çalıştım. Belki seninle daha fazla vakit geçirebilirdim, ama şu an babanın sağlığı her şeyin önünde."

 

O an, söylenmesi gereken her şey söylenmişti ama içimdeki boşluk hâlâ kapanmamıştı. Annemin bir açıklaması vardı, ama bu açıklama, içimdeki öfkeyi, kırgınlığı, ve yalnızlık hissini tam olarak temizlemiyordu.

 

 

 

 

Loading...
0%